Page 318 - 6-8
P. 318

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               edilen silsile-nâmesi 862 senesi şevvâlinde nukabâ-i Bağdât tarafından tasdîk edilmiş olduğu
               hâlde Köprü’de Hacı Kâsımzâde Mustafa Efendi’nin yedinde görülüp nakl edildi.
                     Ceddinin  sülâlesi  bu  silsile-nâmede  şöyle  görüldü:  es-Seyyid  Şemseddîn  Muhammed
               Şirâzî bin Murtazâ bin Mahmûd bin Kâsım bin Hasan bin Hüseyin bin Haydar bin Sâlih bin
               Ca’fer bin Haydar bin İshâk bin İsmâ’îl bin Kıvâmeddîn Kâsım bin Tâceddîn Muhammed bin
               Ali bin [430] Abdullah bin Muhammed bin Ahmed bin Murtazâ Nahvân bin İsmâ’îl bin İbrâhim
               bin Muhammed el-Bâkır bin Ca’fer es-Sâdık bin Ali Zeynel Âbidîn bin Hüseyin bin emîrü’l-
               mü’minîn Ali bin Ebî Tâlib el-Hâşimî el-Alevî el-Hüseynî.
                     Emir-i müşârün-ileyh Sinan Çelebi Niksar’da 881’de doğdu. 896’da Amasya’ya gelip
               Koca  Emîr  İbrâhim  Efendi’nin  halka-i  tedrîsine  mülâzemet  ve  Büyük  Ağa  Medresesi’nde
               ikâmet  ederek  tahsîl-i  ulûma  gayret  etdi.  Sinan-ı  Berda’î,  Molla  Bahşî,  Mevlânâ  Hasan
               Efendilerden de istifâde ederek mücâz u ders-i âm oldu.
                     Amasya’da ilm ü fazlıyla iştihâr edib yedi emîrlerden biri oldu. Bu esnâda Halfet Gâzi
               Medresesi  müderrisi  olup  Gıyâseddîn  Şirâzî  meclisinde  büyük  bir  mevki’  kazandı.  918’de
               Şehzâde Sultân Ahmed’in  ihnâkında mevki’ini muhâfaza etdiği  hâlde 923’de Mîr Gıyâs’ın
               i’dâmında münzevî oldu.
                     926’da sânîyen Halfet, 929’da Torumtay ba’dehû Atâbeg Gâzi medreselerine müderris
               olduktan sonra 937’de Büyük Ağa Medresesi müderrisi olduğu hâlde 940 senesi zilhiccesinde
               dâr-ı na’îme irtihâl etdi. Âlim, kâmil [431] müttakî, ulûm-ı şer’iyyede mâhir, müteşerri’ bir zât
               olduğunu hâfidi es-Seyyid Mustafa Cenâbî Efendi “el-Aylemü’z-Zâhir” adlı eserinde yazıyor.
               Mahdûmu es-Seyyid Hasan Efendi, kibâr-ı mevâlîdendir ki tercemesi yukarıda yazıldı.

                       Sinâneddîn Yûsuf Bey-Ahmed Paşazâde
                     Amasyalıdır.  Gümüşlüzâde  Ahmed  Paşa’nın  ahfâd-ı  kirâmından  Abdül  Bey’in
               mahdûmudur. Amasya vâlîsi Şehzâde Sultân Ahmed’in dîvân kâtiblerinden iken muharrir-i
               vilâyet-i Rûmiyye oldu. 918’de ma’zûl olup sonra Sivas defterdârı oldu.
                     Ba’dehû  mîrlivâ  olup  Rûmeli  muhârebâtına  iştirâk  ederek  938’de  Semendire  beyi
               görüldü. 945 senesi hudûdunda vefât etdi. Kibâr-ı ümerâdan olup mahdûmu Ali Bey ve birâderi
               Hüsâm Bey’dir.

                     Sinâneddîn Yûsuf Efendi-Köprücekzâde
                     Köprülüdür.  Ulemâdan  Köprücek  Abdullah  Efendi’nin  mahdûmudur.  Mukaddimât-ı
               ulûmu  Amasya’da  görüp  İstanbul’a  gitdi.  Orada  Hamîdli  Kara  Seydî  Samsunîzâde  [432]
               Mehmed, Tâczâde Sa’dî Çelebilerden ikmâl-i tahsîl ederek tedrîse mücâz u mülâzım olduktan
               sonra Kefe’ye müderris olarak gitdi.
                     Orada  bir  müddet  ders-i  âm  u  müftü  olup  sonra  ma’zûlen  İstanbul’a  geldi.  Ba’dehû
               Kastamonu’da Atâbeg müderrisi olup oraya gönderildi. Buradan Büyük Ağa müderrisi olarak
               Amasya’ya geldi. 940 vak’asında ma’zûlen  İstanbul’a gelip Bursa’da  Murâdiyye müderrisi
               oldu.
                     942’de  İstanbul’a  gelip  Sahn  ve  943’de  Ayasofya  müderrisi  oldu.  945’de  Amasya
               müftüsü ve Sultâniyye müderrisi olduğu hâlde Amasya’ya geldi. 949’da Amasya vâlîsi Şehzâde
               Sultân Mustafa’yı gücendirecek ba’zı hâlât olduğundan azl edildiyse de ba’de’t-teftîş berâ’eti
               anlaşılmağla 950’de sânîyen müftü ve müderris oldu.
                     Bu def’asında dahi üç yıl kadar ki cem’an yedi yıl kadar Amasya’da müftü ve müderris
               olduğu hâlde 952 senesinde vefât etdi. Fâzıl,  muhakkik, ulûm-ı şer’iyye ve Arabiyyede mâhir,
               kâmil, vakûr gâyet müteşerri’ bir [433] zât-ı sütûde-simât idi.









                                                           311
                                                           317
   313   314   315   316   317   318   319   320   321   322   323