Page 492 - 1-4_2
P. 492

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                      Amasya kadısı Mü'eyyedzâde Şemseddîn Ahmed Efendi ve müftü Koca Emîr İbrâhim
               Efendi idi. Amasya nâibi Hibetullâh Efendi şöhret ve nüfûzunu muhâfaza ediyordu. Zilhiccenin
               sonlarında  İğnecizâde  Safiyyeddîn  Halvetî  mahdûmu  meşâyih-i  sûfiyye  sulehâsından  Pîr
               Muhyiddîn Mehmed Çelebi vefât etdi. Pederinin yanına defn edildi.
                      918 senesi muharreminde Amasya havâlîsinde "âyîn-i mâtem" icrâ edilerek sünnîlere
               acı bir gösteriş yapıldı. Sünnîlerden birkaç kişi kurbân edildi. Amasya halkına ve a'yânına bir
               korku müstevlî oldu. Şâh Kulu emriyle hareket eden Zünnûn Halîfe, ma'iyyetinde on bin kadar
               şî'asıyla muharremin onuncu günü Amasya'yı ansızın basdı.
                      Sultân Murâd ve Yahşî Beyzâde Ahmed Paşa var kuvvetleriyle Amasya'yı müdâfa'a
               ederek  kurtarmağa  çalışıyorlardı.  Lâkin  Amasya'nın  içinde  tesettür  eden,  sünnî  şeklinde
               görünen şî'îler birden meydâna çıkıp Zünnûn Halîfe'ye içden yardım etdiler.
                      Bizzarûre Amasya müdâfi'leri, a'yânı, sünnîleri şehri bırakıp etrâfına çıkdılar. Zünnûn
               Halîfe büyük bir gurûr ve azametle Amasya'ya girdi. Şî'îlere bir îd-i meserret yapdırdı. Şâh
               Kulu da Niksâr ve havâlîsini basdırdı. [264]

                      Nâsıreddîn Zünnûn Şâh
                      Varay zu'amâsından Halîl bin Kubâd   587  Bey'in oğludur. 918 senesi muharreminin on
               beşinci günü Amasya şehrine hâkim oldu. Amasya'ya girdiği zamân halka amân vermişdi. Bir
               gün sonra bütün hâneler yağmâ edildi. Merâsim-i şî'adan olarak Ebû Bekir, Ömer, Osmân gibi
               ashâb-ı Resûlullâh'a la'netler yağdırıldı.
                      Bu varta-i hevl-nâkda Hazret-i Hüseyn'in aşk ve intikâmı uğruna çok sünnîler kılıçdan
               geçdi. Sağ kalanlar da kendilerini şî'î göstermeğe mecbûr oldular. Muhabbet-i Alî, sünnîleri
               âteş gibi yakıp kavurdu. Zünnûn, bu vahşetler ile Amasya târîhinin birinci devresini hitâma
               erdirdi.
                      Şâyân-ı dikkatdir ki burada öldürenler de ölenler de Türklerdi. Bunlarda ne şu'ûr-ı millî
               ne  de  irfân-ı  dînî  yokdu.  Şu'ûr-ı  millî  olsaydı  Türklük  nâmına  kendi  milletdaşlarına
               kıyamayacaklardı.  İrfân-ı  dînî  olsaydı  uhuvvet-i  dîniyye  nâmına  kendi  dindâşlarına
               acıyacaklardı.
                      Hayfâ ki duygusuzluk Türklüğü ve Müslümânlığı parçaladı. Bu duygusuz Türkler şî'îlik
               nâmına, muhabbet-i Alî uğruna Acemler'in bâzîçesi oldu. Kendi milletdaşlarını koyunlar gibi
               boğazladılar. [265]
                      Zünnûn denilen adam, serserî bir Tatar'dı. Bunun azdıranı ya'nî şeyhi de Celâl Baba
               dedikleri dönme bir Ermenîydi. Bu iki serserî tam on beş yıl Anadolu Türkleri'ni birbirine
               kırdırdılar. Pek çok Türkler'in ocaklarını söndürdüler.
                      Amasya bu birinci devresinde vahdet-i milliyye sâyesinde ikbâlin en yüksek zirvesine
               su'ûd ederek en yüksek refâh ve medeniyyet görmüş, en büyük fâtihlere, en şânlı kahramânlara
               vatan olmuş, gerek ilmen ve gerek iktisâden en yüksek irfân ve sa'âdete ermişdi.
                      Amasya bu devresinde yüksek medreseleriyle, fâzıl müderrisleriyle, âlim şâirleriyle,
               hâzık tabîbleriyle, mütefennin üstâdlarıyla, mâhir hattâtlarıyla muhteşem bir dâru'l-irfân, şanlı
               bir dâru'l-fünûn, mu'azzam bir merkez-i medeniyyet olmuşdu.
                      Amasya'nın  bu  devrede  yetişdirdiği  fâtih  pâdişâhları,  vezîr-i  a'zamları,  vezîrleri,
               kazaskerleri,  beylerbeyileri,  nişâncıları,  mollaları,  velîleri,  fâzılları,  kâmilleri,  âlimleri,
               üstâdları, hattâtları bütün Türkiye târîhinin medâr-ı iftihârıdır. Bunların terâcim-i ahvâli "Bâb-
               ı Sânî"de arz olunur.




               587   Mecidözü havâlî-i  cenûbiyyesinde  meskûn  olan  şî'a  arasında  dolaşdığım  esnâda  elime  geçen  "Zünnûn-
                  nâme"de "merkûm emîrü'l-mü'minîn nâsıru'ş-şerî'atı ve'd-dîn Zünnûn Şâh bin Emîr Halîl bin Emîr Kubâdu'l-
                  Caferî" diye yazılmış, bütün gazavât ve hikâyâtı Battal-nâme şeklinde zabt edilmişdir.
                                                           789
                                                           491
   487   488   489   490   491   492   493   494   495   496   497