Page 135 - 1-4_2
P. 135
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 1
vüzerâ, ümerâ, kudât-ı benâmın medfen-i mahsûsları ve pek çok evliyâ-i kirâmın türbe-i
mahsûsaları olduğundan bu türbeler hurûf-ı hecâ tertîbi üzere zikr olunur.
1- "Akbilek Türbesi": "Karaman Dağı"nın eteğinde bâğların üzerinde bir tarla kenârında
olup orada "Molla Bahşî Halîfe" hazretleri medfûndur. Meşâhîr-i fuzalâdan Halvetî bir pîr-i
müfessir idi. Ziyâretgâh-ı ulemâdır.
2- "Alagöz Baba Türbesi": "Şamlar Mezârlığı" kenârında yol ağzında gâyet eski bir
türbedir. Bu türbe mülûk-i Dânişmendiye'den "İsmâ'îl Gâzi Bey"e mensûb olup şekli, tarz-ı
inşâsı altıncı karn-ı hicrî âsârından olduğunu irâ'e etmekdedir. 807'de benâm ve "Alagöz"
demekle meşhûr "eş-Şeyh Şemseddîn Ahmed Baba" oraya defn edildiği münâsebetle "Alagöz
Baba Türbesi" denmişdir. Bu türbede melik-i müşârün-ileyh "İsmâ'îl Gâzi"nin medfûn
olduğuna dâ'ir an'anât-ı menkûleden mâ-adâ delâ'il ve sâ'ir âsâr-ı mahkûka bulunamadı.
3- "Ebû İshak Çelebi Türbesi": Kılıçarslan ya'nî Torumtay Türbesi sırasında açık bir
bahçe derûnunda olduğu haber verilmekdedir. Orada görülen iki kabrin biri "Kutlu Paşa" [180]
diğeri de mahdûmu "Ebû İshak Çelebi" olup vakfiyesi "Ebû İshak Çelebi" tarafından tanzîm ve
eczâ vakf edilmişdir. Bunlar ümerâdandır. Cüzhânları vardır.
4- "İskender Memi Çelebi Türbesi": "Üçler Türbesi"nin karşısında kâ'in mezârlığın bir
köşesinde kârgîr, ufak bir türbe olup derûnunda "Kutlu Beyzâde Memi Çelebi" demekle meşhûr
"Muhyiddîn Mehmed Çelebi" ve mahdûmu "İskender Çelebi" medfûndur. Türbeyi yapan ve
vakfiyesini tanzîm eden "İskender Çelebi"dir. Bunlar da ümerâdandır.
5- "Efrûmiye Bânû Türbesi": "Gökmedrese Câmi-i şerîfi"nin üst tarafında kâ'in bir tepe
üzerindedir. Üstü dam ve etrâfı kerpiç duvâr ile muhâtdır. Derûnunda Amasya'da Bizans
imparatorluğunun son vâlîsi olan "Jutatyus"un kızı ve Amasya fâtihi "İltekin Gâzi"nin halîlesi
olan "Efrûmiye Bânû" medfûn olduğu an'anât-ı mahalliyedendir. Mahdûmu "Emîr
Hüsâmü'd-Devle Hasan Gâzi" tarafından evkâfı ve cüzhânları olduğu vesâ'ik-i şer'iyyede
görülmüşdür. "Târîh-i Âl-i Dânişmend"de bu mücâhidenin gazâsı, hikâyâtı mezkûrdur.
6- "Emîr İmâm Türbesi": "Sultân Bâyezîd"in mektebi karşısında kâ'in kütübhânenin
cihet-i şimâliyyesinde bahçe içindedir. Derûnunda kütübhâne sâhibi "Hocazâde Emîr İmâm
Abdullatîf Efendi" ve evlâdından "es-Seyyid Sa'dullâh Efendi" ve "es-Seyyid Halîl Efendi"
[181] ve "es-Seyyid Ebûbekir Efendi" ile vüzerâdan esbak "Kürdistân" vâlîsi "Besîm Paşa"
medfûndur.
7- "Anbarlı Evliyâ Türbesi": "Şeyh Kırık Mahallesi"nde kâ'in bir hâne derûnundadır.
Türbe denilen yer, kapının ittisâlinde üzeri düz olup anbar şeklinde bir çukur içindedir. Bu türbe
tamâmiyle yerin altında gâ'ib olmuş gibi bir vaz'iyyetde olup çukurun içine inilmedikçe orada
türbe olduğu aslâ bilinemez. Çukura ufak bir ağaç merdiven ile inilir. Türbenin kapısı ufak olup
eğilmedikçe girilemez. Girildikde kapısı Bektâşi takyesi şeklinde olup dört köşeli ufak, kârgîr
bir oda müşâhede olunur.
Odanın ortasında üzeri eski bir yeşil örtü ile mestûr gâyet eski bir tahta uzadılmış olup
bu tahtanın üzerinde parça parça insân kemikleri serilmiş olduğu görülür. Bu kemiklerin içinde
parçalanmamış bir kemiğe tesâdüf edilemez. Kol ve bacak ve bilek kemikleri keskin bir âlet-i
kâtı'a ile kesilmiş gibi bir vaz' göstermekdedir. Hâne sâhibi bile bu kemiklerin kim olduğunu
ya'nî bu türbede medfûn olan zâtın kim olduğunu aslâ bilemiyor.
Türbenin şu hâl-i mektûmânesi ve kemiklerin şu vaz'-ı meksûrânesi 637'de Amasya'da
da'vâ-yı nübüvvet eden meşhûr yalancı peygamber "Baba İshak Kefersûdî" türbesi olduğunu
ihtâr etmekdedir. [182]
Bâb-ı Evvel'de tafsîl olunacağı üzere Baba-yı merkûm "İshak Kefersûdî" da'vâ-yı
nübüvvet ederek isyân ve Amasya ve Tokat ve Sivas sancaklarını istîlâ eyledikde
"Mübârizeddîn Armağan Şâh" mukâbele ve Amasya'da muhâsara etmişdi. Emîr-i
müşârün-ileyh merkûmu savma'asında ahz u girift ve salben i'dâm edib lâşesini tefessuh
edinceye kadar darağacında güneşin karşısında durdurmuş ve ba'dehû indirip parçalatmış ve
Baba'nın etbâ'ı da kemiklerini gece toplayıp saklamış oldukları tevârîhde mestûrdur. Şu hâdise
122
134