Page 557 - 6-8
P. 557

Amasya Tarihi Cilt: 8
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Hâfız Abdullah Çelebi-Hâfız Çelebi
                     Amasyalıdır.  Sultân  Bâyezîd  câmi-i  şerîfi  mü’ezzinlerinden  Mustafa  Çelebi
               mahdûmudur. Pederinin vefâtında câmi-i mezkûr mü’ezzini olup meşâhîr-i şu’arâ ve fuzalâdan
               Hâcezâde Abdullah Remzî Efendi’nin sohbetinde tahsîl-i ma’ârif etdi.
                     Güzel sesi, ilm ü edebi sâyesinde Sultân Bâyezîd câmii baş mü’ezzini olup nağamât-ı
               latîfesiyle halkın mahbûb-ı kulûbı olduğu hâlde 1079 senesi zelzele-i şedîdesinden müte’essiren
               vefât etdi. Edîb, şâir, mûsikî-şinâs, kâmil, elhân-ı latîfesiyle meşhûr idi. Şâkirdi Bülbül Hâfız
               da meşhûr oldu. [258]

                     Hâfız Alî Çelebi-Kara Hâfız
                     Amasyalıdır.  Evâ’il-i  hâlinde  ulemâdan  tahsîl-i  ulûm  edib  Sultân  Bâyezîd  medresesi
               mu’îdi oldu. Ba’dehû edebiyât-ı Fârisiyyede rüsûhuna binâ’en Amasya vâlîsi Şehzâde Sultân
               Ahmed’in sarâyında gılmân-ı hâssa mu’âllimi oldu.
                     Şi’r ü inşâya mâ’il bir zât olduğundan Figânî Çelebi ile sohbet-i kadîmesi ve müşâ’aresi
               vardı. Bu yüzden Figânî’nin şehâdetinden müte’essir olup sarâydan çıkarıldı. Ba’dehû ders-i
               âm olup talâkat-i lisânı sâyesinde halk arasında iştihâr etdi.
                     918’de Şehzâde Sultân Ahmed’in i’dâmından sonra Torumtay medresesi müderrisi olup
               935 hudûdunda vefât etdi. Âlim, fâzıl, edebiyât-ı Arabiyye ve Fârisiyyede kâmil, şâir-i meşhûr
               idi.
                     Şâ’ir-i meşhûr Şeyhî’nin “Aşkdır âfet-i akl ü secîdir rahat-ı rûh” matla’lı gazeline nazîresi
               meşhûr  olup  Amasyalı  Münîrî  Çelebi’nin  “Mecmû’a-i  Münşe’âtı”nda  ve  “Mecma’ün-
               Nezâ’ir”de şöyle yazılıdır:[259]

                                  Hamdulillâh der-i meyhâneyi gördük meftûh
                                  İçelim câm-ı musaffâ bulalım râhat-ı rûh

                                  Ola bizden bu gice gussalar ey mûğbeçe dûr
                                  Gün yüzün şevki ile nûş idelim câm-ı sabûh

                                  Der-i meyhâneyi gel bekleyelim ölünce
                                  Bizden önden gelene bundan imiş feth-i fütûh

                                  Ömr-i câvide irüb sâye-i zülfünde gönül
                                   İrdi bir rûha ki ömründe anı görmedi Nûh

                                  Hâfıza tövbeye gelsin der isen ey nâsih
                                  Ne sen ol dînde ne tövbe ve ne nâm-ı Nasûh

                     Mahdûmu  Ömer  Çelebi  Dervîş  olup  seyâhatle  Hind’e  gitdi.  Meşâyih-i  Hindiyye
               sohbetinde tefeyyüz ederek Hicâz’a gidip Medîne-i Münevvere’de mücâvir kaldı. Orada 956’da
               irtihâl edib Bakî’a’ya defn edildi. Bunun mahdûmu Âşık Mehmed Çelebi’dir. Bunlara “Kara
               Hâfızzâdeler”  dendi.  Âşık  Çelebi,  “Hulâsatü’l-Ahbâr”  mü’ellifidir  ki  bu  ma’lumâtı  onda
               yazıyor. Bunun mahdûmu da eş-Şeyh Abdullah Sa’îd Efendi’dir. Tercemeleri aşağıda gelir.
               [260]

                     Hâfız Alî Efendi-Kürd Hâfız
                     Amasya  havâlîsinde  meskûn  Kürtlerden  Hüseyin’in  mahdûmudur.  Gençliğinde
               Amasya’ya  gelip  hıfz-ı  Kur’ân  etdikten  sonra  İkincizâde  Abdullah  Sânî,  Çorumlu  Ahmed
               Efendiler  gibi  fuzalâdan  tahsîl-i  ulûm  ederek  ders-i  âm  ve  Alî  Paşa  Mektebine  mu’allim-i
               sıbyân oldu.



                                                           551
                                                           556
   552   553   554   555   556   557   558   559   560   561   562