Page 329 - 6-8
P. 329

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               fakîr, bu mektebde hocamız Hacı Hâfız Halîl Efendi’nin himmet ve gayreti sâyesinde hıfz-ı
               Kur’ân etdim.

                     İsmâil Efendi-Babucubüyük el-Hâc
                     Amasya  ulemâsından  Taşköprülü  el-Hâc  Abdullah  Efendi  Tekkesi  imâmı  ve  Dârü’l-
               hadîs-i Osmân Çelebi müderrisi Dizdârzâde el-Hâc Osmân Efendi’nin mahdûmudur. Bade’t-
               tahsîl 1236’da pederinin vefâtından münhal olan mezkûr Dârü’l-hadîs [213] müderrisi oldu.
                     Ba’dehû Mecâlis-i Hâciyâna ve a’yâna âzâ ve 1256’da son şehir kethüdâsı olduğu halde
               1271 senesi evâilinde vefât etdi. Gerek selefi Hâfız el-Hâc Mehmed Efendi’nin ve gerekse
               bunun şehir kethüdâlıkları merâsimden ibâret idi. Kibâr-ı  a’yândan âlim, müşekkel, mehîb,
               vakûr bir zât idi. Birâderi Ahmed Efendizâde İsmâil Efendi de 1293’de vefât etdi.

                     İsmâil Hakkı Efendi-İnepazarlızâde
                     Amasyalıdır. 1244’de vefât eden ulemâdan İnepazarlı es-Seyyid Hasan Efendi bin el-Hâc
               Ömer bin Resul’ün mahdûmudur. Amcası es-Seyyid Şâkir Abdullah, Hacı Ahmed Efendizâde
               es-Seyyid Mustafa, Canikli el-Hâc Mehmed, Şeyhü’l-ulemâ Sipâhi Hâfız Ömer Efendilerden
               ulûm-ı nakliyye ve akliyyeyi ahz ve ikmâl ederek Canikli el-Hâc Mehmed Efendi’den mücâz
               oldu.
                     Sultân  Bâyezîd  Câmi-i  şerîfi’nde  tedrîs-i  ulûma  nasb-ı  nefs  edib  Payaslızâde  Hacı
               Abdülhalîm Efendi’ye dâmâd olarak fazl ve irfânıyla iştihâr etdi. 1258’de [214] ikmâl edilen
               Kapancızâde el-Hâc Hüseyin Zeki Efendi’nin yaptırdığı medresesi ilk müderrisi oldu.
                     1264’de Hâcezâdesi  ve şerîk-i  dersi Caniklizâde el-Hâc Hâfız Mehmed Hilmi  Efendi
               Amasya Müftüsü oldukta müsevvid ve emînü’l-fetvâ oldu.  1273’de  Hicâz’a gidip Mekke-i
               Mükerreme’de eyyâm-ı teşrîkde dâr-ı naîme irtihâl etdi. Cennetü’l-Muallâ’da medfûndur.
                     Fâzıl, ulûm-ı şer’iyye ve edebiyyede mâhir, edîb, şâir, fünûn-ı akliyyede kâmil, tab’an
               latîf, cesîm, müşekkel, mehîb bir zât idi. Eş’âr-ı Türkiyye ve Arabiyyesi olduğu mervî ise de
               bir türlü bulunamadı. Medresenin vakıfnâmesi bunun âsâr-ı bedîasındandır.
                     Mahdûmları  Mustafa,  Mehmed  Nuri  Efendilerdir  ki  bunlar  Molla  Haliloğlu  el-Hâc
               Mehmed Ağa’nın kerîmesinden tevellüd etmişlerdi. Mustafa Efendi 1294’de vefât edib oğulları
               Ahmed, Abdülkerîm Efendilerdir. Kıllı Mehmed Nuri Efendi 1314’de vefât edib oğulları Hasan
               Tahsin, İsmâil Hakkı Efendilerdir. [215]
                     Merhûm cesâmet-i bedeniyesiyle beraber tab’an pek latîf idi. Derler ki Müsevvidliğinde
               bir köylü gelip “Karısını bir kimse emse ne lâzım gelir?” diye sormuş, o da “Hem emersin, hem
               gömersin. Bir şeycik olmaz!” diye cevap vermişdir. Yine bir gün Gök Medrese’nin önünden
               geçerken çarşafsız yalnız başörtüsüyle bir kadına tesadüf eder. Kadın bunu görünce kaçınmak
               için  derhal  yere  oturup  arkasını  döner.  Bu  da  “Önünden  bir  hayır  görmedik  ki  arkasından
               görelim!” diyerek geçip gider.
                     Merhûm  gâyet  mütekellim,  hüsn-i  beyâna  mâlik,  hazır  cevap  olduğundan  Amasya
               livâsının aşâr-ı mevkûfesini devlet idâresinden istisnâ etdirmek, mültezimlerin tasallutlarından
               kurtarmak için 1256’da İstanbul’a gönderilmişti.
                     Bir  risâle  şeklinde  yazıp  “Müzekkiretü’l-Evkâf”  adıyla  tesmiye  etdiği  istid’â  ve  arz-ı
               hâlini Sultân Abdülmecîd Hân’a takdîm ve şifâhen takrîr ederek istisnâya muvaffak olmuşdu.
               Bu arz-ı hâli çok aradım. Nihâyet Payaslızâde Eşref Bey birâderimizin ma’rifetiyle elde [216]
               edilebildi.
                     Bu arz-ı hâl, sâhib-i tercemenin hattıyla muharrer ve mührüyle mahtûm olup sonunda
               cereyân eden ahvâli yazıp şöyle anlatıyor:
                     “Bizzât  Rikâb-ı  Hümayûna  şifâhen  takrîr  ederek  takdîm  ve  kerametlü  pâdişâhımız
               Pâdişâh-ı  Âli-penâh  aleyhi  avnü’l-ilâh  Efendimiz  fetih  ve  kıraat  buyurup  ondan  evkâf-ı
               hümayûn  nâzırına  ondan  Sadr-ı  a’zama  ondan  Ahkâm-ı  Adliyeye  ondan  meclîs-i  mâliyeye





                                                           328
   324   325   326   327   328   329   330   331   332   333   334