Page 173 - 6-8
P. 173

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               gitdi. Orada birkaç yıldan beri devam eden Dürzi isyânını kökünden kesip kurutacak derecede
               harben ve sulhen teskîn etmeğe muvaffak olarak büyük bir yararlık ve varlık gösterdi.
                     Bu  muvaffakiyet  üzerine  sene-i  mezbûre  zilka’desinde  İstanbul  kâim-makâmı  olup
               Şam’dan geldi. Pederi de Sultân Mehmed Hân-ı Râbi ile beraber Edirne’ye gitdiğinden bir
               müddet sonra hasta olup yatağa düştü. Dördüncü Sultân Mehmed Hân’ı endişeye düşürdü.
                     1072 senesi saferinin evâ’ilinde Edirne’ye celb edilip rikâb-ı hümâyûn kâ’im-makâmı
               oldu.  Pederinin rebîülevvel ayının yedinci gecesinde vefâtı üzerine ta’rif ve tavsiyesiyle  [549]
               yirmi yedi yaşında sadr-ı a’zam oldu.
                     Onbeş yıl, beş ay, on dokuz gün devam eden zaman-ı sadâretinde, Girit, Macar, Nemçe,
               Rus üzerine ilân-ı harb ederek serdâr-ı ekrem olup yaptığı muhârebelerde galibiyet kazandı.
               Nice kaleler fethederek eyâletler aldı. Devlet ve milletin yüzünü güldürdü.
                     Çünkü devlet ve milleti pek fâzılâne ve hakimâne idâre ederek Türk teb’ası olan bütün
               milletlerin pek samimî muhabbetlerini kazandı. Ufak bir isyân ve ihtilâle meydân vermedi.
               Bütün millet kendisini candan sever, her emrine boyun eğerdi. Bu sûretle Avrupa’yı hükmüne
               râm etdi. Türklüğü göklere çıkardı.
                     Ne yazık ki müskirâta pek düşkündü. Bundan dolayı bedenine ârız olan za’f ü nehâfet son
               günlerinde ziyâdeleşti. Nihayet müskirâtın te’sirâtıyla 1087 senesi şa’bânının yirmi altıncı günü
               dâr-ı  bekâya  irtihâl  etdi.  Çenberlitaş  civârında  pederinin  yaptırdığı  Dâru’l-Hadîsi  önünde
               pederinin sol tarafında medfûndur. [550]
                     Âlim,  müdebbir,  muhârib,  hâkim,  sahî,  âlî-himmet,  mücâhîd  hayr-hâh,  şecî’,  metîn,
               “Fâdıl Ahmed Paşa” demekle meşhûr bir vezîr-i âlî-şân idi. Şerîk-i saltanat olduğunu iddia
               edenler de vardır. Lâkin bu iddi’a sadr-ı müşârün-ileyhin bütün harekât ve ef’âliyle merdûddur.
                     Fütûhât ve muhârebâtını irâ’e etmek üzere kethüdâsı Osmân Ağa’nın yazdığı menâkıb-
               nâmesi,  Köprülüzâdelerin  sülâlesini  ve  hayat-ı  siyâsiyyelerini  tahrîr  eden  İbrâhim  Behcetî
               Efendi’nin  silsile-nâmesi  İstanbul  kütübhânelerinde  mevcûtdur.  İbrâhim  Behcetî  Efendi’nin
               Köprülü Mehmed Paşa’yı ve Köprülüzâdeleri Rumelideki Köprülü kasabasından göstermesi
               bütün tevârihe ve kuyûd-ı resmiyyeye muhâliftir. Sülâlesini de yanlış kaydetmişdir. Köprülü
               Mehmed Paşa tercemesinde tashîh olunur.
                     Pederinin sefk-i dimâya olan meylinden ziyâde kendisinin tedbir ve ihsan ile kalıp enâmı
               celb  ve  teshîr  etmesi  sadr-ı  müşârün-ileyhin  hayat-ı  siyâsiyyesinde  şanlı  bir  muvaffakiyet,
               yüksek bir faziletdir.  Bunun için pederinin sadâretine itirâz edenler kendisine ifâ-yı teşekkür
               etmişlerdi. [551]
                     Vatanı olan Köprü’de bir medrese-i âlîye, İstanbul’da mükemmel bir kütübhane, Girit’in
               Kandiye şehrinde ve Rumeli’de Uyvar Kalesinde bir câmii şerîf yaptırdı. Bu hayrâtını idâre
               edecek pek çok musakkafât, arazi ve mezârî’ vakfederek nâmını bu sûretle de ibkâ etdi.
                     Sadr-ı  müşârün-ileyh bilâ-veled vefât  eylediğinden vakfiyesini birâderi  Fâzıl Mustafa
               Paşa  tanzim  etdirdi.  Kuyûd-ı  vakfiye  idâresinde  vakfiyesi  müseccel  ve  kütübhanesine
               vakfetdiği  binlerce  kitaplar  mukayyeddir.  Kıymetdâr  kitâbları  vardır.  Müşârün-ileyhin
                                                                                             58
               kethüdâları aşağıda Fâzıl Ahmed Paşa diye gelecek tercemesi zeylinde arz edilir.

                     Ahmed Efendi-Kapıcızâde
                      Amasyalıdır.  Bevvâbân-ı  şehriyârîden  Kapıcı  Recep  Ağa’nın  oğludur.  Amasya’da
               mukaddimât-ı ulûmu görüp İstanbul’a gitdi. Orada ikmâl-i tahsîl ederek Amasyalı Hâce Ömer
               Efendizâde Kazasker Abdullah Efendi’den mülâzım ve 1052’de müderris olup silsile-i ulemâya
               girdikten sonra kadı oldu. [552]
                     1065 senesi rebîülevvelinde Selanik nâibi olup 1071’de Belgrad, Uyvar, Budin kadısı ve
               silsile-i ulemâda sahn pâyesiyle Vâlide Sultân Müderrisi oldu. 1088 senesi şevvâlinde vefât


               58   Ahmed  Efendi  Amasyalı  Şeyh  Hüsâmeddin  Efendi  mahdumu  olup  bit-tahsîl  hattât  olduğundan  divân-ı
               hümâyûn kâtibi oldu. 1071’de kâtib-i divan-ı hümâyûn görüldü.

                                                           168
                                                           172
   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177   178