Page 466 - 6-8
P. 466
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Mustafa’nın alâ rivâyetin verdiği gizli emriyle ve Rus gemileriyle Kırım’dan kalkıp ansızın
İstanbul’a girdi.
1222 şa’bânının ğurresinden itibâren yine Amasya mutasarrıfı ve Canik muhassılı ve
Trabzon vâlisi ve on beş gün sonra da kâim makâm-ı sadr-ı âlî olarak İstanbul’da kaldı. Ancak
Şeyhülislam Ata Efendi’ye ve ricâl-i devlete karşı zorbalığa kalkışıp sadârete göz dikti.
Bunu Sadr-ı a’zam Çelebi Mustafa Paşa ve ricâl-i devlet çekemediğinden 1223 senesi
muharreminde kâim makâmlıkdan azl edilerek Dimetoka’ya gönderildi. Fakat sancaklarla
[346] vilâyet uhdesinde bırakıldı. Sonra Dimetoka’dan da kaldırılıp Hacıoğlu pazarına
nakledildi.
1223 senesi cumâdelâhirinin evâilinde Sultân Mustafa’nın hal’iyle birâderi İkinci Sultân
Mahmûd’un cülûsunda endişesinden yine Rusya’ya firâr etmesi melhûz ve seyyiâtı da âşikâr
olduğundan recebin ikinci günü i’dâm edildi. Amasya, Canik, Trabzon vilâyetleri de felâketden
kurtarıldı.
Amasya’da seyyiâtı pek çokdur. Meydan köprübaşında Ehli Hâtun türbesinin bahçesi
üzerine ahşabdan güzel bir medresesinden başka bir eseri yokdur. Bu medrese Amasya’da
doğduğunu gösteren bir delîl olduğunu iddiâ eder ve Amasyalılara hemşehrîm derdi.
Bununla beraber yavrusunu pek sevdiğinden yiyen kedi gibi Amasya’yı olanca kuvvetiyle
yerdi. Ufak bir şikâyet edeni öldürür, kanûn ve şeriat hilâfına vergileri tarh eder, her istediğini
yapar, pek yobaz ve şımarıkca hareket ederdi. Câhil ve cesûr idi.
Şâyan-ı hayretdir ki Süreyya Bey “Sicill-i Osmânî”de “âlim, âkîl, kâmil” olduğunu
yazmış, Şânîzâde [347] Ataullah Efendi de “Vekâyinâme”sinde ef’âlini teşrîh ederek Rus
câsûsu diye tel’în etmişdir. Hadd-i zâtında mensûblarına keremkâr, halka karşı gaddâr, zâlim,
hâin bir Rus bozuntusu olduğunu ef’âliyle göstermişdir. Sâmehahullah!
Bu sülâlenin “Amasya Sicillât-ı Şer’iyesi”nde mazbût olan fenâlıkları kısmen târihimizin
birinci bâbı sonlarında yazıldı. Gerek kendisinden ve gerek babasından, amcasından,
dedesinden Türklük ve devlet fenâlıkdan başka bir hayır ve menfaat görmüş değildir.
Tayyib Çelebi-Kadı
Dursun oğludur. Fâzıl-ı meşhûr Şemseddîn Ahmed Kırımî’den Merzifon ve Amasya’da
ikmâl-i tahsîl edib tedrîs-i ulûm etdi. Bir müddet Atabeg müderrisi olup neşr-i ulûma çalıştı.
Sonra Torumtay müderrisi, Amasya vâlisi iken Sultân Bâyezîd’in ğulâmânı muallimi ve 883
vak’asında kadı olup 891 hudûdunda vefât etdi. Mahdûmu Ahmed Efendi ve hafîdi Abdullah
Efendilere ve bunların evlâdına “Tayyibzâdeler” dendi. Meşâhîr-i ulemâ ve kudâtdan idi. [348]
Tayyib Efendi-Tayyibzâde
Amasya’da Câmii olan Ubeydullah Efendi bin Ahmed Efendi bin Kadı Tayyib Çelebi
mahdûmudur. Amasya’da müftü ve hâfız-ı kütüb olan Musliheddîn Mûsâ Efendi’den okuyup
ikmâl-i tahsîl etdi. Ba’dehû müderris, kadı olup Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Mustafa
mukarreblerinden olmuştu.
960 senesi şevvâlinde müşârün-ileyhin-katli üzerine bir müddet menkûb oldu. 961’de
Kânûnî Sultân Süleyman’ın Amasya’ya gelmesinde afv ve iltifâta nâil olup Sivas kadısı oldu.
Ba’dehû Kayseriyye ve Trabzon kazâlarıyla tekrîm edilerek 975 yılına doğru vefât etdi. Âlim,
hoş sohbet, şâir, târih ve muhâzarâta vâkıf idi. Mahdûmları Ehlî Mehmed, Abdürrahîm
Efendiler de ulemâ ve şuarâdandır. Diğer mahdûmu Lütfullah Efendi’dir.
Tayyib Efendi-Tayyibzâde
Amasyalıdır. Mevâlîden Abdürrahîm Efendi bin Tayyib Efendi bin Ubeydullah Efendi’nin
mahdûmudur. Bu da tahsîl-i ulûm etdikden sonra müderris, kadı ve 1033’de Çorum kadısı görüldü.
Ba’dehû Çankırı ve Antalya [349] kadılıklarına da ta’yîn edilip 1045 yılından sonraca vefât etdi.
461
465