Page 32 - 6-8
P. 32

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Hüseyin Paşa-Sarı
                     Merzifonludur. Abaza Dilâver Ağa’nın mahdûmu olup küçük yaşında Enderûn Sarayı’na
               girdi. Orada tefeyyüz ederek has odabaşı ve 1065’de rikâbdâr-ı şehriyâri oldu.
                     Ancak Valide Sultân’a müntesib ve yeni sadrâzam [74] Köprülü Mehmed Paşa’nın nazar-
               ı dikkatini câlib olduğundan 1066 senesi zilhiccesinin on sekizinci günü mîr-livâlıkla Mısır’a
               gönderildi.
                     Üç  yıl  kadar  orada  ibrâz-ı  sadakât  ederek  kendisini  sevdirmiş  olmakla  1069  senesi
               şevvâlinde Cidde Beyi ve 1071 senesi evâhirinde Trablusşam beylerbeyi ve 1075’de vezâretle
               Haleb vâlîsi oldu.
                     1076’da azl edilib İstanbul’a geldikde Belgrad ve 1080’de sânîyen Haleb, 1082’de Şam
               vâlîsi olup 1083’de ma’zûlen İstanbul’a geldi. 1084’de Rus üzerine serdâr ve Hotin muhâfızı
               olup  sûi  tedbîrleriyle  Hotin  Kalesi  istîlâya  marûz  olduğundan  1085  senesi  evâilinde  ref-i
               vezâretiyle Boğazhisarı’na gönderildi.
                     Merzifonî Kara Mustafa Paşa’nın sadâretinde afv edilib 1088 senesi ramazânında ibkâ-i
               vezâretle  Anadolu  Müfettişi  ve  1089’da  Anadolu  vâlîsi  ve  Babadağı  seraskeri  ve  1090’da
               sânîyen Şam vâlîsi oldu. [75] 1093’de azledilib 1094’de Peşte muhâfızı olduğu halde gelirken
               yolda vefât etdi. Şeci’, âkil ise de tedbîr ve tâli-i harbde âciz idi.

                     Hüseyin Bey-Hacı Paşazâde
                     Amasyalıdır. Beylerbeyilerden Abdülkerîm Paşa bin Hüseyin Bey bin Hacı Abdülkerîm
               Paşa’nın  mahdûmudur.  Züamâdan  olup  Kandiye  harbinde  şecaati  görüldüğünden  Amasya
               Alaybeyi  ve  1088’de  mîr-livâ  oldu.  1094’de  Viyana  muhâsarasında  şehîden  vefât  etdi.
               Mahdûmları Mehmed, Abdülkerîm’dir. Ümerâdan idi.

                     Hüseyin Paşa-Yeğen
                     Merzifonludur.  Sadr-ı  esbak  Merzifonî  Kara  Mustafa  Paşa’nın  birâderi  el-Hâc  Hasan
               Ağa’nın mahdûmudur. Amcasının eyyâm-ı sadâretinde hazinedârı ve müşteşârı olduğundan
               Kara İbrâhim Paşa’nın iğbirârını kazanmışdı. Amcasının i’dâmında Rûmeli pâyesiyle Şehr-i
               Zor  beylerbeyi  olduğu  halde  müteâkiben  1095  senesi  saferinde  maktûlen  vefât  etdi.  Âkil,
               müdebbir idi. [76]

                     Hüseyin Ağa-Kilârî el-Hâc
                     Amasyalıdır. A’yân-ı züamâdan Sarı Ali Bey’in mahdûmu olup “Sarı Beyzâde” demekle
               meşhûrdur. Küçük yaşında Enderûn sarayına girib tefeyyüz ederek kilâr-ı hümâyûn ser-çavuşu
               ve 1078’de kilâr kethüdâsı oldu.
                     1084’de Sadr-ı a’zam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın nazar-ı dikkatini câlib ba’zı
               harekâtı  haber  verildiğinden  kapıcıbaşılıkla  enderûndan  ihrâc  edildi.  Ba’dehû  1094’de
               Amasya’ya gönderilib 1097’de vefât etdi.

                     Hüseyin Efendi-Pîrîzâde el-Hâc
                     Amasyalıdır.  A’yân-ı  ulemâdan  Çelebizâde  Pirî  Mehmed  Efendi’nin  mahdûmudur.
               Pederinden ve Uzun Müderris Mehmed ve Allâme Hızır Efendilerden ikmâl-i tahsîl edib ders-
               i âm-ı meşhûr oldu.
                     Yıllarca tedrîs-i ulûm ve fûnûna muvâzabet ederek Hızır Efendi’nin irtihâlinde talebe ve
               ulemânın merci-i yegânesi ve medâris-i adîde müderrisi olup Beydavî tefsîrini [77] hatm etdi.
               Bir kaç defa icâzet verib tedrîse mülâzım ve Hızır Paşa medresesiyle mûtekaîd olduğu halde
               1098 senesi leyle-i regâîbinde vefât etdi.
                     Gâyet fâzıl muhakkik, kâffe-i ulûmda kâmil, muhaddis, müfessir, usûl u fürûda mâhir bir
               üstâz  idi.  Talebesi  çok  olup  Anadolu  bilâd-ı  ilmiyesinde  ve  hâssaten  İstanbul’da  sülâle-i
               ilmiyyesi iki asır kadar devam etdi. Bu zât silsile-i âliyyemiz ricâlindendir.



                                                           21
                                                           31
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37