Page 489 - 1-4_2
P. 489

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 3


                      Bu esnâda Amasya'da bir de "Yediler" vardı. Yediler, Yedi Emîrler demekdir. Birincisi
               Emîr Gıyâseddîn  Şîrâzî  olup  pek nâfizü'l-kelim  idi. Sultân Ahmed bunun siyâdet-hânesine
               ahyânen gelir, ihsânlar verirdi. İkincisi müftü Koca Emîr oldu.
                      Yedilerden Niksârlı  Emîr Hüseyin  Çelebi bin  es-Seyyid  Alî  Efendi,  [255]  fuzalâ-yı
               seniyyeden bir müderrisdi. Koca Emîr'in ammizâdesi Emîr Alî Çelebi bin es-Seyyid Hüseyin
               Çelebi ile Seydî Hüsâm evlâdından Emîr Şerefeddîn Hamza Çelebi de Yediler'dendi.
                      Bu sene Hüseyin Ağa müderrisi Şirvânî Ebulhayr Efendi medreseden ma'zûl olup yerine
               İstanbul'dan Taşköprülü Musliheddîn Mustafa Efendi müderris olarak geldi. Müte'âkiben Ayas
               Ağa Medresesi müderrisliğine müftü efendinin tilmîz-i hâsı Şemseddîn Ahmed Efendi ta'yîn
               edildi. Buna "Emîr Kulu" denirdi.
                      Şâh  İsmâ'il-i  Safevî,  bu  sene  Erzincân  ve  havâlîsini  tamâmiyle  istîlâ  etmiş,  Sultân
               Ahmed'i  birtakım  tatlı  ümîdlerle  oyalamak  için  Mardinli  Nûreddîn  Alî  Sûfî'yi  Amasya'ya
               göndermişdi.
                      914  senesi  evâ'ilinde  "Şâh  Kulu"  denilen  Nûreddîn  Alî  Amasya'ya  geldi.  Sultân
               Ahmed'e Şâh İsmâ'il'in mektûbunu ve hediyyesini takdîm etdikden sonra şâhın şî'îlere verdiği
               ta'lîmâtı da Mîr Gıyâseddîn Şîrâzî'ye telkîn ederek avdet etdi.
                      Bu  esnâda  Amasya'da  Acem  Alîzâdeler'den  Bâlî  Bey  bin  Mustafa  Çelebi  bin  Hâce
               Acem  Alî  Ağa  ve  birâderi  Hamza  Bey  Sultân  Ahmed'in  meşâhîr-i  ümerâsından  ve
               mukarreblerinden  olmuşdu.  Bâlî  Bey,  Amasya'da  Acem  Alî  Mahallesi'nde  bir  câmi-i  şerîf
               binâsına başlamışdı.
                      915 senesinde Sultân Ahmed'in erkân-ı dîvânı şunlardı: Vezîr Yularkısdı Sinan Paşa,
               nişâncı Münîrî Çelebi bin Yûsuf, silahdâr Mahmûd Bey bin Abdullah, kapıcıbaşı Ferruh bin
               Abdullah, çavuşbaşı Abdî [256] Ağa bin Abdullah, Azablar ağası Hoca Dede Bey bin İvaz,
               sipâhîler ağası Hacı Şâdî Bey bin Abdullah, defterdârı Mehmed Çelebi bin Hacı Abdulhay
               Çelebi, defter emîni Mehmed Çelebi bin Hâce Yûsuf Çelebi.
                      Bâlî Bey emîr-i dîvân olup Hamza Bey de alaybeyi idi. Sultân Ahmed'in en gözdesi
               şehzâde Sultân Abdullah dâmâdı Amasyalı Yahşî Beyzâde Ahmed Bey olduğu hâlde Acemler'e
               ve şî'îlere en ziyâde buğz eden de bu Ahmed Bey'le amcası İskender Bey'di.
                      915 senesi evâ'ilinde Amasya'da sünnîler-şî'îler arasında kanlı bir arbede çıkdı. Şî'îler
               tecâvüzâta kıyâm ederek ba'zı a'yân hâneleri yağmâ edildi. Amasya muhâfızı olan Bâlî Bey bu
               arbedeyi pek güç durdurdu. İki tarafdan da hayli adamlar ölüp gitdi. Yaralananlar da çokdu.
                      Bu arbedenin bâ'isi, Mîr Gıyâseddîn'in kethüdâsı Halîl Ağa idi. Halîl Ağa, Cemel ve
               Sıffîn ricâli hakkında uzun, kısa sözler sarf etmişdi. Sünnîler buna dayanamadılar. Bundan
               kanlı bir arbede çıkdı. Mîr Gıyâseddîn Çelebi, bu vak'ayı tersine çevirdi. Sultân Ahmed'e ters
               haber verdi. Şî'îler hem kavgâyı çıkardılar hem de üstün çıkdılar.
                      Lâkin sünnîlerden Kadızâdeler'le azablar ağası Hâce Bey, Mîr Gıyâs'ı tekzîb ederek
               şî'îlerin  tecâvüzâtını  dîvânda  acıklı  bir  lisân  ile  anlatdılar.  Dâmâd-ı  sultânî  Yahşî  Beyzâde
               Ahmed, Acem Alîzâde Bâlî Beyler de bunlara yardım etmişlerdi. Halîl ile azılı şî'îler [257]
               tutulup habs edildi. tahkîkâta başlandı.
                      Kanlı  arbede  esnâsında  Hâce  Sultân  Tekkesi  şeyhi  Cemâloğlu  Muhyiddîn  Mehmed
               Çelebi  vefât  etdi.  Yerine  Çelebi  Halîfezâde  Şemseddîn  Ahmed  Efendi  şeyh  oldu.  Şeyh
               Muhyiddîn Mehmed Efendi tekke civârında maksem önünde kabr-i mahsûsuna defn edildi.
                      Halîl'in ve dişli şî'îlerin habsini ve tahkîkâtı duyan şî'îler köylerdeki tarafdârlarını tahrîk
               ederek Amasya'da teşkîlâtı idâre edenleri tahlîs etmeğe çalışdılar. Mîr Gıyâseddîn kutublarıyla
               birlikde bir tarafdan  Sultân Ahmed'i  kandırmışlar, diğer tarafdan Amasya havâlîsinde olan
               kızılbaşları ayaklandırmışlardı.
                      Bu yüzden ulemâ ve a'yân ile halk iki taraf olmuşlardı. Öz Türklerle ulemâ, Acemler'in
               def'  ve  tardını  taleb  ediyorlardı.  Çünkü  Türkler  arasında  kızılbaşlığı  neşr  edenler  bunlardı.
               Neşriyât gizli tutuluyor, kızılbaşlığı kabûl edenler de kendilerini sünnî gösteriyorlardı.



                                                           786
                                                           488
   484   485   486   487   488   489   490   491   492   493   494