Page 488 - 1-4_2
P. 488

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                      Sultân Ahmed, Amasya'da düğünlerle, zevk ve safâlarla meşgûl olduğu esnâda Şâh
               İsmâ'il, Erzincân havâlîsine kadar sokulmuşdu. Erzincân'a hücûm ediyordu. Erzincân sancağı
               beyi Tokatlı Abdurrahmân Bey bin Edâ Ömer, Sultân Ahmed'e ahvâli arz ve istimdâd etmekde
               idi.
                      Abdurrahmân  Bey,  kuvve-i  imdâdiyyenin  vürûduna  kadar  müdâfa'ada  sâbit-kadem
               oldu. Fakat gelen kuvvet gayr-i kâfî olduğundan bîçâre şehîd olana kadar çalışdı. Şâh İsmâ'il
               galebe edib Erzincân'ı aldı. Sivas altından Tokat'a doğru yürüdü.
                      Şâh İsmâ'il Anadolu Türkleri ve hâssaten sünnîler için Topal Timur'dan daha zâlim bir
               âfet idi. Sultân Ahmed'in etrâfını alan Acemler, böyle bir âfetin yardakları idi. Sultân Ahmed
               bunları anlayacak yaradılışda değildi.
                      Tokat sancağı beyi Amasyalı Mehmed Paşazâde Alî Bey, aldığı tâze [253] kuvvetlerle
               Şâh  İsmâ'il'i  güç  hâl  ile  tevkîf  edebildi.  Tokat'ı  Şâh  İsmâ'il'in  katliâmından,  tahrîb  ve
               yağmâsından kurtardı.
                      Acemler ve şî‘îler, işte bunun sevnicinden cûş u hurûş etdiler. Bu cûş u hurûş esnâsında
               hayli arbedeler olmuş, hayli Türkler hakâret görmüş, hissiyât-ı dîniyye rencîde edilmişdi. Bu
               hâllerden Sultân Ahmed'e şikâyet etmek fâ'idesizdi. Çünkü duyurmak güçdü.
                      Meşâhîr-i şu'arâdan ve Amasya'nın asîl bir hânedânı olan Torumtay ahfâdından şehzâde
               Murâd Bey'in musâhibi Figânî İshâk Çelebi bin Mehmed Çelebi, Sultân Ahmed'e bu hâlleri
               duyurmak maksadıyla şî'îleri, Acemler'i ta'n eden hicviye kılıklı bir destân yapmışdı. Halk
               arasında bu destân okunur, şî'îler kızdırılırdı.
                      Acemler bunu hazm edemediler. Sultân Ahmed'in en ziyâde i'timâd etdiği bir zât ile
               Figânî'nin şehzâde Murâd Beyzâdeye alâkası ve sû'-i niyyeti olduğunu îcâd ve iftirâ ederek
               Sultân Ahmed'i inandırmışlardı. Bîçâre Figânî bilâ-tahkîk 912 şevvâlinde salben i'dâm edildi.
                      Amasya'da elime geçen bir tezkire-i şu'arâda Amasyalı Çeşmî Çelebi'nin şu kıt'ası her
               hâlde Figânî hakkında olacakdır:

                                     Hazînim durmayıp ağlar dü-çeşmim
                                     Boğup âhım gelûmu makta' etdi

                                     Bu kalbin nâlesi ağlatdı halkı
                                     Figânî göklere yükseldi gitdi

                      Amasya  kadısı  Muslihzâde  Abdurrahmân  Efendi,  bir  tarafdan  kendisine  karâbet-i
               sıhriyyesi olan Figânî vak'asından, diğer tarafdan bu bâdirenin önüne duramadığından dolayı
               dil-gîr olan halkın acı sözlerinden [254] hastalandı. Sultân Ahmed hakkında hayli söylendi.
               Sonra vefât etdi. Yerine Mü'eyyedzâde Şemseddîn Ahmed Efendi Amasya kadısı oldu. Bu sene
               Akdâğî Şeyhzâde Şeyh Hüsâmeddîn Hüseyin Efendi, zâviyesine Akdağ'da Alakise karyesini
               vakf etdi.
                      Fakat  kadı-i  merhûmun  oğulları  Mehmed,  Mahmûd,  Seydî  Çelebiler  Amasya'da
               duramadılar.  Kaçıp  Trabzon'da  Sultân  Selîm'in  yanına  gitdiler. 584  Figânî  vak'ası  da  Sultân
               Ahmed'in mevki'ini, nüfûzunu halkın nazarında hayli küçüldüp kırdı. Acemleri bu nisbetde
               dişlendirdi.
                      Lâkin  Figânî'nin  arkabâ  ve  ta'allukâtı  çok,  oldukça  sâhib-i  nüfûz  idiler.  Bu  iftirâyı
               Sultân Ahmed'e arz edenin müftü Acem Sinan Efendi olduğunu zann etdiler.
                      913  senesi  evâ'ilinde  Amasya  müftüsü  ve  Sultâniyye  müderrisi  mûmâ-ileyh  Acem
               Sinan Efendi bir gece yatağında füc'eten vefât etmiş olduğu anlaşıldı. Yerine Tokat'da Hâtuniye
               müderrisi  olan  nakîbü'l-eşrâf  kâ'im-makâmı  Koca  Emîr  İbrâhim  Efendi  müderris  ve  müftü
               olarak geldi. Yediler'e karışdı.


               584   Bu kadı-zâdeler Sultân Selîm'e büyük hizmetler etdiler. Üçü de paşalığa nâ'il oldular.
                                                           785
                                                           487
   483   484   485   486   487   488   489   490   491   492   493