Page 381 - 6-8
P. 381
Amasya Tarihi Cilt: 11
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
“Ahfâd-ı kirâmından mesmûumdur ki Şeyh Niyâzî Hazretleri bir gün Mehmed Çelebi
Şücâeddîn Ebû’l-Bekâ-İlyas el-Amâsî nâm sulbî oğlunun kızı Emetullahı dokuz yaşında dizine alıp okşar iken kendinin hattıyla
Amasyalıdır. Gümüşlüzâde Pir Alâeddîn Ali Çelebi mahdûmudur. Yukarıda tercemesi “Sadrü’ş-şerîa” ve iki pâre kitâp dahî cem’ân üç pâre kitâp getirdip; “kızım bu kitâplar sende
mufassalan yazılan Hazreti Pir İlyâs Halvetî’dir. Ba’zı evrâkda Pîr-i müşârün-ileyhin ismi, emânet olsun. Senin Korkud Mehmed nâm bir oğlun olsa gerekdir, bu kitâpları ona îsâl
lakâbı, kendisi bu sûretle tesbit edilmiş olduğundan burada tekrar edildi. Amasya ve havâlîsinde eyleyesin” dedi.
Şeyhülislam ve Müfti’l-enâm unvânıyla tanınmışdı. [71] “Vakı’a Emînzâde Korkud Mehmed Çelebi zuhûra gelip ol kitâbları mezkûr vâlidesi
Emetullâh ona îsâl eyledi ve dahî kendinin hattıyla bin adet gazeli müştemîl Türkî bir “Divân”ı
Şücâeddîn Ebû’l-Fazl İlyas el-Amâsî vardır. Bu hakîrin manzûru olmuştur. Bu matla’ onundur:
Amasyalıdır. Hızır Çelebi bin İbrâhim mahdûmudur. Edirne’de Şeyhülislam olan
Mevlânâ Burhaneddîn Haydar Herevî 830’da dâr-ı bekâya irtihâl etdikde Devlet-i Ebrûsı nice hâcib ola hüsni bagına
Osmaniyye’de Şeyhülislam ve Müfti’l-en’âm olup tercemesi yukarıda “İlyâs Çelebi”, Almış iki harâmiyi yatur kucagına
“Mevlânâ eş-Şeyh Şücâeddîn” diye yazıldı. Oraya mürâcaat.
Şücâeddîn Paşa-Hızır Paşazâde
Şücâeddîn İlyas Çelebi-Müfred [75]Amasyalıdır. Tercemesi yukarıda yazılan esbak Trabzon vâlisi ve Şehzâde Sultân
Amasyalıdır. Amasya fuzalâsından Aksarayîzâde Mevlânâ Fahreddîn İlyâs Amâsî Abdullah’ın lalası Hayreddîn Hızır Paşazâde, Mîrlivâ Mehmed Bey’in mahdûmudur. Sultân
ahfâdından ve Bursa meşâyih-i kirâmından eş-Şeyh Şemseddîn Ahmed Çelebi bin Mevlânâ Selim Hân-ı Evvel’in sarayında terbiye ve tahsîl görüp hademe-i hâssadan oldu.
Alâeddîn Ali Çelebi mahdûm-ı yegânesidir. 918’de müşârün-ileyhin cülûsu vekâyi’inde sâdıkâne hizmetleri sebk eylediğinden
Amasya’da doğdu. Fuzalâdan Mevlânâ Tâceddîn Ebû’l-Mekârim İbrâhim Tokâdî’den ulûfeciler ağası ve İran seferine azîmet esnâsında 920 senesi rebîülevvelinin yirmi dördüncü
Amasya’da müderris ve müftü iken tahsîl-i ulûm edib Sultân Murâd-ı Sânî’nin tahta cülûsundan günü divân-ı hümâyûnda çavuşbaşı olarak teayyün etdi.
az sonra pederiyle Bursa’ya gitdi. Orada Molla Şemseddîn Mehmed Fenârî’den ikmâl-i tahsîl 922’de Bıyıklı Mehmed Paşa’nın Diyarbekir’e nakli üzerine Erzurum Beylerbeyi olup
ederek ders-i âm ve müderris-i be-nâm oldu. [72] gitdi. Beş yıl kadar Erzurum ve havâlîsini İranîlere karşı müdâfaa ederek ibrâz-ı ehliyet etdi.
Ba’dehû meşâhîr-i ümerâdan Amasyalı İsa Beyzâde İshâk Bey’in muallimi olarak Ancak Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Ahmed’in şehzâdesi Sultân Murad’ın Sivas
müşârün-ileyhin maiyyetinde kadı ve müftü vazîfesi gördü. Bosna ve Üsküb vâliliklerinde havâlîsine kadar sokulması ba’zı vahşilerin siâyetine meydan verdiğinden Sultân Süleyman’ın
müşârün-ileyhe muîn ve nâsıh olup Üsküp’de yaptırdığı medresesi müderrisi oldu. cülûsundan bir yıl sonra azledildi. [76]
Bu medresede kırk yıl müderris, Üsküb’de müftü, şeyh olup “Üsküp Şeyhi” diye iştihâr Bir müddet menkûb olup sonra 935’de Kefe Beylerbeyi görüldü. Ba’dehû vefât etdi. Kibâr-ı
etdi. 873 hudûdunda vefât etdi. Gâyet fâzıl, muhakkik, muttakî, âbid, zâhid, mehâbü’d-da’ve ümerâdan asîl, kerîm idi. Frenk İbrâhim Paşa’nın sadâretinden itibâren Türkler gözden düşürüldüğü
bir zât-ı sütûde-simât idi. İshak Beyzâde İsa, Mustafa Beylerin de muallimi olmuşdu. esnâda sadme-i istirkâba uğradı.
Şücâeddîn İlyas Çelebi-Şeyh Niyâzî Şücâeddîn Ağa-Kara
Amasyalıdır. Kazasker Muslihîzâde “Mevlanâ Vildân Çelebi” demekle meşhûr Amasyalı Amasya’nın Ziyâre Mahallesi’nden olup gençliğinde gâyet gürbüz, yiğit olduğundan
Şemseddîn Mehmed Çelebi bin Molla Beylik Abdurrahman Çelebi birâderidir. Pederi Amasya sipâhi olarak askerliğe girdi. Rumeli ve Anadolu muhârebâtında nâm-dâr olup Amasya
kâdı’l-kudâtıdır. Amasya’da tahsîl-i ulûm edib ders-i âm ve Bursa’da bir müddet müderris-i be-nâm kethüdâyeri olduğu esnâda Şehzâde Sultân Mustafa vâlî olarak Amasya’ya geldikte maiyyetine
oldu. aldı.
Ba’dehû birâderinin kazaskerliğinde kazâ mesleğini kabûl [73] edib ba’zı bilâd ve Ba’dehû şehzâdenin sipâhiler ağası olarak temâyüz edib şecâati sâyesinde teveccühâta
kasabâta kadı oldu. 886’da Sultân Bâyezîd-i Sânî’nin cülûsunda Dimetoka kazâsından infisâl nâil oldu. 960 senesi şevvâlinde şehzâdenin şehâdetinde bir müddet zorluklar çekti. Ba’dehû
edib İstanbul’a geldi. Müteâkiben kazâyı bırakıp Bursa’ya giderek “Hacı Halîfe” demekle Erzurum kethüdâyeri olup 975 sâlinden sonra vefât etdi. Kendisi “Şücâ-i Ali Amasya” idi.
meşhûr Kastamonulu Şeyh Abdullah Efendi’nin 122 riyâzethânesine sığındı. Mahdûmu Ali Bey “Kara Şücâoğlu” demekle meşhûrdur. [77]
Hazret-i şeyhinden sulûk ve terbiye görüp yıllarca hizmetini nîmet bildi. Ba’dehû müşârün-
ileyhin terbiye-i ruhâniyyesiyle tasfiye-i derûn ederek nâil-i hilâfet oldu. Bursa’da ikâmet, umûr-ı Şücâeddîn Efendi-Müftî
dünyadan ferâgat ederek zâviyesinde ta’ât ve ibâdât ile meşgûl olduğu halde 914’de âlem-i kudse Karesi (Balıkesir)lidir. Evâ‘il-i hâlinde bir müddet Balıkesir ulemâsından tahsîl-i ulûm
rihlet etdi. edib sonra İstanbul’a gitdi. Burada ikmâl-i tahsîl ederek tedrîse icâzet alıp ders-i âm ve ba’zı
Bursa’da ikâmetinden dolayı Taşköprülüzâde “Şakâyık”ında Bursalı gösterilmiş olup ulemâdan mülâzım olduğu münâsebetle ba’zı medârise müderris oldu.
mumâ-ileyh âlim, âmil, muhakkik, müdekkik, ilim ve ibâdetle meşgûl, makbûl bir kimse olduğu 1003 muharreminde Trabzon Hâtunîye müderrisi ve müftüsü olup dört yıldan sonra 1007
beyân edilmiştir. Ancak birâderi ve ecdâdı Amasyalı olduğu münâsebetle şeyh-i müşârün- rebîülâhirinde azle düçâr oldu. Senesi zilka’desinde Manisa ve yedi ay sonra 1008
ileyhin Amasyalı olduğunda şüphe yokdur. cumâdelâhiresinde sânîyen Trabzon mütfüsü olduysa da kabûl etmediğinden yerinde kaldı.
Hazreti Şücâeddîn Efendi ulûm-i sûfîyyede kâmil, [74] fünûn-ı edebiyyede mâhir, 1009 rebîülevvelinde vazîfesi yevmî altmış akçeye terfi’edilerek tekrar Trabzon Müftüsü
“Niyâzî” mahlasıyla şâir bir zât-ı sütûde-simât idi. “Şakâyık” mütercimi Edirne’li Mehmed oldukda kabûl edib gitdi. Tam beş yıl iftâdan sonra 1014 rebîülevvelinde emîr Sahîb-i Tâc
Mecdî Efendi diyor ki: Efendi yerine terfîan Amasya müftüsü olduğu halde Amasya’ya geldi. Fakat bir ay sonra vefât
etdi.
122 Hazreti Şeyh Abdullah Efendi Bursa’da 894 senesi selh-i cumâdelâhiresinde vefât edip şeyhi Manavgatlı
Taceddin İbrahim Efendi yanında medfûndur. Kaddesallahü esrârahum
376 377
380