Page 495 - 6-8
P. 495

Amasya Tarihi Cilt: 8
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Bilâ-fâsıla yirmi yedi yıl başkitâbette ahkâm-ı şer’iyyenin nüfûzuna hizmet ve bu sâyede
               ihrâz-ı nüfûz u şöhret eyledi. Ancak hayli müddetten beri aleyhinde tekevvün eden isnâdâtı
               kendinin kibr ü gururu te’yîd eylediğinden 1330’da azl edildi. [58]
                     Fakat ortada sâbit olmuş bir cürm ü kabahati yoktu. Yalnız Amasya Meb’ûsu Köprülü
               Fâzıl Mehmed Ârif Efendi’ye karşı vaz’iyyet  almış  ve ba’zı  hususâtta fırka-i  ittihâdiyyeye
               muhâlefet etmişdi. Bu da o zamânlarda azle kâfî bir cürm olabilirdi.
                     Bu  esnâda  Ermeniler’in  meşâhîr-i  tüccârından  Amasyalı  İbranusyan  İbrim  Efendi
               tarafından Samsun’da muktedir ü nâfizü’l-kelim bir ticâret vekîlinin lüzûmu takdîr edilerek
               1331’de ticâret vekîli olarak Samsun’a gitdi.
                     1334’de  Harb-i  umûmînin  kızgın  zamânlarında  zâlim  u  hâ’in  Ermeniler’in  ocağı
               söndürülmüş, İbranusyan ticâret-hânesi kapatılmış olduğundan haylî istifâde ederek Amasya’ya
               avdet etdi.
                     1335’de Amasya müftüsü Köprülü Hacı Hâfız Mustafa Tevfîk Efendi dârü’l-hikme a’zâsı
               olarak  İstanbul’a  gitdikte  müşârün-ileyhin  tavsiyesiyle  Amasya  müftülüğüne  ta’yîn  edildi.
               Zamân-ı  fetevâsında  İstiklâl  mücâhedesi  başladığından  büyük  yardımlar  ederek  istiklâl-i
               millîyeye çalışdı.
                     Beş yıl kadar tedrîs u iftâ, vilâyetin tanzîm-i umûruyla [59] iştigâl ederek 1340 senesi
               ramazânının evâ’ilinde vefât etdi. Latîf, âlim, fıkh u ferâ’ize vâkıf, ilm-i sakde mâhir, darb-ı
               nutka kâdir, ta’lîk-nüvîs, mizâc-gîr bir zât idi.
                     Yalnız biraz tasallüfü biraz da buhl u imsâki vardı. Akrân u emsâlinin aleyhinde sözleri
               de  bu  hasletlerinden  neş’et  etmişdi.  Bununla  beraber  hayr-hâh,  me’mûnü’l-gâ’ile,  nâfi’  bir
               vatan-perverdi.  Mahdûmları  Ahmed,  Mustafa  Efendilerdir.  Birâderi  Hâfız  Rüşdü  Efendi
               esnâftan olup Pervâne Bey câmii imâmıdır.

                     Tuli Bey-Emîr Şemseddîn
                     Amasyalıdır. “Güdüloğlu” demekle meşhûrdur. Emîr-i kebîr Türkân Şâh bin emîr-i kebîr
               Şehabü’d-devle Güdül Bey’in mahdûmudur. Amasya hâkimi Şehzâde Sultân Celâleddîn Sencer
               Şâh’ın atabegi ve müdebbir-i umûru olup Trabzon Rûmlarının tecâvüzâtına karşı memleketi
               müdâfa’a ederek 613’de vefât etdi. Kibâr-ı ümerâdan idi.
                     Mahdûmları Halîfe, İbrâhim Beylerdir. Bunlardan [60]Emîr Mübârizeddîn Halîfe Alp
               evlâdına “Halfet Gâzioğulları” ve Emîr Bedreddîn İbrâhim Beyzâde Hâbil Bey’in evlâdına da
               “Hâbiloğulları” dendi. Bu iki sülâle-i azîmeden hayli ricâl-i ilmiyye ve seyfiyye yetişti.

                     Tuli Han-Zeyneddîn Sultân
                     Amasyalıdır. Sivas emîri eş-Şeyh İzzeddîn Hasan Bey bin Hâbil Bey bin İbrâhim Bey bin
               Tuli Bey’in mahdûmudur. “Hâbiloğlu” demekle pek meşhûr idi. Pederi Amasya’da subaşı iken
               doğdu. Sivas emâretinde ümerâdan oldu.
                     Sivas vâlîsi Timurtaş Bey’in emâretinde nüfûz u i’tibâra nâ’il olup eniştesi Sultân Eretnâ
               Bey’in Sivas emâretinde emîrü’s-sevâhil, ya’nî Canik emîri, Karadeniz havâlîsi  kumândânı
               oldu. Ba’dehû i’lân-ı istiklâl ederek kendisine “Sultân Tuli Hân” dendi.
                     741’de Niksar emîri Sirâceddîn Doğan Şâh Bey’in Amasya’yı istilâsına hiddet ederek
               ma’iyyetine  aldığı  kuvve-i  umûmiyyesiyle  hareket  edib  742  senesi  evâ’ilinde  Amasya’ya
               [61]hûcum etdi. Doğan Şâh’ı firâra mecbûr edib Amasya’yı zabt u istilâ ederek Amasya’da bir
               emâret-i müstakille vücûda getirdi.
                     Bu emâret-i müstakille Canik, Amasya ve Çorumlu sancâklarından müteşekkildi. Tuli
               Han bu vilâyetin hâkim-i müstakilli olup ne Çobanzâde Şeyh Hasan Bey’i ne de Irak vâlîsi Şeyh
               Hasan Bey’i hattâ Sivas hâkimi olan eniştesi Sultân Eretnâ Han’ı bile tanımadı.
                     Ancak Çobanzâdenin Sultân Eretnâ aleyhine hücûm u harb edeceği anlaşılmağla Sultân
               Eretnâ  Han’a  inkıyâd  ederek  bütün  kuvvetiyle  ona  yardım  etdi.  744’de  Sultân  Eretnâ’nın
               galebesiyle hitâm bulan bu muhârebeden sonra Tokat’ı da dâ’ire-i nüfûzuna aldı.



                                                           489
                                                           494
   490   491   492   493   494   495   496   497   498   499   500