Page 435 - 6-8
P. 435

Amasya Tarihi Cilt: 7
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Fakat Zokây’ın kuvveti, icrâ-yı gâret eden Tatarların kesreti kendisinin ma’zûr olduğunu
               isbât eylediğinden mu’ahharan Amasya Cândârı oldu. Moğol ümerâsından Sübüktay Noyin’in
               hemşîresini tezevvüc ederek mevki’ini kuvvetlendirdi.
                     Ancak 670’de Muîneddîn Pervâne Bey’in hasmı olan Mes’ûdiyye şeyhi İzzeddîn İbik
               Baba’nın  firârında  muhlîslerinden  olduğu  münâsebetle  Harput  emâretine  nasb  edilerek
               Amasya’dan kaldırıldı. Dört yıl kadar orada kalıp sonra avdet etdi.
                     675’de Tatar Beylerinin Anadolu Türklerine karşı irtikâb etdikleri mezâlimi ve devlet-i
               Selçûkiyye’nin za’fını  ve Muîneddîn  Pervâne’nin istibdâdını  görüb Mısır’da hükûmet eden
               Türklerden  istimdâd  ederek  muhâberât-ı  hafiyeye  girişti.  Bu  da  duyulduğundan  evlâdıyla
               beraber Mısır’a firâr etdi.[567]
                     Merhûmun yaşı pek ziyâde ilerlemiş olduğundan Mısır’a vüsûlünde terk-i emâret edib
               Hicâz’a gitdi. Farîza-i hâccı ifâ ve harem-i şerîfinde mücâvir olan kimselere emvâl-i kesîre bezl
               ü tasadduk ederek avdet edib yüz yaşını geçkin olduğu hâlde Mısır’da 681’de vefât etdi.
                     Bu terceme-i hâli yazan Aynî “Ikdü’l-cüm’ân”ında merhûmun zikr-i cemîlini yâd ediyor.
               Evlâdı Amasya ve Tokat’da tavattun ve temekkün etdikleri münâsebetle terceme-i hâli naklen
               tarihimize  yazıldı.  Evlâdı  Bîçâr,  Biçeroğulları  demekle  meşhûrdur.  Mahdûmu  tercemesi
               yukarıda yazılan Emîr el-Hâc Bahâeddîn Bahâdır Bey ve bunun mahdûmu Şehabeddîn Ahmed
               Bey’dir.

                     Bîçâr Paşa-Biçeroğlu
                     Amasya  ümerâsından  olup  tercemesi  yukarıda  yazılan  Esen  Bey’in  mahdûmudur.
               Amasya hükümdârı Hacı Şâdgeldi Paşa ve mahdûmu Ahmed Paşa ümerâsından iken Amasya
                emâretinin  Sultân  Murâd  Hünkâr’a  arz-ı  inkıyâd  etdiği  esnâsında  Bursa’ya  gidip  Osmanlı
               ümerâsından oldu.
                     Yıldırım Sultân Bâyezîd Hân devrinde beylerbeyi olup [568] bütün muhârebâtında isbât-
               ı vücûd ederek yararlıklar gösterdi. 804’de Topal Timur muhârebesinde mün’adim oldu.
                     Bütün  kuyûd-ı  resmiyyede  Bîçâr  Paşa  ünvânıyla  mezkûr,  şecî’,  sâdık  bir  zât  idi.
               Mahdûmları  Hamza,  Arslan  Beylerle  İsmâîl  Paşa’dır.  Tarîhen  bunlara  Biçeroğulları  dendi.
               Bundan galat olarak Hicroğulları yazılması nâsihlerin tahrîfâtındandır. Amasya ve Bursa’da
               emlâki vardı. Bunlara Bîçâr Paşa Menzili, Bîçâr Paşa bağı, Bîçâr Paşa Bahçesi denirdi.


                                                   ÜÇÜNCÜ FASIL

                     Amasya tarihinin ikinci bâbından üçüncü faslı, adlarının ilk harfi üç noktalı “Pe
               (پ)” olanların terâcim-i ahvâlini târîhen i’tibâra lâyık cihetleriyle beraber mülâhhasan
               kayd ve zabteder. Bu fasla bâ-i menkûta faslı denir. Pâ’dan sonra gelen hurûf-ı hecâ
               tertibi üzere yazılır.

                     Pâdişâh Ahmed Çelebi-Hattâtzâde
                     Amasyalıdır.  Yedi  meşhûr  hattâtlardan  bir  olan  Amasyalı  Abdullah  Efendi  bin  İlyâs
               Çelebi’nin mahdûmudur. [569] Pederinden hutût-ı mütenevvi’ayı öğrenip hattât-ı meşhûr oldu.
               Şehzâde Sultân Ahmed devrinde Dîvân-ı âlî ketebesi meyânına dâhil olup 916’da Defter emîni
               görüldü.
                     Şehzâde  sultânın  vefâtından  sonra  dîvân-ı  vilâyet  kâtibi  olup  hayli  şâkirdân-ı  hatt
               yetiştirdi.  938  hudûdunda  vefât  etdi.  Sultân  Ahmed,  Amasya’da  i’lân-ı  saltanât  ve  istiklâl
               etdikde bunu reîsü’l-küttâb yapmışdı. Hattı gâyet güzeldi. Buna hatt-ı Pâdişâhî dendi. Birâderi
               Şâh Mahmûd Çelebi’dir.
                     Şâ’ir-i meşhûr Amasyalı Çeşmî Çelebi bunu kasd ederek hatt-ı Cânân hakkında şöyle
               demişti:




                                                           434
   430   431   432   433   434   435   436   437   438   439   440