Page 490 - 6-8
P. 490

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Turâbî Şu’ayb Efendi-Sâbıkî
                     Amasyalıdır. Muhsin Çelebi bin Hüseyin Çelebi bin Abdulmuhsin Çelebi bin Sâbıkuddîn
               Ebûbekir’in mahdûmudur. Amasya fuzalâsından ve hâssaten Sultân Bâyezîd-i Sânî mu’allimi
               Hatîb Kâsım Efendi’den iktisâb-ı fezâ’il ü edebiyat edib İstanbul’a gitdi.
                     Orada Mevlânâ Alâaddîn Alî Arabî, Yûsuf Kirmastî, Hüsâmzâde Musliheddîn Mustafa
               Efendilere  mülâzemet  ederek  onların  hizmetlerinden  istifâdeler  etdi.  Sultân  Bâyezîd-i  Sânî
               dârü’s-sa’âde ağası Hüseyin Ağa’ya mu’allim olarak sarây-ı hümâyûn gılmânı hocası oldu.
                     Ba’dehû  a’lâm-i  ulemâya  verilen  Filibe  medresesi  sonra  Edirne’de  Çelebi  medresesi
               müderrisi  olup  büyük  ri’âyetler  gördü.  910’da  tedrîsden  ferâgat  edib  İstanbul’a  [41]  geldi.
               Yevmî kırk beş akçe vazîfe ile ibtidâ Fâtih, sonra Ayasofya câmileri vâ’izi oldu. Nakl-i tefsîr u
               hadîs ederek halkın ahlâkını tehzîbe çalışdı.
                     On yedi yıl kadar halka va’z u nasîhat, Cenâb-ı Hakka niyâz u ibâdet ederek 927’de dâr-
               ı na’îme rihlet etdi. Gâyet fâzıl, müfessir, muhaddis, kâmil, müteşerri’ bir zât-ı sütûde-simât
               idi. Şâ’ir, edîb olup va’zında eş’ârından makâma münâsib beyitler okurdu.
                     Letâfet ü zarâfeti hâvî pek çok hikâyeler bilir, halkı ba’zen hikâyât-ı latîfe ile güldürür,
               ba’zen de celâl ü azamet-i ilâhiyyeyi tasvîr u ihtâr ederek ağlatırdı. Takrîri gâyet güzel, ifâdesi
               açıktı. Doksanlık bir pîr iken kuvvet-i bedeniyyesi tâm, hâfızası mükemmel idi.
                     Şâyân-ı hayret bir sûrette ekûl idi. Fakat açlığa da o kadar mütehammildi. Bir kimsenin
               ellerini  sıksa  âdeta  kemiklerini  kıracak  derecede  kuvvet  gösterir,  at  nalını  iki  parmağıyla
               ufadırdı. Bir kaç yerde görülen imzâsı [42] şudur: “Şu’ayb bin Muhsin es-Sâbıkî el-Amâsî eş-
               Şehîr bi-Turâbî”

                     Turâbî Mustafa Efendi-Alîzâde
                     Amasyalı Mehmed Çelebi mahdûmudur. Amasya’nın anâsır-ı edebinden biri olan Turâbî
               Efendi, Allâme Sinan ve Fâzıl Yahyâ Efendilerden tahsîl-i ulûm edib hayli zamân ders-i âm
               oldu. Karayazıcı Eşkiyâsının savletinden ilm ü aklı sâyesinde kurtuldu.
                     Onların devrinde fevka’l-âde iştihâr edib devr-i medâris ederek Mehmed Paşa müderrisi
               oldu. 1017’de kendisini Sadr-ı a’zam Kuyucu Murâd Paşa’ya sevdirdiğinden hem nâ’il-i ihsânı,
               hem de altmışlı derecesinde olan Hüseyin Ağa medresesi müderrisi oldu.
                     Ba’dehû, ba’zı kasabât u bilâda kâdı ve aralıkda gelip müderris olarak Amasya’da ikâmet
               ederdi.  1038’de  Amasya’da  bulundu.  Mîrlivâ  Hüftâdî  Bey’i  hicv  ü  senâ  ederek  onun  bile
               teveccühâtını kazandı. Mîr-i mûmâileyhin vak’a-i katlinde a’yân-ı memleket İstanbul’a i’zâm
               edildiği hâlde buna mevleviyyetle Çorum kazâsı virildi. 1040 senesi saferinde ma’zûlen [43]
               vefât etdi.
                     Fâzıl, kâmil, şâir, edîb, âkil, müdebbir, halûk, latîf, medh ü zemme kâdir, yetmiş yaşını
               mütecâviz bir pîr-i  muhterem  idi. Mahdûmları ricâlden Mehmed, Ömer Ağalar pek ma’rûf
               idiler. Âsâr-ı şi’riyyesi ve tercemesi Müderris Abdî Efendi’nin tezkiresinde mezkûr idi.

                     Turâbî Alî Efendi-Baba Şeyh
                     Amasya’da Şamlılar Mahallesi’nde zâviye binâ eden Buhârâlı eş-Şeyh Mustafa Efendi
               bin Mirzâ Yûsuf’un mahdûmudur. Meşâhîr-i fuzalâdan Şeyhzâde es-Seyyid el-Hâc Abdullah
               Vecih Efendi’den tahsîl-i ulûm edib pederinden sonra zâviyesi şeyhi oldu.
                     Pederinin mesleğini tutup Nakşibendî olduğu hâlde vahdet iltizâm ederek meşâyîh-i asrı
               arasında teferrüd etdi. Zikr u tevhîd ü ibâdetle imrâr-ı hayat  edib 1245 senesi ramazânının
               yedinci günü vefât etdi.
                     Âlim, kâmil, şâir, bir şeyh-i meşhûr idi. İlâhiyât ü eş’ârı, Şeyhzâde es-Seyyid eş-Şeyh Ahmed
               Rüşdü Efendi ile mutâyabât-ı uhuvvet-şi’ârı vardır. [44]







                                                           484
                                                           489
   485   486   487   488   489   490   491   492   493   494   495