Page 20 - 6-8
P. 20

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                      Âfitâb Hâtun-Şerîfe
                      Amasyalıdır.  Lâdik’de  medfûn  sâhibü’l-hâl  es-Seyyid  Ahmed-i  Kebîr  er-Rifâ’î
               sülâlesinden  es-Seyyid  el-Hâc  Kâsımoğlu  es-Seyyid  Mustafa  Ağa’nın  kerîmesidir.  Amasya
               a’yânından Taşçızâde el-Hâc Halîl Ağa’nın zevcesi olup Recep Mahallesi câmii şerîfine eczâ-
               yı şerîfe va’z edib cüz-hânlara nukûdunu vakfetmiş ve 1075 sâline doğru vefât eylemişdir.
               Sâliha,  zâhide  bir  şerîfe  idi.  Mahdûmu,  “Emîr  Ağa”  demekle  meşhûr  es-Seyyid  Mehmed
               Ağa’dır bunun evlâdına “Emîr Ağazâdeler” dendi.

                      Âfitâbî Abdurrahman Çelebi-Şeyhîzâde
                      Amasyalıdır.  Ulemâdan  Şemseddîn  Mehmed  Çelebi  bin  Şeyhî  Çelebi  mahdûmu  ve
               Hâtemî Abdulkerîm Efendi’nin birâderidir. Amasya ulemâsından ulûm-i şer’iyye ve akliyeyi,
               fünûn-i edebiyyeyi ahzedib ders-i âm oldu. Bu esnâda Amasya vâlisi olan Sultân Bâyezîd-i
               Sânîye kasîdeler takdîm ederek tekarrub edib musâhibleri sırasına girdi.
               [28] 883 senesinde Halîmî vak’asında bu da musâb olup Ankara’ya gönderildi. Orada müderris
               olup 886’da Sultân Bâyezîd Hân’ın cülûsunda Sultâniye-i Merzifon müderrisi, buradan Ankara
               ve ba’dehû Sivas kadısı olup 903’de talebiyle ber-vech-i tekâ’üd Amasya’da Sultân Bâyezîd
               evkâfına mütevellî ve şehzâde Sultân Ahmed musâhibi olduğu halde 907 senesi evâilinde vefât
               etdi.
                      Âlim, edîb, şâir, kitâbet ve inşâda mâhir, azbü’l-lisân, latîfe-gû, muhâzarâta âşinâ idi.
               Mahdûmu Abdulhayy Efendi de kibâr-i kudâtdandır. Sultân Bâyezîd’in cülûsunda Ankara’dan
               gönderdiği bir kasîdesinden şu beytler Latîfî Tezkiresinde yazılıdır.

                                    Müjen tîrine cân itmek hedef devlet nişânıdur
                                    Velî benden gibi hâkînün ol devlet ne şânıdur

                                    Yeter düşdüm ırak ok gibi kurbân oldugum rahm it
                                    Ham-ı ebrûlarundan kim yed-i kudret nişânıdur

                                    Zamanında bu şâhun çek taṣarrufdan elin ey çarh
                                    Yıkarlar pîr isen gönlün yiğitlik ‘unfuvânıdur

                      [29] Bu da onundur.

                                    Ney gibi sûz-i derûn âh-ı nefesden bilinür
                                    Hânenün şenliği içindeki sesden bilinür

                      Âşık  Çelebi  Tezkiresinde  denir  ki:  “Âfitâbî,  Çırak  Çelebi  nâmında  bir  nev-civâna
               mübtelâ idi. Şu gazel onundur:

                                    Ka‘be-i kûyuna yol vir ki ana yol varamaz
                                    Bitür anun dilegin ki yüz urup yalvaramaz

                                    Çekdi çâk eyledi ten-i cübbesini ‘aşk henüz
                                    Dostun dest-i gamdan yakasın kurtaramaz

                                    Dokunam dir dil-i ‘uşşâk-i perîşâne meger
                                    Ol perî şâne ile zülfin anunçün daramaz

                                    Âfitâbî doga devlet güneşi birgün ola
                                    Hak te’âla kulunu kahr ile dâ’im karamaz



                                                           15
                                                           19
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25