Page 491 - 1-4_2
P. 491

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 3


                      917 senesinin saferi  evâ'ilinde  "iftihârü'l-vüzerâ'i'l-kirâm, muhtâru'l-küberâ'i'l-fihâm
               Sinan Paşa bin Abdulhay" 585  Amasya'da kâ'in hamâmını, civârındaki sarâyını, Çukur Bahçe'yi,
               Hâce Sâlihzâde mülküne muttasıl Sedbaşı Bahçesi'ni, Sultân Bâyezîd Câmii haremi ittisâlinde
               Göl Yeri nâm bahçesini, Hacı Hamza nâhiyesinde kâ'in çiftliklerini oradaki câmi' ve imâretine
               vakf eyledi. Amasya nâibi Hibetullâh Efendi idi.
                      Sinan  Paşa'yı  müte'âkib  Sultân  Ahmed'in  vâlidesi  Bülbül  Hâtun  binti  Abdulhay,
               Amasya ve Lâdik'de yapdırdığı câmi'leri, mektebleri, imâretleri mesâlihine emlâk ve akârâtını
               vakf  etdiği  gibi  Acem  Alîzâde  Bâlî  Bey  emlâk  ve  akârâtını  henüz  hitâma  ermediği  câmii
               mesâlihine vakf etdi.
                      917 senesi rebî'ulâhirinde serdâr Alî Paşa, Şâh Kulu kumandasında hareket eden eşkıyâ
               ordusuyla Bozok (Yozgat) civârında Gökçay [261] denilen yerde karşılaşdı. Şâh Kulu, Alî Paşa
               ordusunun nısfına müsâvî bir kuvvetle ta'arruz etdi. Bir gün içinde Alî Paşa'nın ordusunu bozup
               dağıtdı.
                      Çünkü Alî Paşa ordusunda şî'a teşkîlâtına dâhil pek çok neferât vardı. Harb başladığı
               anda bunlar Şâh Kulu ordusuna iltihâk ederek Alî Paşa'nın inhizâmına bâ'is olmuşlardı. Bütün
               ordunun ağırlığı yağmâ edildi.
                      Haydar Paşa gibi pek çok ümerâ şehîd oldular. Anadolu beylerbeyi Mehmed Paşa alarga
               durduğundan kendisi ve ma'iyyeti kurtuldu. Serdâr Hadım Alî Paşa fenâ hâlde yaralandı. Mahfe
               içinde Amasya'ya geldiğinden birkaç gün sonra vefât edib Kurdboğan Türbesi'ne defn edildi. 586
                      Şâyân-ı  hayretdir  ki  Sultân  Ahmed,  bu  inhizâm  üzerine  tehlikeye  düşen  Amasya
               vilâyetini müdâfa'a ve tahkîm edeceği yerde Amasya vâlîliğini büyük şehzâdesi Murâd Bey'e
               verip tahta cülûs etmek sevdâsıyla Amasya'dan büyük bir kuvvet alıp İstanbul'a yollandı.
                      Çünkü  birâderi  Sultân  Selîm,  İstanbul  civârına  gelmiş,  yeniçerileri  elde  etmişdi.
               Yeniçeriler  Sultân  Ahmed  tarafdârı  olanların  konaklarını  basıp  eşyâlarını  yağmâ  ediyorlar,
               Sultân Selîm'i istiyorlardı. Rûmeli kazaskeri Amasyalı Mü'eyyedzâde Abdurrahmân ve nişâncı
               Amasyalı Tâcî Beyzâde Ca'fer Efendiler'in konaklarını yağma etmişlerdi. [262]
                      Sultân Ahmed İstanbul'un bu ahvâlini duyunca duramadı. İstanbul'a koşdu. Hâlbuki Şâh
               Kulu  ve  eşkıyâ  vak'alarında  bir  muvaffakiyyet  gösteremediğinden  dolayı  pederinin  ve
               yeniçerilerin gözlerinden düşmüşdü. Şehzâdenin ma'iyyetinde ikinci şehzâdesi Alâ'eddîn Bey
               de beraber gitmişdi.

                      Sultân Murâd
                      Amasya  vâlîsi  şehzâde  Sultân  Ahmed  bin  Sultân  Bâyezîd  Hân-ı  Sânî  şehzâdesidir.
               Pederinin İstanbul'a azîmeti esnâsında tarafından 917 senesi zilhiccesi evâ'ilinde Amasya vâlîsi
               oldu. Lalası, müdebbir-i umûru Yahşî Beyzâde Ahmed Paşa olup Bâlî Bey yine muhâfız kaldı.
                      Lâkin şî'a başkumandânı Mardinli Şâh Kulu, bu galebe üzerine bütün Anadolu'yu zabt
               etmiş  kadar  bir  vaz'iyyet  almışdı.  Anadolu  kızılbaşlarından  ve  Kürdler'den  mürekkeb  otuz
               binden ziyâde bir kuvvete sâhib olmuşdu. Tokat havâlîsini vuruyor, ileri gitdikçe kar çığı gibi
               ordusu ve cem'iyyeti büyüyordu.
                      Bir tarafdan da "Zünnûn Halîfe" dedikleri Varaylı bir Moğol Tûrânî Varay, Mecidözü,
               Turhal kazâlarına hâkim olacak derecede nüfûz ve kuvvet bulmuşdu. Amasya'yı en ziyâde
               tehdîd eden bu Zünnûn Bey'di. Buna "Ece Sultânoğlu" denirdi.
                      Zünnûn Bey, Varay havâlîsinde sâkin Cafarlu aşîreti rü'esâsından ve zu'amâdan Halîl
               Bey'in oğludur. Kendisini Moğol ümerâsından [263] Acaytu Bay'ın evlâdından sayardı. Her
               hâlde  Cafarlu  aşîreti,  yukarıda  mâhiyetleri  arz  edilen  "Cavunkar,  Çongar"  Tatarlarından
               olacakdır. Mecidözü civârında türbesi olan Zünnûn-ı Mısrî denilen bu olmalıdır.



               585   Vakfiyesinde aynen böyle tavsîf edilmişdir.
               586   Hadım  Alî  Paşa,  İstanbul'da  Atîk  Alî  Paşa  demekle  meşhûr  olup  Amasya'da  Selağzı  civârında  kârgîr  bir
                  mektebi vardır.
                                                           788
                                                           490
   486   487   488   489   490   491   492   493   494   495   496