Page 102 - 6-8
P. 102

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     860 senesi saferinin evâilinde Amasya’nın Yâkûtiye Mahallesinde doğdu. Sinn-i temyîze
               vâsıl oldukda civârında bulunan Şâhbula mektebinde okudu. Ba’dehû bir tarafdan hattâtların
               muhterem şeyhi olan Hamdullah Efendi’nin meşk-gâhına mülâzemet ve diğer tarafdan Mevlânâ
               Hatîb Kasım ve Mevlânâ Abdî Efendilerin halka-i tedrîsatına muvâzabet etdi.
                     Hüsn-i hatta akrân ve emsâline tefevvuk ederek şeyh-i müşârün-ileyhden me’zûn olduğu
               gibi ulûm-ı şer’iyye ve edebiyyede de emsâline fâik bir sûretde isbât-ı liyâkat edib zekâ ve
               irfânıyla kendisini tanıtdı. Pederinin sevk ü ta’rîfiyle genç yaşında Sultân Bâyezîd-i Sânînin
               dâhil-i bezm-i hâssı oldu.
                     Sultân  müşârun-ileyhin  edebiyata  fevkalâde  meyl  ü  incizâbı  olduğundan  Amasya
               udebâsından  Afîtâbî  ve  Tâcî  Çelebilere  hem-ayâr  olacak  derecede  şiir  ve  inşada  meleke
               göstermekle  padişahın  teveccühât-ı  mahsûsâsını  kazandı.  Erbâb-ı  hasedi  kendi  aleyhinde
               harekete geçirdi.
                     Bu cümleden Mevlânâ Halimî Çelebi de padişahın bezm-i hâssına [321] dâhil olarak hayli
               itibâra nâil olmuşdu. 878’de Fatih Sultân Mehmed Han Amasya’da iken şehzâdesinin lalası
               olan Çandarlızâde İbrâhim Paşa’yı vezâretten azl ederek Hızır Paşazâde Mahmûd Paşa’yı lala
               nasb etdi. Mevlânâ Halimî Çelebi’yi de Sivas kâdılığına gönderdi.
                     Halimî Çelebi muahharan azl ve teftiş ve esnâ-yı teftişâtında Tokat zindânında habs ve
               tevkîf edildiğini Sultân Bâyezîd’in erkânı tarafından kurulmuş bir dâm-ı tezvîr olduğuna kanâat
               getirdiğinden netice-i teftîşadda berâet-i zimmeti tahakkuk ederek mahbesden kurtulduğu anda
               İstanbul’a gitmişdi.
                     Başına gelen felâketi ve esbâb-ı mucibesini hâkî bir kasîde-i Arabiyye tanzîm ve bunu da
               güzel bir sûretde şerh ederek Fatih Sultân’a takdîm etdi. Bunun üzerine kubbe-nîşîn-i vüzerâdan
               Hamza Beyzâde Mustafa Paşa’yı Amasya’ya gönderib şikâyetleri tahkîk etdirdi.
                     881’de Paşa tarafından verilen müdhiş rapor üzerine Sultân Bâyezîd’in vezîri Mahmûd
               Paşa’nın ve Tacî Bey ile kendisinin katl ü i’dâmına fermân-ı âlî sâdır oldu. Afitâbî de [322]
               teb’îd edildi. Sultân Bâyezîd fermân-ı âlînin sudûrundan haberdâr olduğu anda daha gelmeden
               kendisine on bin akçe ve birkaç at ve esbâb-ı seferîye verib gece kaçırdı. Tacî Bey de Bağdad’a
               kaçdı.
                     Bunun  üzerine  Haleb’e  can  atıb  orada  ba’zı  ulemâ-yı  Arabdan  edebiyyat-ı  Arabîyye
               okudu. Hadîs ve tefsîr dinledi. Ba’dehû İran’a gidip Mevlânâ Celaleddîn Devvânîye mülâkî
               oldu.  Ve  müşârün-ileyhe  Hocazâde  “Tehâfütü’l-Felâsifesi”ni  takdîm  ederek  teveccühât-ı
               mahsûsâsını kazandı ve müşârün-ileyhin halka-i tedrîsine devam etdi.
                     886’da Sultân Bâyezîd’in tahta cülûsunu işitdi. Yedi yıl kadar allâme-i müşârün-ileyhin
               huzûrunda ulûm-ı akliyyeyi kemâliyle ahz ü istifâza edib müşârün-ileyhin hüsn-i şehâdetini
               hâvî yüksek bir icâzet-nâme aldı. 888 senesi ramazânında Amasya’ya geldi. Kırk gün kadar
               kalıb sonra İstanbul’a gitdi.
                     Asrının allâmesi olan Mevlânâ Hatibzâde ve sudûr-ı ilmiyyeden Mevlânâ Musliheddîn
               Kestellî ile görüşdü. [323]
                     Bunların huzûrunda İstanbul fuzalâsıyla ulûm-ı mütenevvia-ı müteferrikadan mübâhase
               ve musâhabet-i ilmiyye eylediğinde cümlesi fazîlet ve meziyyet-i ilmiyyesini i’tirâfa mecbûr
               oldu. Mevlânâ Hatibzâde Muhyiddîn Mehmed Çelebi, Sultân Bâyezîd’e sûret-i arzda şehadet-
               nâme irsâl edib fezâil ve maârifini bildirdi.
                     Binâenaleyh: 889 senesi muharreminde Sultân Bâyezîd-i Sânî kendisine Kalender-hâne
               müderrisliğini verdi. Tedrîs-i ulûm esnâsında gerek hüsn-i takrîr ve beyânı ve gerek fezâil-i
               ilmiyyesi âlem-i tedrîsde büyük bir şöhret ve alâka uyandırdığından 891 senesi rebîülevvelinin
               on yedinci günü Mevlânâ Musliheddîn Kestellî kızını verib kendine dâmâd edindi.
                     Bugün  Mevlânâ  Efdalzâde  Hamîdeddîn  Çelebi  Sahn  müderrisliğinden  İstanbul  kâdısı
               oldukda bunun yerine terfîân Sahn-ı semâniye müderris olarak şöhret-i şâyiası artdı. Medrese-
               i  mezkûrede  sekiz  yıl  mikdârı  neşr-i  fuyûzât-ı  ilmiyye  edib  899  senesinde  Edirne  kâdısı
               Mevlâna İsa Çelebi’nin vefâtına binâen Edirne mollası oldu.



                                                           91
                                                           101
   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107