Page 443 - 6-8
P. 443

Amasya Tarihi Cilt: 11
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Bu mescidi yapdıran mahdûmu Ahmed Bey olduğu kuyûd-i vakfiye ile sâbittir. Buna
               kuyûd-i vakfiyede “Sıtkı Ahmed Efendi” denmişdir ki Sıdkı Paşazâde Ahmed Efendi demektir.                                    Ve Lehû
               Sıdkı Paşazâde Mehmed Emîn Bey, Köprülü Mehmed Paşa’nın tezkîrecisi ve Ahmed Bey de
               Fâzıl Ahmed Paşa sadâretinde Reisülküttâb olmuşlardı.                                                                              Sâkiyâ çünki bekâ yok bu fenâ dünyâda
                     Mehmed Şeyhî Efendi “Zeyl-i Zeyl-i Şakâyık”da diyor ki: “Sıdkı Mustafa Paşa emâsil-i                                         Bir iki gün sürelim bâri ayak sahrâda
               emsâl  ile  müşârik  ve  tarîk-i  ilme  sâlik  olup  küttâb-ı  divân  silkine  mensûb  olmuştu.  Ba’zı
               vüzerânın tezkîreciliği hizmetinde istihdâm olunmağın mazhar-ı lutf-ı bî-hesâb ve tarîki ile                                 Ve Lehû
               Reisülküttâb oldukdan sonra 1047’de vezâret ! ile muvakki-i divân-ı sultânî oldular.
                     Bade’l-azl  1073  muharreminde  âhirete  irtihâl  ve  rahmet-i  Rahmâna  isti’câl  eyledi.                                   Ne cevlân ider idim arsa-i nazm içre ey Sıdkî
               Merhûm tuğrâ-i mülk-i Rûm, mecmua-i avârif ve maârif, nahl-bend-i zarâif ve letâif, gulgul-                                        Semend-i hâtıra vasl-ı dilârâsına bend olsa
               endâz-ı nâm ü şân, paşa-yı âlîşân idi. Âsârlarından müretteb ve mükemmel bir divân-ı belagât
               unvânları vardır. Bu eş’ârından numûne vardır. [279]                                                                         Sadr-ı a’zam Kara Mustafa Paşa’nın kibir ve garazıyla azil ve i’zâm edildikde şu Tercî-i
                                                                                                                                      Bend’i yazmışdır.
                     Ez-Kasâid  140
                                                                                                                                                  Gurûr etme tekebbürden berî ol anla insânı
                             Bâğ-ı devletde kad-i mevzûnu serv-i serbülend                                                                        Hakâretle nazar kılma görüp mûr-ı Süleymanı
                             Bositân-ı ma’rifetde kilk-i nahl-i miyvedâr.
                                                                                                                                                  Bu dünyânın bekâsı yok bilirsin âkibet fânî
                             Külçe-i mihri felek saymazdı hergîz zerreye                                                                          Tutalım kim serâser oldun idi âlemin hânı
                             Olsa iksîr-i gubâr-ı dergehinden hissedâr
                                                                                                                                                  Kanı Dârâ vü İskender kanı Fağfûr-ı Hâkânî
                             Zihn-i sâfî âleme âyîne-i gîtî-nümâ                                                                                  Kem etdi Zâl-ı dünyâ Rüstem ü Sâm ü Nerimânı
                             Câm-ı adli bâis-i ref-i humâr-ı inkisâr
                                                                                                                                                  Savurdu yele verdi nice evreng-i Süleymanı
                     Ve Lehû                                                                                                                      Sakın tığ-ı ecelden hâli sanma sen bu meydânı

                            Câm-ı Cem la’l-i lebin mir’ât-ı İskender ruhun                                                                        Kanı Dahhâk ü Cem Nûşirevân ü Ardevân kanı
                            Anı bakıp görmesin yâ Rab rakîb-i bed-likâ.                                                                           Bozuldu cümlesinin izzeti mahvoldu devrânı

                     Ve Lehû                                                                                                                      Tekebbürlük Hüdâya yaraşur sen Âdemîdensin [281]
                                                                                                                                                  Vücûdun anla ey gâfil ki bir katre menîdensin
                           Vakti var devr-i gülün eldeki câm-ı meyi gör
                           Âdemi bülbül eden sâgar-ı peyderpeyi gör                                                                               Görünen Âdemîler sûretâ gerçi ki insandır
                                                                                                                                                  Nazar kıl cân gözüyle ekseri ma’nîde hayvândır
                           Vasf-ı gül savt-ı hezârı kim okur kim dinler
                           Kadeh-i bâde-i gülgûn u sadâ-yı neyi gör                                                                               Bu remzi fehm idenler şöyle bil kim ehl-i irfândır
                                                                                                                                                  Nazar kılmaz sözüm gûş eylemez onlar ki nâdândır
                     Ve Lehû
                                                                                                                                                  Cihânda şimdi kâmiller ta yüz hâk ile yeksândır
                           Tut ümîdi bî-vefânun va’de vü peymânına                                                                                Sürer her câhil-i nâdân safâ vü zevk-i şâdândır
                           Kim bilir şâyed gele bir gün vefâ meydânına
                                                                                                                                                  Kimi nâlân kimi hândân kimi derdiyle giryândır
                                                                                                                                                  Kimisi kibr ü kiniyle sanur kendüyi insândır
                           Her ne denlü hâk-pây olsam yolında ol mehin
                           Sâye salmaz üstüme ermez elim dâmânına                                                                                 Sürer bir gün ânı çarha ecel zirâ ki devrândır
                                                                                                                                                  Benim hayretdedir aklım buna hayli perîşândır
                           Âfitâbım seyl-i eşkim âlemi gark etmesin [280]
                           Bir nazar kıl ben gubârın dîde-i giryânına                                                                             Tekebbürlük Hüdâya yaraşur sen Âdemîdensin
                                                                                                                                                  Vücûdun anla ey gâfil ki bir katre menîdensin

               140  Kaptan Yusuf Paşa’ya takdîm etdiği kasîdelerinden.

                                                           438                                                                                                                    439
                                                           442
   438   439   440   441   442   443   444   445   446   447   448