Page 487 - 6-8
P. 487
Amasya Tarihi Cilt: 8
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Tahsîn Hasan Bey-Hâfız Alî Paşazâde
Amasyalıdır. Esbak Kapudan-ı deryâ Amasyalı Gürcüzâde es-Seyyid Hâfız Alî Paşa bin
Es-Seyyid Halîl Paşa bin Mustafa Paşa bin el-Hâc İbrâhim Bey’in mahdûmudur. l247’de
pederinin irtihâlinde birâderleri ile beraber Amasya’ya gelmişlerdi.
l257’de İstanbul’a gidip Mâbeyn-i hümâyûna girdi. l265’de kapıcıbaşı olup sonra ba’zı
vüzerâya kapı kethüdâsı oldu. Evâ’il-i hâlinde pederinin delâleti ile tefeyyüz eden Gürcü
Mehmed Necîb Paşa’nın mahdûmu Mahmûd Nedîm Paşa l271’de vezîr oldukta kethüdâsı oldu.
l288’de Mahmûd Nedîm Paşa’nın ilk sadâretinde vekîl-i umûru olup Amasya’yı vilâyet
yaptırdı. l289’da müşârün-ileyhin azlinde mütekâ’id olduğu hâlde l293 senesi şa’bânında [33]
vefât etdi. Topkapı’da medfûndur.
Tahsîn Hasan Efendi-Nelmî
Amasyalıdır. Kapancızâde müderrisi İnepazarlı el-Hâc İsmâ’îl Hakkı Efendizâde Kıllı
Mehmed Nûrî Efendi’nin büyük mahdûmudur. l292 saferinin on ikisinde Hacı Hamza
mahallesinde doğdu. İbtidâ’î tahsîlinden sonra l303’de Rüşdiyye mektebine girdi.
l307’de birincilikle mektebden çıkıp eşrâftan Topçuzâde Münîb Bey’in mahdûmları
Sâlih, Hilmî Beylere mu’allim oldu. Bunların himmetiyle tahrîrât kalemine girip ser-mübeyyiz
ve meclis-i idâre baş-kâtib mu’âvini oldu. Bu esnâda Bekir Paşa müderrisi Hâfız Abdurrahmân
Kâmil Efendi’nin halka-i tedrîsine mülâzemet ederek tahsîl-i ulûma çalışdı.
Fakat mu’allimi bulunduğu Mehmed Hilmî Bey’in câzibe-i hüsnüne pek meftûn olduğu
münâsebetle tahsîl ü tefeyyüzüne fütûr gelmiş kendisi de Hilmî’ye hem-kâfiye olmak üzere
“Nelmî” diye bir mahlas intihâb ederek şi’r ü inşâya düşmüştü.
1309’da ba’zı hayır-hâhânın delâlet ve tavsiyesiyle [34] İstanbul’a gidip rindâne
hareketini bıraktı. Bâyezîd ders-i âmlarından Perşembeli Ahmed Remzî Efendi’nin halka-i
tedrîsine mülâzemet ederek Çorlulu Alî Paşa’nın medresesinde mu’ahharan alay müftüsü olan
Amasyalı Mustafa Âsım Efendi ile beraber ikâmet etdi.
Hattı güzel, isti’dâdı mükemmel olduğu münâsebetle 1311’de Galata mahkemesine
kitâbetle mülâzım ve 1313’de ikmâl-i tahsîl ederek mücâz ve recebde hâcesi kısmet-i askeriyye
mahkemesi mukayyidi olduğu münâsebetle mu’âvini olup iki yüz kuruş ma’aşa nâ’il oldu. Bu
esnâda Şeyhülislâm velî ni’netim Yûsuf Efendizâde Mehmed Cemâleddîn Efendi Hazretleri’ne
bir kasîde takdîm ederek 1314 senesi şevvâlînde Devriyye müderrisi oldu.
Hayfâ ki tab’ında olan ibtilâ-yı hüsnün bir sâ’ikası olarak hocazâdesi Mehmed Ârif
Efendi’nin aşkına giriftâr oldu. O esnâda Ârif Efendi de Hilmi Bey’in ayârında gâyet güzel ve
câzibe-i hüsn ü ânı mükemmel bir nev-civân idi. Bundan dolayı hocasının hânesine daha yakın
olan Molla Kestel medresesine nakl-i ikâmet etdi. [35]
Mehmed Ârif Efendi sabah ve akşam yanından ayrılmazdı. Çünkü Tahsîn Efendi cidden
afîf ü ınnîn idi. Kendisinden bir fenâlık ümîd edilmezdi. 1314 senesi zilhiccesinde medresede
yalnız kaldığından gece kendisine ârız olan bir vehm ü kâbusdan dolayı şu’ûruna bir ihtilâl
geldi. Her şeyden tevahhuş eder uykudan bile ürkerdi.
l3l5 senesi rebîülevvelinde bi’z-zarûre Amasya’ya avdet edib Kapancızâde medresesinin
bir hücresine kapandı. Halk ile ülfet ü ünsiyetten çekilip kendi âleminde şi’r u tasavvuf ile
iştigâle koyuldu. Kimseyi yanına sokmadı, müdhîş bir hayrete daldı.
1317 senesi recebinde İstanbul’dan Amasya’ya geldiğim esnâda aralık aralık kendisi ile
görüşürdüm. Ne yazık ki sene-i mezbûre zilhiccesinin on yedinci günü sabahleyin kendisini
Yörgüç Paşa imâretinin üst tarafından ırmağa atıp intihâr etdi.
Gâyet zekî, tab’an latîf, cevvâl, müsta’id, şi’r u inşâsı ve kitâbeti güzel, küşâde-meşreb,
latîfe-gû, beşûş [36] âlim idi. Sonradan fevka’l-âde durgun, mütehayyir oldu. Hîç gülmez,
kimse ile konuşmaz, hîç bir yere çıkmazdı.
Ârif Efendi’ye ibtilâsı bidâyetinde şu gazeli irticâlen yazıp bana vermişti:
481
486