Page 570 - 6-8
P. 570
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Müsemmâ perdesin çün sâlib oldu
Semâya irtifâ’a tâlib oldu
Çün âdem sırra semâya irişdi
Merâyâdan cemâle gâlib oldu
Su’ûd-ı tayyibâta sâlih a’mâl
Kulûbe nisbeten çün kâlib oldu
[302]
Ene’l-hakk ismidir Mansûrı dâre
Çeküb semt-i semâya sâlib oldu
Huzûra rağbetinden gör ki Îsâ
Çekildi habl-i şer’a hâlib oldu
Anınçün nâzil oldu kevn-i esmâ
Müsemmâyı semâya câlib oldu
Hicâbî ref’ ü nasb esmâya târîh
Bil es-Seyyid Muhammed Gâlib oldu (1230)
Hülâsa Amasya’ya gelen vüzerâ ve ricâl-i devlet herhâlde kendisini tekkesinde ziyâret
ederek atiyyeler verirlerdi. Çünkü 1224’de başına topladığı birkaç bin talebe ve mürîdânıyla
Rus harbine giderek oldukça yararlıklar göstermiş, hayli işe yaramış, bundan dolayı ricâl-i
devlet arasında ma’rûfiyyet kazanmış “Gâzi Şeyh” unvânını almışdı.
İbtidâ-yı tahsîlinde Keçioğlu câmi-i şerîfine imâm olmuştu. Bunun için Ziyâreliler
kendisini pek ziyâde severler, kendisine bir velî nazarıyla bakarlardı. Sonra imâmeti terk edib
câmi-i mezkûrun vâ’izi ve zâviyesi şeyhi olduğu hâlde 1238 senesi recebinin evâ’ilinde [303]
dâr-ı kudse intikâl etdi. Câmi-i mezkûrun harîminde bir hücre-i mahsûsada medfûndur.
Âlim, fâzıl, hadîs ve tefsîre vâkıf, vâ’iz, mütekellim, natûk, şâir, ma’ârif-i sûfiyyede
mâhir, zâhid, müttakî, kerîm, sofrası küşâde, fukarâsı bol, güler yüzlü, uzunca boylu, tenû-
mend, mehîb bir şeyh-i Nakşibendî idi. Ta’assub u tesallüfden hoşlanmazdı. Müskit cevâbları
çoktu. Vüzerâ ve a’yânın verdikleri atiyyeleri tekkesinde fukarâya bezl ü in’âm ederdi. Ba’zı
ahvâli kerâmâta haml edilirdi.
Ürgüblü Hacı Ahmed Efendi, “Amasya’da bu kadar ulemâ ve meşâyîh var iken Turhal’a
ne için gidiyorsun” diye kendisine ta’riz etdikte “Senden bellediğimi unutmağa gidiyorum”
diye cevâb vermişti. Merhûm Şeyh Kâmil Efendizâde Şeyh el-Hâc Ziyâ Efendi, şeyh-i
müşârün-ileyhin pek çok ahvâlinden nakl ederdi.
Halkı zikr u tevhîde tergîb eder, ahlâk-ı umûmiyyenin tehzîbine himmet eylerdi. Anın
zamânında Ziyârelilerin ahlâkında şâyân-ı dikkat iyilikler yıllarca devâm etdi. Münkerât, [304]
fevâhiş, müskirât, menhiyyât Ziyâre halkında yok diyecek derecede olduğunu o zamân idrâk
eden Ziyâreli Müftüzâde el-Hâc Feyzullâh Efendi nakl ederdi.
Şeyh-i müşârün-ileyh emsileyi lisân-ı tasavvufla şerh edib insan, ihtilâf-ı e’imme,
tasavvuf, tevhîd, Sivas, fakr, kevser, hediyye ve hilâl hakkında risâleler te’lîf ederek ulûm-ı
şer’iyye ve sûfiyyede rüsûhunu gösterdi. Bunlardan bir haylisi de görüldü.
Şeyh Ziyâ Efendi’nin nakli üzere tarîkat-ı Nakşibendîye’de şeyhi olan Turhallı eş-Şeyh
Mustafa Efendi, İbrâhim bin Abdülgaffâr et-Turhalî nâmında bir zâtın mahdûmudur.
564
569

