Page 125 - 6-8
P. 125

Amasya Tarihi Cilt: 9
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               etdi.                                                                                                                  bin Abdullah et-Türkmânî’den iktisâb-ı [403] ulûm ederek ders-i âm ve müderris oldu. 817’de
                     Bu esnâda sahaf Gürcü Mehmed Emin Efendi’nin kerîmesine dildâde o da buna üftâde                                 meşâhîr-i ulemâdan görülüb 818 senesi zelzelesinde vefât etdi. Habbâzî, veled-i habbâz, ya’nî
               olduğundan  aralarında  hararetli  muâşaka  hâsıl  oldu.  Haddi  zâtında  şekl  ü  şemâili  güzel                      ekmekci oğlu demekle meşhûr idi.
               olduğundan kendisine âşık olan diğer zevât var idi.
                     Vâlidesinin inâdı ve pederinin istikbârı yüzünden Hacı Emin Efendi’nin muvâfakatına                                    Halîl Paşa-el-Hâc Hayreddîn
               rağmen ma’şukasının visâlinden ümidi kesib her ikisi de esir-i firâş-ı hicrân oldu. 1312’de                                  Amasyalıdır.  Osmancıklı  Mevlâna  Şemseddîn  Ahmed  bin  Tâyis  mahdûmudur.  Tâyis,
               ma’şukasının vefâtından pek ziyâde müteessir olup kırk gün sonra kendisi de acıklı bir hüzn ü                          Osmancığın Tamacı nâm-ı diğer Çumluoğlan karyesinin imâmı ve mektebi muallimi idi. Bunun
               matem içinde terk-i hayat etdi. Her ikisi de Kübceğiz Mahallesi üstünde Kaşukpınarı denilen                            için İmâmoğlu demekle meşhûr idi.
               nüzhetgâhda yan yana defn edildi. Edîb, [400] şâir, afîf, cemilü’s-sûre bir genç idi. Hikâyât-ı                              Amasya’da Mevlâna Şücâaddîn Ebû’l-Bekâ Pir İlyas’dan tahsîl-i ulûm ederek ders-i âm
               aşıkâneleri Amasya’da pek meşhûrdur.                                                                                   ve müderris olup 796’da Gümüş Kasabası kâdısı ve müderrisi oldu. Dokuz yıl kadar orada bir
                     Pederi Akif Mustafa Efendi, divân-ı eş’ârı olduğunu söyler ve ağlardı. Eş’ârından birkaç                         taraftan tedrîs ve ifâde ve diğer taraftan icrâ-yı ahkâm-ı şer’iyye ederek halka kendisini sevdirdi.
               gazelini taleb ve ricâ etdim. Maalesef ricâmı bir türlü is’âf itmedi. Kendisi oldukça zengindi.                              805’de  Bolu’dan  Amasya’ya  gelmek  üzere  yola  çıkan  Çelebi  Sultân  Mehmed  Hân
               Bu yüzden halîlesinin vefâtından bir ay sonra 1338 sene-i rûmîyesi şubatının yirmi dördüncü                            Osmancık’a takarrüb etdikde oraya kadar gidip yolların selametini ve halkın inkıyâd [404] ve
               günü akşam üzeri hânesine giren hırsızlar tarafından ihnâk ve ba’zı nukûdu sirkât edildi.                              itâatini ve hâssaten Kastamonu emîri İsfendiyâr Bey’in meclûbu olan Osmancık emîri Mahmûd
                                                                                                                                      Çelebi’nin itaâtini temin etdi.
                     Hulûsî Mustafa Efendi-Hatîbzâde Hâfız                                                                                  Ba’dehû  Çelebi  Sultân  ve  ma’iyyetinde  bulunan  Bâyezîd  Paşa’nın  Osmancık’a  ve
                     Amasyalıdır.  Torumtay  Câmi-i  şerîfi  hatîbi  Rüşdi  Halîl  Efendizâde  Mehmed  Sa’îd                          vusûlünde ta’zim ü ikrâm edib Gümüş Kasabası’na getirdi ve kendi konağında misafir edib
               Efendi’nin mahdûmu vüzerâdan Mustafa Reşid Paşa’nın birâderzâdesidir. Amcasının zaman-ı                                Topal Timur tarafından Amasya vâlîsi nasb edilen ma’hûd Kara Devlet Şâh’ın Hakala’daki
               ikbâlinde İstanbul’a gidip tahsîl-i ulûm etdi. Ba’dehû silk-i kudâta girib devr-i bilâd ederek                         ahvâlini tarassûd etdi.
               1268’de vefât etdi.                                                                                                          Hakala Bey’i olan Abadoğlu Hacı Mehmed Beyle muhâbere ederek Kara Devlet Şâh’ın
                                                                                                                                      fırsat-ı zamanını gözetdi. Orada yapılan tertîbât üzerine Çelebi Sultân ile beraber Gümüş’den
                     Hulûsî Mustafa Efendi-Seküköylüzâde Hâfız                                                                        kalkıb Hakala’ya doğru gitdi.
                     Amasyalıdır. Şeyhül’l-kurrâ Hâfız Hâlis Mehmed Efendi bin [401] Şeyhü’l-muhaddisîn                                     Tam  fırsat  zamanında  Çelebi  Sultân  Mehmed,  ma’iyyetinde  bulunan  beş  yüz  nefer
               el-Hâc  Hâfız  Osmân  Efendi  mahdûmudur.  Amasya’da  şeyhü’l-kurrâ  ve  müftü  olan  Sarı                             dilâverle Kara Devlet Şâh üzerine yürüdü. Ba’de’l-muhârebe Kara Devlet Şâh’ı esir ve i’dâm
               Ahmedzâde el-Hâc Mehmed Nevşehirli Hâfız Hasan Efendilerden Kur’ân-ı Kerîm’in vücûh-ı                                  ve ma’iyyet-i mevcûdesi olan sekiz bin kadar askeri perişân ederek muzafferen Amasya’ya
               kıraatını ve tecvîdini ahz etdi.                                                                                       girdiği anda sâhib-i tercemeyi ma’iyyetine aldı. Kendisine nişâncı nasb etdi.
                     Ba’dehû Canikli el-Hâc Mehmed ve şeyhü’l-ulemâ Sipâhizâde Hâfız Ömer Efendilerden                                      Tam on bir yıl Çelebi Sultân’ın müşâvir-i saltanatı, vezîr [405] ve ma’iyyeti mesâbesinde
               de ulûm-ı şer’iyye ve Arabiyyeyi tederrüs ederek her iki cihetden mücâz ve pederinin irtihâlinde                       olup müşârün-ileyhe istiklâli kazandırdığından 816’da Çelebi Sultân Mehmed Hân Edirne’de
               Sultân Bâyezîd Câmii şerîfinde şeyhü’l-kurrâ olup ta’lim-i Kur’âna meşrût olan Kazancılar                              müstakillen taht-ı saltanata cülûs etdikde kendisini vezîr-i a’zam nasb etdi.
               başındaki vakf-ı dükkâna mutasarrıf ve ders-i âm oldu.                                                                       Üç yıl mevki-i sadâretde umûr-ı milleti tanzîm ile iştigâl edib 819’da Yıldırım Sultân
                     Kırk yıl kadar ta’lim-i Kur’ân ve tedrîs-i fünûn ederek herkesin hürmet-i mahsûsasını                            Bâyezîd’in gâib olan Şehzâdesi Sultân Mustafa Rum İmparatoru’nun yardımıyla Selanik’den
               kazandı. 1270’de vefât edib Halfet Gâzi Mezârlığına defn edildi. Âlim, sâlih, mücevvid, kârî                           gelip Siroz’u istîlâ etdiği haber alındıkda serdâr olarak Siroz’un istihlâsına me’mûr oldu.
               bir zât idi. Bunun ve bâ’dehû Caniklizâde el-Hâc Mehmed Hilmi Efendi’nin irtihâli üzerine                                    Siroz civârında Sultân Mustafa ile yaptığı muhârebede 819’da maktûlen vefât etdi. Fâzıl,
               Amasya’da ilm-i vücûh âdeta unutuldu.                                                                                  müdebbir, muktedîr, sâdık bir zât idi. Gümüş Kasabası’nda 818’de âlî ve kârgîr bir medrese ve
                                                                                                                                      pederinin vatanı olan Tamacı Karyesi’nde âlî bir zâviye yaptırdı.
                     Halîl Çelebi-Mevlânâ Zeyneddîn et-Türkmânî                                                                             821’de birâderi Kâdı Müeyyed Çelebi hayratının evkâfını tesbit ve vakfiyesini tanzîm
                     Türkmen Ali’nin oğludur. Ulemâdan tahsîl-i ulûm [402] edib yıllarca tedrîs-i mülâzemat                           etdirdi.  Kuyûd-ı  vakfiye  idâresinde  müseccel  olan  vakfiyesinde  vâkıf  müşârün-ileyhin
               ederek 654’de kibâr-ı müderrîsînden görüldü. Ba’dehû vefât etdi. Meşâhîr-i ulemâdan idi.                               sadrâzam olduğu şu ibâresiyle sâbitdir. [406]
                                                                                                                                             “Ve  yusrafu  alâ-mesâlihi’z-zâviyeti’lleti  benâhâ  ehû’l-vâkıfu’l-merkûm  ve  hüve’s-
                     Halîl Bey-Gümüşlüzâde Emîr Bedreddîn                                                                             sadru’s-sâhibu’l-mu’azzam ve’d-düstûru’l-mükerrem mü’temenü’l-mülûk ve’s-selâtîn hayru’l-
                     Amasyalıdır. Yûnus Bey bin  Emîr Seraceddîn  İsmail  bin  Hoca Emîneddîn  Yûnus el-                              milleti ve’d-dîn el-merhûm el-mağfûr leh el-Hâc Halîl Paşa ibn el-Mevlâ Şemsu’d-din Ahmed
               Gümüşî  mahdûmudur.  Amasya  vâlîsi  Emîr  Taceddîn  Mahmûd  Bey’in  birâderzâdesi  olup                               bin el-merhûm Tâyis el-Osmancuğî fi’l-karyeti’l-med’uvveti bi Çumluoğlan el-müştehiratu bi
               amcasının  sâye-i  ikbâlinde  ümerâdan  oldu.  Ancak  Timurtaş’ın  Mısır’a  firârıyla  amcasının                       Tamâcî fi-mekânihâ”
               i’zâmında inzivâ etdi.                                                                                                       Gümüş’de kâin medresesi bâlâsında “Benâ hâzihi’l-medresete el-Hâc Halîl Paşa fî seneti
                     Ba’dehû Torumtayzâde Ya’kûb Şâh Rûmî’nin Amasya emâretinde iade-i nüfûz ve itibar                                semâniye  aşare  ve  semâni  mi’e”  diye  mahkûk  olup  el-yevm  sağlam  olarak  kâimdir.  Bu
               edib 744’de Ya’kûb Şâh’ın maktûlen vefâtında münzevî oldu. Ba’dehû Hacı Kutlu Şâh’a intisâb                            medresenin evkâfını da evlâdından ve Amasya sükkânından 1072 senesinde Serdârzâde Halîl
               ederek 756’da kibâr-ı ümerâdan görüldü. Ba’dehû vefât etdi. Birâderi Sâlih Bey’dir.                                    Paşa tanzîm etmişdir.
                                                                                                                                            Mahdûmları  İskender,  Hurrem  Beylerdir.  Bunların  ikisi  de  Amasya’da  medfûn  ve
                     Halîl Çelebi-Mevlâna Ebû Ali el-Habbâzî                                                                          türbeleri ve evkâfı vardır.
                     Amasya’da ekmekcilik eden Mehmed Çelebi mahdûmudur. Mevlânâ Fahreddîn Osmân                                            İskender Beyzâde Memi Çelebi demekle ma’rûf Muhyiddîn Mehmed Çelebi’dir. Bunun



                                                           114                                                                                                                    115
                                                           124
   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130