Page 261 - 1-4_2
P. 261

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


               ve meşrûhâtdan müstefâd olduğu üzere Tûrânîler bütün Asyâ'ya tedrîcî ve fâtihâne bir sûretde
               hicret-i seniyyeden dört bin sene kadar evvel intişâr etmişlerdir.
                      Bu sûretle Küçük Asyâ'ya gelen Tûrânîler'den Hıtâyîler, ya'nî Kutay (Hitit) oymakları
               Irâk kıt'asından Ak ve Karadeniz'e doğru yayılıp [120] Kızılırmak havzasında Togâyîtler ve
               bunlara mu'âvin olan oymaklar meskûn olmuşlar idi. Binâ'en-aleyh bu kıt'a "Togâyît, Tohâyît"
               demekle meşhûr olmuşdur. Togay'a mensûb demekdir.    272
                      Fransa akademiyası a'zâsından müverrih-i meşhûr Luba diyor ki: "Kapadokya, edvâr-ı
               kadîmede  bir  kıt'a-i  cesîme  olup  nâmı  Bîsütûn  Dağı'nda  Dârâ  kitâbelerinde  "Katpatoha"
               şeklinde  mahkûkdur.  Müverrih-ı  meşhûr  Lagard  ile  Kibert  gibi  müdekkiklerin  istihrâcına
               nazaran "Katpa" ve "Toha" kelimelerinden mürekkeb bir alem-i mahsûs olup "Toha tarafı"
               demekdir. Mu'ahharan Yunânîler tahrîf ederek "Kapadokya" demişlerdir".
                      Kapadokya kıt'asında Tûrânîler'den ibtidâ hükûmet eden Togâyîtler olup şimdiki Zile
               şehrini merkez-i vatan ittihâz ederek oraya "muhterem vatan" ma'nâsına olan "Silây" nâmını
               vermişler idi. Mu'ahharan "Zelâ, Zilâ" denip el-yevm "Zile" denmekdedir. Togâyîlerden Harkâr
               Hân 273   orada  bir  şehr-i  müstahkem  binâ  ve  "Harkarit"  tesmiye  eylemiş  ve  ba'dehû
               "Karkariyye" 274  denmiş ise de "Zile" nâmı galebe etmişdir.
                      Ba'dehû Togâyitler şimdiki Tokat şehrini binâ edib orayı [121] merkez ittihâz ederek
               "Togât, Tohât" denmişdir. Togât, "Togayît" kelimesinden muhaffefdir, "kelây, kelâyît, kelât"
               gibi,  "Togâylı"  demekdir.  Târîh-i  Âl-i  Dânişmend'de  "Tôhya,  Tôkya,  Tûkye,  Dûkye"  ve
               Nüzhetü'l-Müştâk'da mu'arreb olarak "Tuhât" nâmlarıyla mukayyed olan şehrin "Tokat" olduğu
               Mirkâtü'l-Cihâd'da mestûrdur.
                      Sibâsîtler dahi Tûrânîler'den büyük bir oymakdır. Sibâsît, "Sivasît" kelimesinin aynı
               olup "sâvâs, sivâs" Hıtâ dilinde "sivimli" ya'nî bizim lehcemizde "sevimli, sevgili demekdir.
               Sivasîtler şimdiki Sivas şehrinde ve havâlîsinde meskûn olup bu şehri binâ ve "Sivasît" tesmiye
               etmişlerdir.  Mu'ahharan  Yunânîler  "Sibâsît,  Sibâst"  nâmıyla  kayd  etmişler  ise  de
               mensûbun-ileyhi galebe edib "Sivas" nâmı şöhret bulmuşdur.
                      Es-Seb'u's-Seyyâr'da  es-Seyyid  Muhammed  Rızâ  Efendi,  "Sivas  şehrini  Sâves  bin
               Batrûs bin Yûnât ibni Tarsûs binâ etmişdir" diyor. Yunân kisvesine girip tağyîr-i şekl eden şu
               isimler Tûrânî olup Sevâs bin Bâtûr bin Yunât bin Tîrâs olduğu meydândadır. "Bâtûr" "cesûr
               ve kahramân", "yûnât" "yügrük at" ma'nâlarına olduğu bizim lugat kitâblarımızda muharrerdir.
               Sevâs ve Tîrâs adları ma'lûmdur.
                      Tevârîh-i  şarkiyye  ve  garbiyyenin  verdikleri  şu  ma'lûmât-ı  mufassaladan  müstebân
               olduğu  üzere  Küçük  Asyâ,  pek  kadîm  zamândan  beri  ve  Ermenîler'den,  Yunânîler'den
               mukaddem  Tûrânîler'in  öz  vatanı,  anayurdu  [122]  olduğu  münâsebetle  Tûrânîler  Küçük
               Asya'ya "Anadol" nâmını verdikleri meydândadır.
                      Çünkü Anadol, "karakol" vezninde te'sîs ve temekkün edilen yere ya'nî mekân-ı ikâmet,
               esâs-ı  vatan  olan  yere  denir.  "Te'sîs  ve  temekkün  etmek"  ma'nâsına  olan "anatmak"
               masdarından  me'hûz  olup  "anatol"  şeklinde  bir  sîga-i  mekândır.  Ebû  Hayyân  Endülüsî  ve
               Ahmed bin Mühennâ lugat-nâmelerinde "anadı ve anatıtı", "essese ve temekkene" sûretlerinde
               muharrer olup müte'addî ve lâzım olduğu anlaşılır. Lugât-ı Tûrâniyye'de "ana, anât, anâc, anâr,
               anagul,  anâl,  anamûr,  anây"  gibi  kelimât-ı  müştaka  ve  müsta'mele  bu  masdarların  Tûrân
               lugatında mevcûd olduğunu irâ'e eder.
                      Anadolu'da devr-i Selçûkî'de ve daha sonra dokuzuncu karn-ı hicrîye kadar yapılan âsâr
               ve  mebânî-i  cesîme  kapıları  üzerinde  umûmen  "Anadol"(لوطانا)  nâmı  mahkûk  olduğu  gibi
               Amasya'da 708'de ikmâl edilen Dâru'ş-Şifâ'nın kapısı üzerinde "Emîr-i Anadol Ahmed" nâmı
               mahkûk ve Ikdu'l-Cümân gibi pek çok tevârîh-i Arabiyye'de "Anadol" nâmı mestûrdur.


               272   Togay, "tâli' ya'nî doğucu" ma'nâsına olup mu'ahharan "toha" denmişdir. "Togâr, tohâr" gibi.
               273   Harkâr  "Irgâr"  lafzından  mu'arreb  olup  "sıçrar  ve  hücûm  edip  atlar"  ma'nâsınadır.  Avcı  kuşlardan  birine
                  denmişdir.
               274   Karkariyye, Târîh-i Âl-i Dânişmend ve Mirkâtu'l-Cihâd kitâblarında Zile'nin diğer nâmıdır.
                                                           559
                                                           260
   256   257   258   259   260   261   262   263   264   265   266