Page 319 - 6-8
P. 319
Amasya Tarihi Cilt: 10
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Sinâneddîn Yûsuf Efendi-Şehre Küstü
Amasyalı Ali’nin mahdûmudur. Tahsîl-i ulûm etdiği esnâda Şeyh Habîb-i Karamânî
hazretlerine intisâb edib ikmâl-i tahsîl etdikte halîfesi olan Mevlânâ Seydî Alâeddîn Ali Çelebi
hizmetinde tekmîl-i sülûk ederek halîfesi oldu.
940’da müşârün-ileyhin irtihâlinde Habîb-i Karamânî tekkesi şeyhi ve Mehmed Paşa
Câmii vâ’izi oldu. 949’da esnâ-yı va’zında Amasya vâlîsi Şehzâde Sultân Mustafa’ya
isrâfından dolayı nasîhat-âmîz ba’zı kelimât sarf etdiğine binâ’en tekke ve kürsî meşîhatinden
azl edildiği gibi Müftü Sinan Efendi de azl u teftîş edildi.
Ba’dehû Çeribaşı Mahallesi üstünde kâ’in arâzî-i hâliyyede yârân u ehibbâsı tarafından
kendisine yapılan zâviyeye nakl-i mekân edib halktan alâkayı kestiğinden dolayı “Şehre küstü”
lakabıyla iştihâr etdi. Ehibbâ ve mürîdânı zâviyesi etrafında hâneler inşâ ederek orası bir
mahalle şeklini aldı. Buraya “Şehreküstü Mahallesi” ve “Şehriküstü Zâviyesi” dendi. [434]
On yıl kadar zâviyesinde zikr ü tevhîd, ibâdet-i Rabb-i Mecîd ile iştigâl edib 959 senesi
ramazânında dâr-ı kudse irtihâl etdi. Âlim, âmil, zâhid, kâmil, vâ’iz, müttakî, mazınneden bir
zât-ı Halvetî idi. Hulefâsından İmâmzâde Abdülkerîm Efendi ile Bâlî Dede meşhûr idiler.
Sinâneddîn Yûsuf Efendi-Muhaşşî
Amasyalıdır. Hızır Paşa’ya giden yol üzerinde medfûn olup eş-Şeyh Habîb-i Karamânî
hulefâsından yukarıda tercemesi yazılan Sonisalı eş-Şeyh Hüsâmeddîn Hüseyin Efendi bin
İlyâs bin Hasan’ın mahdûm-ı zî-şânıdır. Amasya’da Kurşunlu Mahallesi’nde 893’de doğdu.
Sultân Bâyezîd Mektebi’nde ta’allüm-i kırâ’at ve hıfz-ı Kur’ân etdikten sonra Büyük Ağa
Medresesi’nde ikâmet ve Küçük Ağa müderrisi “Emirkulu” demekle meşhûr Şemseddîn
Ahmed Efendi’den ba’dehû Büyük Ağa müderrisi olup gelen Taşköprülü Musliheddîn Mustafa
Efendi’den istifâza-i envâr-ı ulûm etdi.
918’de Musliheddîn Efendiyle beraber İstanbul’a gidip [435] Sahn müderrisi Fenârîzâde
Muhyiddîn Mehmed Efendi’den usûl-i fıkıh, Şeyhülislâm Amasyalı Zenbîlî Ali Efendi’den
fıkh-ı şerîf, sadr-ı fezâ’il-perver Amasyalı Kemâl Paşazâde Ahmed Şemseddîn Efendi’den
me’ânî, tefsîr ve Anadolu sadâretinden mütekâ’id iken Sahn müderrisi olan “Sarıgörez”
demekle meşhûr Amasyalı Seydî Ahmed Efendi’den ulûm-ı edebiyye ahz etdi.
Bunların her birinden tedrîse mücâz olup kendisini pek ziyâde takdîr eden Sarı görez
Seydî Ahmed Efendi’ye dâmâd ve Şeyhülislâm Zenbîlî Ali’ye mu’îd oldu. 926’da cülûs eden
Sultân Süleyman Hân’ın hâcesi Dadaylı Hayreddîn Hızır Efendi bunu Ali Efendi’den alıp
mülâzım verdi.
Kendisinden mülâzım olmasını arzû eden Ali Efendi bu vaz’-ı nâ-me’mûlden mütekessir
ve icâzetsiz hidmetini terk etdiğinden dolayı mütekeddir olduğu münâsebetle i’tizâr edib
üstâdını irzâ etdi. İki sene mülâzemet bekleyip 928’de yirmi akçe vazîfe ile Gelibolu’da Sarıca
Paşa Medresesi müderrisi oldu.
930 senesi hilâlinde bir iki ay ma’zûliyetten sonra otuz [436] akçe ile Edirne’de Taşlık
müderrisi olup sekiz yıl kadar burada tedrîs-i ulûma hasr-ı himmet idi. 938’de kırk akçe ile
İstanbul’da Dâvud Paşa müderrisi olarak İstanbul’a geldi. 940’da Gebze’de Mustafa Paşa,
941’de Edirne’de Dârü’l-Hadîs medreselerine müderris oldu.
942’de açılan Ayasofya Medresesi’ne Sahn pâyesiyle müderris olup üç yıl Ayasofya
Câmi-i şerîfinde tedrîs-i ulûm ederek fevka’l-âde iştihâr etdi. 945’de Edirne’de Sultân Bâyezîd
müderrisliğine terfî’ edilip 946’da Haleb mollası oldu.
Haleb’e vâsıl olduktan sonra 947’de Bağdâd Beylerbeyi olan Üveys Paşa’yı teftîşe
me’mûren Bağdâd’a gidip Bağdâd mollası Niksârî Mustafa Efendi ile beraber icrâ-yı teftîş
ederek bunların arzlarıyla Paşa ma’zûl olduğu hâlde Haleb’e avdetinde Üveys Paşa’yı Haleb
Beylerbeyi buldu.
Bu sefer Paşa da bunu bir tâkım ekâzib isnâdıyla arz edib 949’da Haleb’ten azl edilerek
kalkıp Akşehir’e [437] vusûlünde Şâm Beylerbeyi Îsâ Paşa ile Şâm mollası Mehmed Bey yek-
312
318