Page 126 - 6-8
P. 126

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               bin Abdullah et-Türkmânî’den iktisâb-ı [403] ulûm ederek ders-i âm ve müderris oldu. 817’de
               meşâhîr-i ulemâdan görülüb 818 senesi zelzelesinde vefât etdi. Habbâzî, veled-i habbâz, ya’nî
               ekmekci oğlu demekle meşhûr idi.

                     Halîl Paşa-el-Hâc Hayreddîn
                     Amasyalıdır.  Osmancıklı  Mevlâna  Şemseddîn  Ahmed  bin  Tâyis  mahdûmudur.  Tâyis,
               Osmancığın Tamacı nâm-ı diğer Çumluoğlan karyesinin imâmı ve mektebi muallimi idi. Bunun
               için İmâmoğlu demekle meşhûr idi.
                     Amasya’da Mevlâna Şücâaddîn Ebû’l-Bekâ Pir İlyas’dan tahsîl-i ulûm ederek ders-i âm
               ve müderris olup 796’da Gümüş Kasabası kâdısı ve müderrisi oldu. Dokuz yıl kadar orada bir
               taraftan tedrîs ve ifâde ve diğer taraftan icrâ-yı ahkâm-ı şer’iyye ederek halka kendisini sevdirdi.
                     805’de  Bolu’dan  Amasya’ya  gelmek  üzere  yola  çıkan  Çelebi  Sultân  Mehmed  Hân
               Osmancık’a takarrüb etdikde oraya kadar gidip yolların selametini ve halkın inkıyâd [404] ve
               itâatini ve hâssaten Kastamonu emîri İsfendiyâr Bey’in meclûbu olan Osmancık emîri Mahmûd
               Çelebi’nin itaâtini temin etdi.
                     Ba’dehû  Çelebi  Sultân  ve  ma’iyyetinde  bulunan  Bâyezîd  Paşa’nın  Osmancık’a  ve
               vusûlünde ta’zim ü ikrâm edib Gümüş Kasabası’na getirdi ve kendi konağında misafir edib
               Topal Timur tarafından Amasya vâlîsi nasb edilen ma’hûd Kara Devlet Şâh’ın Hakala’daki
               ahvâlini tarassûd etdi.
                     Hakala Bey’i olan Abadoğlu Hacı Mehmed Beyle muhâbere ederek Kara Devlet Şâh’ın
               fırsat-ı zamanını gözetdi. Orada yapılan tertîbât üzerine Çelebi Sultân ile beraber Gümüş’den
               kalkıb Hakala’ya doğru gitdi.
                     Tam  fırsat  zamanında  Çelebi  Sultân  Mehmed,  ma’iyyetinde  bulunan  beş  yüz  nefer
               dilâverle Kara Devlet Şâh üzerine yürüdü. Ba’de’l-muhârebe Kara Devlet Şâh’ı esir ve i’dâm
               ve ma’iyyet-i mevcûdesi olan sekiz bin kadar askeri perişân ederek muzafferen Amasya’ya
               girdiği anda sâhib-i tercemeyi ma’iyyetine aldı. Kendisine nişâncı nasb etdi.
                     Tam on bir yıl Çelebi Sultân’ın müşâvir-i saltanatı, vezîr [405] ve ma’iyyeti mesâbesinde
               olup müşârün-ileyhe istiklâli kazandırdığından 816’da Çelebi Sultân Mehmed Hân Edirne’de
               müstakillen taht-ı saltanata cülûs etdikde kendisini vezîr-i a’zam nasb etdi.
                     Üç yıl mevki-i sadâretde umûr-ı milleti tanzîm ile iştigâl edib 819’da Yıldırım Sultân
               Bâyezîd’in gâib olan Şehzâdesi Sultân Mustafa Rum İmparatoru’nun yardımıyla Selanik’den
               gelip Siroz’u istîlâ etdiği haber alındıkda serdâr olarak Siroz’un istihlâsına me’mûr oldu.
                     Siroz civârında Sultân Mustafa ile yaptığı muhârebede 819’da maktûlen vefât etdi. Fâzıl,
               müdebbir, muktedîr, sâdık bir zât idi. Gümüş Kasabası’nda 818’de âlî ve kârgîr bir medrese ve
               pederinin vatanı olan Tamacı Karyesi’nde âlî bir zâviye yaptırdı.
                     821’de birâderi Kâdı Müeyyed Çelebi hayratının evkâfını tesbit ve vakfiyesini tanzîm
               etdirdi.  Kuyûd-ı  vakfiye  idâresinde  müseccel  olan  vakfiyesinde  vâkıf  müşârün-ileyhin
               sadrâzam olduğu şu ibâresiyle sâbitdir. [406]
                      “Ve  yusrafu  alâ-mesâlihi’z-zâviyeti’lleti  benâhâ  ehû’l-vâkıfu’l-merkûm  ve  hüve’s-
               sadru’s-sâhibu’l-mu’azzam ve’d-düstûru’l-mükerrem mü’temenü’l-mülûk ve’s-selâtîn hayru’l-
               milleti ve’d-dîn el-merhûm el-mağfûr leh el-Hâc Halîl Paşa ibn el-Mevlâ Şemsu’d-din Ahmed
               bin el-merhûm Tâyis el-Osmancuğî fi’l-karyeti’l-med’uvveti bi Çumluoğlan el-müştehiratu bi
               Tamâcî fi-mekânihâ”
                     Gümüş’de kâin medresesi bâlâsında “Benâ hâzihi’l-medresete el-Hâc Halîl Paşa fî seneti
               semâniye  aşare  ve  semâni  mi’e”  diye  mahkûk  olup  el-yevm  sağlam  olarak  kâimdir.  Bu
               medresenin evkâfını da evlâdından ve Amasya sükkânından 1072 senesinde Serdârzâde Halîl
               Paşa tanzîm etmişdir.
                     Mahdûmları  İskender,  Hurrem  Beylerdir.  Bunların  ikisi  de  Amasya’da  medfûn  ve
               türbeleri ve evkâfı vardır.
                     İskender Beyzâde Memi Çelebi demekle ma’rûf Muhyiddîn Mehmed Çelebi’dir. Bunun



                                                           115
                                                           125
   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131