Page 494 - 6-8
P. 494

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Tarik-i tedrîsi terk edib yevmî otuz akçe vazîfe ile tarîk-i vaazı ihtiyâr ederek Sultân
               Bâyezîd Câmii’nde [440] vâiz ve kürsi şeyhi oldu. İlm-i tefsîrde pek ziyâde ihtisâsı olduğundan
               hânesinde tüllâb-ı ulûma tefsîr okuturdu. Pek çok erbâb-ı kemâl ilminden istifâde etdi.
                     Bu hâl üzere yirmi yıl kadar bir tarafdan halka vaaz ve nasîhat diğer tarafında tedrîs-i İlm-
               i Tefsîr’e muvâzabet ederek 948’de vefât etdi. Fâzıl, müfessir, gâyet müteşerri’, zâhid, meşağil-
               i dünyeviyyeden fâriğ, kanâatkâr bir zât idi. Mecdî Mehmed Efendi “Şakâyık Tercemesi”nde
               diyor ki: “Abdülhamîd bin Eşref; Kastamonu’da vücûda geldi.! Ol asrın ulemâsından okuyup
               zîb ü zîver-i fezâil ile zât-ı şerîfini tehzîb eyledikden sonra İlm-i Tasavvuf’a tâlib ve râğıb oldu.
                     Tâife-i Nakşibendiyye’nin kibârından ekmel-i kümmel-i müte’ellihîn, ârif-i billâh Uzun
               Musliheddîn ile musâhabet edib onun şeref-i sohbetiyle tekmîl-i şân-ı saâdet-nişân eyledi. Uzun
               Musliheddîn hazretleri vefât eyledikden sonra tarîka-i vaazı ihtiyâr eyleyip yevmî otuz akçe
               vazîfe ile mahmiye-i [441] Kostantıniyye’de halka vaaz ve nasihat eyledi.
                     İlm-i Tefsîr’de yed-i tûlî sâhibi olup esnâ-yı vaazında kelimât-ı fasîha ve ibârât-ı melîha
               ile takrîr ve ta’bîr eder idi. Kur’ân-ı azîmi ekseriya ders tarîkiyle kendinin evinde tefsîr eder idi.
               İfâde etdiği tullâb-ı kemâl-i iktisâbdan cem-i kesîr ve cemm-i gafîri zirve-i ulyâ ve gâyet-i
               kusvâya irgörmüşdü. Muâsır olduğu fuhûl-ı efâdıl’ın defter-i mefâhirini dürmüşdü.
                     Ekser-i  evkâtda  samt  u  sükût  üzere  olup  Cenâb-ı  Rabbü’l-erbâba  müteallık  bir  saat
               fikretden ve bir lahza mülâhazadan hâlî olmaz idi. Zât-ı şerîf-i şeref-gâyâtı edîb ve erîb ve lebîb
               ve  mehîb  olup  meşâğil-i  dünyeviyyeden  şâğil  ve  mu’tezil  ve  kendi  nefsinin  ıslahına
               mütemahhız ve mütevaggıl kimse idi. Dokuz yüz kırk sekiz senesinde vefât eyleyip hazîz-i
               nâsûtdan zirve-i lâhûta urûc eyledi.”
                     Müellif-i  “Şakâyık”  İsâmeddîn  Ahmed  Efendi  pek  çok  zevâtın  maskat-ı  re’sini  ve
               doğduğu yerini ta’yînde sehiv ve zühûle düştüğü gibi bu zâtın ve bunun yukarısında Merzifonî
               olduğunu kendi kalemiyle âsârında tesbit eden Hayreddîn Hızır Atûfî’nin Kastamonulu [442]
               göstermesinde sehiv ve zühûl açıktır.

                     Abdülhamîd Çelebi-Şeyh Şâdîlizâde
                     Amasya fuzalâsından Şeyh Şâdîli Muhyiddîn Mehmed Çelebizâde Mevlânâ Saadeddîn
               Mes’ûd Çelebi mahdûmu olup ulemâdan ikmâl-i tahsîl ederek müderris ve 978’de kudât ve
               mevâlîden görüldü. Ba’dehû vefât etdi.

                     Abdülhamîd Efendi-Mevlânâ Halvetî
                     Şirvânlıdır. Şirvân’ın ulemâ ve meşâyihinden ikmâl-i tahsîl ve tefeyyüz ederek müderris
               ve Şeyh Kubâd-ı Halvetî sohbetinde istifâza etdi. Şehzâde Sultân Mustafa Amasya’da vâlî iken
               Amasya’ya gelip yerleşti. Bir müddet sonra Selâmet Hâtun zâviyesi şeyhi olup pek çok zevâta
               hilâfet verdi. 974’de vefât edib tekke hâricinde defnedildi. Meşâhîr-i Halvetiyyeden bir mürşîd-
               i  âgâh-ı  muhterem,  bir  ârif-i  billâh  idi.  “Şemseddîn  Sivasî”  demekle  meşhûr  Zileli  Şeyh
               Şemseddîn Ahmed Efendi bunun halîfesidir. [443]

                     Abdülhamîd Bey-Köprülüzâde
                     Köprülüdür. Köprü’de ceddînin kendisine verilen konağında ikâmet eden Âmir Bey bin
               Abdullah Paşa bin Mustafa Paşa bin Köprülü Mehmed Paşa’nın mahdûmudur. Köprü’de doğdu.
               Köprü’de  mukaddimât-ı  ulûmu  görüp  İstanbul’a  giderek  amcazâdesi  Hâfız  Ahmed  Paşa
               dâiresinde okudu.
                     1169 senesi zilka’desinde İstanbul müderrisi olup ikmâl-i devre-i medâris ederek 1197’de
               Yenişehir-i fenâr, 1204’de Mısır mollası oldu. 1205 senesi evâilinde vefât etdi. Ulemâdan idi.
               Mahdûmu  Asım  Bey  de  ulemâ  ve  mevâlîden  olup  1231’de  vefât  etdi.  Kitâplarını  ceddi
               kütübhânesine vakfetdi. Bu da kâmil bir zât idi. [444]





                                                           489
                                                           493
   489   490   491   492   493   494   495   496   497   498   499