Page 485 - 1-4_2
P. 485
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 3
Kadı Ebu's-Su'ûd Efendi azl edilip yerine Muslihzâde Celâleddîn Abdurrahmân Efendi
Amasya kadısı oldu. Nişâncı Ahmed Câmî Çelebi de azl edildi. Yerine Nîsâburlu Fettâhîzâde
hattât Şemseddîn Ahmed Çelebi nişâncı oldu. Bu zât Amasya'da doğup büyümüşdü. [245]
906 senesinde Şeyh İsmâ'il bin Haydar-ı Safevî ma'iyyetine aldığı şi'îleriyle babasını
öldüren Şirvân şâhı Ferruh Yesâr bin Sultân Halîl üzerine yürüdü. Ferruh'un ordusunu dağıtdı.
Kendisini tutup diri diri yakdı. Şâhlığını i'lân etdi. Anadolu Acemleri'ne gün doğdu.
Amasya'da şehzâde Sultân Ahmed, zevk ve safâsıyla, hoş-gû nüdemâsıyla meşgûl iken
Şâh İsmâ'il nâmına Acemler Anadolu'da propagandalar yapıyorlar, halkı şî'îliğe da'vet
ediyorlardı.
Şâyân-ı dikkatdir ki Şâh İsmâ'il Türklüğe ne kadar meyl ve muhabbet göstererek
Türkleri kendisine celbe çalışıyorsa, Sultân Ahmed de bunun aksine o kadar İrânîliğe meyl ve
muhabbet gösteriyor, İran edebiyâtına, Acem ricâline âdetâ i'lân-ı aşk ediyordu.
Tâceddîn Paşa'nın yerine gelen Hakalalı Âbâdoğulları'ndan Abdullah Beyzâde Kâsım
Paşa idi. Birçok erbâb-ı hamiyyet gibi Kâsım Paşa şehzâdenin bu hâlinden memnûn değildi.
Fakat şehzâdenin etrâfını Acemler almışlardı. Onlardan tecrîd etmek mümkün değildi.
Husûsiyle 908 senesinde gûyâ sünnîliklerini muhâfaza için Şâh İsmâ'il'in kılıcından
kaçıp Amasya'ya ilticâ eden Mîr Gıyâseddîn Mehmed bin Mansûr-ı Şîrâzî ile İran şu'arâsından
Penâhî-i Tebrîzî şehzâdenin musâhibleri sırasına girmişlerdi.
Mîr Gıyâseddîn Mehmed Çelebi, sâdât-ı Hüseyniyye'den sayılırdı. Münîrî [246] Efendi
diyor ki: Mîr Gıyâseddîn gâyet müşkil, biraz da âlim, gâyet natûk, mizâc-gîr bir adamdı.
Amasya'ya geldikde büyük hürmet gördü. Üçler Mahallesi'ndeki Bâlî Bey'in muhteşem Konağı
ikâmetine tahsîs edildi.
Kibâr-ı ulemâ-yı sünniyyeden "Hâfız Acem" nâmıyla meşhûr olan Hâfızeddîn Mehmed
bin Ahmed bin Âdil Çelebi de bu sene Amasya'ya gelmiş, ri'âyetler görmüş, ders-i âm
olmuşdu. Bu zât hakîkaten sünnî, fâzıl, mütefennin, müteşerri' bir zât idi. Bununla beraber
sonradan bu da ter-dâmen sayılmışdı.
907 senesinde Amasya müftüsü Allâme Abdî Efendi, evkâf-ı sultâniyye mütevellîsi
Âfitâbî Çelebi vefât etmişlerdi. Amasyalı Şemseddîn Ahmed Mâşî Efendi Amasya müftüsü ve
Sultâniyye müderrisi olarak İstanbul'dan geldi. Ümerâdan "Yular Kısdı" demekle meşhûr Sinan
Bey de evkâf-ı sultâniyye mütevellîsi oldu.
Yine bu sene Hüseyin Ağa müderrisi Koca Emîr İbrâhim Efendi, Medrese-i Hâtuniyye
müderrisi olarak Tokat'a gönderildi. Fakat yerine ulemâ-yı A'câm'dan Şirvânî Ebulhayr
Efendi 583 Hüseyin Ağa Medresesi müderrisi olarak ta'ayyün etdi.
Çünkü bu esnâda Sultân Bâyezîd Câmii vâ'izi Muhyiddîn Mehmed Çelebi, Acemler'in
neşr etdikleri "Hubb-ı Âl-i Abâ"dan mutlakâ bir maksadları olacağını, ehl-i sünnet arasında
zâten bu muhabbetin mevcûd olduğunu, âl-i [247] abâdan her ferdin mukaddes ve mutahhar
olamayacağını, bunlardan nâ-pâk ve erzel adamların zuhûru mümkün olduğunu edillesiyle
va'zında anlatmışdı.
Koca Emîr Efendi, nakîbü'l-eşrâf kâ'im-makâmı olduğu münâsebetle sâdâtı ve siyâdeti
müdâfa'a etmiş, aralarında sû'-i tefehhümü mûcib ba'zı hâdiseler zuhûr etmişdi. Vekîl-i saltanat
Kâsım Paşa'nın metânetiyle Koca Emîr Efendi Tokat'a gönderildi. Fakat Ebulhayr Efendi'nin
müderrisliğine mâni' olamadı.
Hâlbuki Amasya'da Ebulhayr Efendi'den ilmen ve sinnen yüksek pek çok ulemâ ve
fuzalâ vardı. Bundan dolayı Ebulhayr Efendi'nin müderrisliği oldukça dedikodular doğurdu.
Şehzâde Sultân Ahmed aleyhinde te'sîrler yapdı.
583 Bu zâtın kendi yazısıyla "Ebulhayr bin Muhammed bin Ahmed el-Acem eş-Şirvânî el-Müderris bi-Medreseti
Hüseyin Ağa bi-Amasya" diye 908 senesinde yazılmış bir kitâbe gördüm.
782
484