Page 498 - 6-8
P. 498

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Şu hikayeyi de naklediyor:
                     “Hazret-i  Şeyh  gün  pek  mahzûn  olmuşdu.  Sebebinden  soranlara  şeyhi  Safiyyüddîn
               Erdebîlî tâifesi gâyet müttakî ve sağlam akîdeli adamlardı. Şeytan onları idlâl ederek bugün
               yoldan çıkardı.
                     Şeyhin bu sözünden sonra çok zaman geçmedi. Şeyh Safiyyüddîn Erdebîlî evlâdından
               Şeyh Haydar, dalâlet yolunu tutdu. Şîa mesleğini ihtiyâr ederek eslâfının âdâb ve ahvâl ve
               akâid-i sahîhasını terk ve tağyîr etdiği haberi geldi.”
                     Ancak şeyh Haydar ile Hazret-i Abdurrahman’ın vefâtı arasında yüz yıl kadar uzun bir
               zaman olduğuna göre Hazret-i Şeyh Erdebîlî’lerin sonradan azıp Tarîkatı Şiîliğe ve bu sâyede
               isyân ve saltanata tahvîl edeceklerini keşfetmiş demek olur.
                     Hazret-i  şeyhin  iki  mahdûmu  olduğu  bulunabildi.  Biri  Mevlânâ  Kıvâmüddîn  Kâsım
               Çelebi diğeri Mevlânâ Bahşâyiş demekle meşhûr Kâdı’l-kudât Şemseddîn Mehmed Çelebi’dir.
               Bunun mahdûmları da Bedreddîn Mahmûd [454] İmâdüddîn Abdulhâlik Çelebilerdir.

                     Abdurrahman Çelebi-Elvân Çelebizâde
                     Amasya civârında Elvân Çelebi nahiyesinde Câmii yanında medfûn Aşık Paşazâde Elvân
               Çelebi’nin mahdûmudur. Pederinden tahsîl-i ilm ü irfân ederek iştihâr edib babasının vefâtında
               zâviyesi  şeyhi,  vakfı  mütevellîsi,  câmii  imâm  ve  hatîbi  oldu.  Pederinin  imâretini  varidât-ı
               vakfiyesiyle  güzel  idâre  etdi.  İmâret  ve  tekkesi  civârındaki  köylerin  mürâcaatgâhı  olup
               fukarânın  ve  dervişânın  istinâdgâhı  olduğu  halde  788’de  vefât  etdi.  Pederinin  türbesinde
               medfûndur.  Âlim,  sahî,  gâyet  müteşerri’  ve  müttakî  idi.  Mahdûmları  Süleyman,  Mes’ûd
               Çelebiler meşhûrdur.

                     Abdurrahman Celâleddîn el-Muslihî
                     Amasya’da  sadrü’l-ulemâ  ve  müfti’l-Hanefîyye  olan  Mevlânâ  Musliheddîn  Mûsâ  bin
               Mahmûd bin Ahmed bin Hasan bin İnâc es-Sivasîzâde Hâfızüddîn Mehmed Çelebi mahdûmu
               ve Mevlânâ Abdürrahîm Çelebi birâderidir. Mevlânâ Fahreddîn İlyâs bin Cemâleddîn İbrâhim
               el-Aksarayî ve Mevlânâ Cemâleddîn Mehmed bin Mehmed el-Aksarayî’den ikmâl-i tahsîl edib
               müderris [455] oldu.
                     Bunun  muâsırı  olarak  iki  sülâle-i  ilmiyye  var  idi.  Biri  İmâdîler  diğeri  Ziyârîler’di.
               İmâdîler, Kazasker İmâdüddîn Ömer bin el-Hallâtî evlâdıdır. Amasya kâdı’l-kudâtı Mevlânâ
               Müeyyedüddîn Mehmed bin İmâd Çelebi bunun mahdûmu idi. Diğeri Şerefeddîn Ya’kûb bin
               Mevdûd ez-Ziyârî evlâdıdır. Amasya Şeyhülislam’ı Saîdüddîn Mevhûb bin Ahmed ez-Ziyârî
               de bunun hafidi idi.
                     İmâdîler Amasya emâretinin hükûmet-i Osmaniyye’ye iltihâkı aleyhinde idi. Muslihîler
               de bu iltihâka fevkalâde tarafdâr idiler. 788’de Sultân Murad Hünkâr’ın şehzâdesi Yıldırım
               Bâyezîd Hân ordusu Osmancık’a takarrub etdikde başta sâhib-i terceme olduğu halde Halfet
               Gâzi ahfâdı ve emîr-i Amasya Fahreddîn Ahmed Paşa şehzâdeyi ve pederini istikbâl etdiğinden
               memdûhiyet kazandı.
                     Mevlânâ Müeyyedüddîn ma’zûl ve Saîdüddîn Mevhûb da merhûm olduğundan Amasya
               kâdı’l-kudâtı oldu. 791’de ma’zûl olup 793’de sânîyen Amasya kâdı’l-kudâtı ve 797’de yine
               ma’zûl ve 800’de sâlisen Amasya kâdı’l-kudâtı olduğu halde [456] 804’de vefât etdi. Receb
               Mahallesi’nde konağının önündeki sed üzerinde medfûndur.
                     Âlim, fâzıl, hattât, muktedîr, müdebbir idi. Mahdûmları Bedreddîn Mahmûd, Şemseddîn
               Mehmed  Çelebi’lerdir.  Birâderi  Abdürrahîm  Çelebi  ve  ammizâdeleri  de  Abdülvehhâb,
               Abdülhay Çelebi’lerdir. Bunların hepsi de kadılardır.










                                                           493
                                                           497
   493   494   495   496   497   498   499   500   501   502   503