Page 378 - 6-8
P. 378

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Bu vak’a yüzünden 820’de tesmîn edilen Sadr-ı a’zam Çandarlızâde İbrâhim Paşa yerine
               Tokatlızâde Hacı İvâz Paşa sadârete geldikde vezîr-i sâlis olduysa da İbrâhim Paşa’nın tesmîmi
               bunun siâyetine haml edilmişdi.
                     833’de Sadr-ı a’zam Hacı  İvâz Paşa da maktûlen vefât edib yerine Osmancıklı Koca
               Mehmed Paşa’nın sadâretinde vezîr-i sânî oldu. Ancak bir tarafdan Koca Mehmed Paşa’nın
               istirkâbı diğer tarafdan kazasker olan Çandarlızâde İbrâhim Paşa’nın mahdûmu Halil Paşa’nın
               hırs, intikâm ve adâveti yüzünden gözden düşdü.
                     835’de Gelibolu ve havâlîsi muhâfızı olarak vezâret-i sânîyeden azledildiğini müteâkib
               emlâkını  vakfederek  [61]  Gelibolu’ya  gitdi.  838’de  tekâüd  edilip  Edirne’de  vakfeylediği
               konağında ikâmetine müsâade buyuruldu.  840’da bakiyye-i  emlâkını da  vakfederek beş  yıl
               sonra 845’de menkûbâne vefât etdi.
                     Edirne’de  Tunca  Nehri  kenarında  Köprübaşı’nda  kâin  Câmii  hazîresinde  medfûndur.
               Câmii yanında bir medresesi ve Niğbolu’da kezâlik Câmii vardır. 1331’de Edirne’de Selimiye
               Kütübhânesi’ni teftîş ve tetkîke me’mûr olduğum esnâda müşârün-ileyhin insana hüzün telkîn
               eden kabrini ziyâret etdim. Seng-i mezârında şöyle yazılıdır:
                             118  ةأمنامثو نيعبرأو سمخ ةنس خيرات يف يداش نب كلم هاش موحرملا ءاقبلا راد ىلإ مللأا راد نم لقتنإ
                     Şu  kitâbe  merhûmun  hayatında  duyduğu  elemleri  pek  vecîz  bir  sûretde  terennüm
               etmekdedir.  Sadr-ı  a’zam  Çandarlızâde  Halil  Paşa  tarafından  ifnâ  etdirilmiş  olması  da
               melhûzdur. Akibet, Halil Paşa da 857’de İstanbul’un fethini müteâkib maktûlen vefât etdi. [62]
                     Gelibolu civârında Şâh Melik Paşa İskelesi vaktiyle pek meşhûr ve Niğbolu’da Şâh Melik
               Paşa Câmii, Edirne’de Şâh Melik Paşa Camii ve medresesi unvânıyla kuyûd-ı vakfiyede nâmı
               mukayyed  ve  vakfiyesi  bâlâsında  Şâh  Melik  Paşa  Vakfiyesi  diye  muanvendir.  835  târihli
               vakfiyesinde:
                               119  يداش نب كلم هاش نيدلاو ةلودلا باهش رخافملاو يلاعملاو مراكملا يواح رباكلأاو ءارملأا راختفإ


                ve 840 târihli vakfiyesinde:

                                 120 هزع ماد يداش نب كب كلم هاش تاريخلا بحاص رخافملاو يلاعملا عماج رهاشملاو نايعلأا راختفإ
               diye yazılıdır.
                     Bunlar zamân-ı azlinde tanzîm edilmiş olduğu cihetle bu kadar teşrifâta nâil olabilmişdir.
               Mahdûmlarından  Balaban,  Erdoğdu  beyler  ve  azâdlı  kölelerinden  Hacı  Altunbaş,  Sungur
               Ağalar ma’rûfdur.
                     Muallimi Mevlânâ Sinaneddîn Yûsuf bin Abbas, kethüdâsı Lâdikli Mehmed Beyzâde
               Hızır Bâlî Ağa, kâtibi Amasyalı Gönüloğlu el-Hâc Kemâl Çelebi bin el-Hâc İvâz [63] Çelebi
               bin Mevlânâ Selim Çelebi’dir. Bunun birâderi el-Hâc Hüseyin Çelebi de ma’rûfdur.

                     Şâh Melik Bey-Şâh Melik Paşazâde
                     Tercemesi  yazılan  Amasyalı  Şâh  Melik  Paşazâde  Erdoğdu  Bey’in  mahdûmudur.
               Pederinin İstanbul fethinde şehâdetine birâderi Ali Bey’le beraber beşer bin akçe zeâmete nâil
               olup  Sultân  Bâyezîd-i  Sânî’nin  Amasya  vâliliğine  nasbında  ma’iyyet  me’mûru olarak
               Amasya’ya geldi.
                     878’de Uzun Hasan Şâh muhârebesinde yararlıkları görülüp Mîrlivâ oldu. 886’da Sultân
               Bâyezîd’in tahta cülûsunda Filibe Sancağı Beyi olup 890’da Amasya vâlisi Şehzâde Sultân
               Ahmed maiyyetine me’mûren avdet ve 893’de dâr-ı bekâya rihlet etdi.

               118   Merhûm Şâh Melik bin Şâdî, 845 senesinde elem yurdu olan dünyâdan bekâ yurdu olan âhirete intikâl eyledi.
               (Haz.)
               119  Umerâ ve ekâbirin iftihârı, üstün, yüce ve övgüye değer vasıfların sahibi Devlet ve Dîn’in parıldayan ışığı;
               Şâh Melik bin Şâdî (Haz.).
               120  A’yân ve meşâhîrin iftihârı, yücelik ve iftihar vesilesi güzellikleri kendisinde toplayan, hayırlar sâhibi Şâh
               Melik bin Şâdî; “Allah izzet ve şerefini dâim kılsın!” (Haz.).

                                                           373
                                                           377
   373   374   375   376   377   378   379   380   381   382   383