Page 448 - 6-8
P. 448
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
ىهار كني زار قلخ دركيمه قحب توعد
دش مامت هس و تصش رب نوچو زيزع رمع
ىهانپ قحب دركيم ناطيش ركمز مد ره
ىلاعت برق رد تلحر تفاي هك مد نآ
ىهلا درب تمحر خيرات هتفك شيورد
Bu beyitlerden mâ’adâ dâmâdı Muhyiddîn Mehmed Çelebi’nin 934’de Mekke-i
Mükerreme’de vefât etdiğine dâir diğer ebyât-ı târihiyye mahkûkdur. Bu mahkûkâtı yazan da
Celâl bin Hasan nâmıyla meşhûr bir hattât olduğu sonunda mahkûkdur. Bu Celâl bin Hasan’ın
terceme-i hâli aşağıda gelir. Mahdûmu Mevlânâ Muhyiddîn Mehmed Çelebi 940’da vefât etdi.
199 [612] 200
Pîr Alî Çelebi-Mevlânâ el-Hâc Alâeddîn
Amasya fuzalâsından Mevlânâ Mecdeddîn Misafîr Çelebi bin Mevlânâ Sadreddîn Artuk
Çelebi mahdûmudur. Ulemâdan tahsîl-i ulûm etdikten sonra ders-i âm ve kibâr-ı müderrîsinden
olup 847 sâlinden sonra vefât etdi. Oğulları Hasan, Misâfir Çelebilerdir. Diğer Pîr Alî Çelebi
bin Hasan Çelebi de meşâhîr-i kudâttan olup 895 sâline doğru fevt oldu.
Pîr Alî Çelebi-Mevlânâ el-Hâc Alâeddîn
199 Geldiklan nâhiyesinde Ağcaşehr karyesinin nısf-ı mâlikânesi bu zâtın vakfı ve nısf-ı diğeri de akrabasından
Tursun Bey’in vakfıdır. Her iki nısf da müşârün ileyhin türbesine lâyık-ı veçhile yemek ve helva tabhına meşrûttur.
Kezâ fi’l-kuyûd.
200 Bu zâtın bir medhiye-i çâr-yârı bulunup buraya yazıldı:
ريا راچ زا رطاخ ءهشوگ دشبا وت با راگدرورب مرمح ىدرگ و ت ىك ردارب ىا
راو جلاح انف راد رس رب تدنشك رگ نورب لد زا نكم ار دممح ناريا رهم
رنا رون زا لوضفلاوب ىا دنغراف ناشيا هكناز نخس ناريا نا زا دنيوگ دسر ىك ار يسك ره
ربا راك نيز نمؤم رگ رذگ و شبا ادخ با دنمركا ناشيا و ىراتفرگ دب و كين هب وت
راغ ريا ار وا تفگ هشيهم برمغيب هكناز افص لها برهر منا قيدص نآ لوا
رامد مد ره ناكرشم ناجز ىدروآ رب يم رمع یدوب وا منا تلادع هاش نآ يمود
راسمرش كئلام ليخ و زا دندوب امئاد دوب نيرونلا یذ نامثع ترضح ناشيا يموس
راكشآ دممح نيد ادخ قلخ با هدرك ىضترلما يلع نىعي برع هاش نيا مراچ
رآ رد يهاوخ ارك ره تنبج وت مدرك رما نم هك ديوگ ينلوا رايب قح رشمح زور
“Ey kardeş! Ne zaman Allah'ın mahremi, sırdaşı olur isen,
Senin gönlüne dört halifeden bir şeyler olur. (muhabbetleri gönlüne düşer.)
Eğer seni Hallâc-ı Mansûr gibi fenâ dârına assalar dahi, Hz. Muhammed'in dostlarının muhabbet güneşini
(mührünü) kalbinden çıkartma!
Herkese (Hz. Muhammedin dostları) Hulefâ-i râşidin hakkında söz söylemek, konuşmak nasip olmaz. Ey
boşboğaz! Çünkü onlar ateşin nûrundan uzaktırlar.
Sen iyi ve kötü ile meşgulsün, onlar ise en yüce, aziz insanlardır. Allah'ın gerçek kulu ol ve gerçekten mü’min
isen bu tür kötü işlerden uzak dur.
Dört halifenin birincisi; ehl-i safânın lideri Ebû Bekr-i Sıddık’tır. Çünkü Hz. Peygamber daima onun (yâr-i
gâr/mağara arkadaşı) olduğunu söylerdi.
İkincisi ise; adâlet sultanı Hazret-i Ömer’dir ki damardan kan çıkarır gibi müşriklerin canını alırdı. (Onların
canına okurdu!)
Üçüncüsü; Hazret-i Osmân Zinnûreyn’dir ki, dâima melekler ondan utanır, hayâ ederdi.
Dördüncüsü ise Arab’ın şâhı Hazret-i Ali’dir ki, Allah'ın kullarına Muhammed’in dinini âşikâr etmiştir.
Mahşer gününde Hak Teâlâ o ilk dosta “Ben cennete emrettim, kimi istersen cennete koy!” der.”
447