Page 22 - 6-8
P. 22

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               Çelebi’yi tedâvî ederek Sersâm hastalığından kurtardığı münâsebetle mazhar-ı teveccüh oldu.
               Fakat  Sultân  Murâd-ı  Sânî’nin  hal’i  ve  iclâsı  vak’asında  Sultân  Mehmed-i  Sânî  tarafdarı
               göründüğünden 848’de Anadolu’da Göynük kasabasına gidip tevattun etdi.
                      857’de İstanbul Fethine hazırlanan Sultân Mehmed Hân-ı Sânî daveti üzerine bütün
               mürîdânıyla beraber gelip Edirne’de [33]  ordu-yı hümâyûna iltihâk etdi. Feth-i celîlin gününü
               tayîn ederek ayniyle vaki’ oldu. Sonra Hazret-i Ebû Eyyüb Ensârî’nin kabr-i şerîfini keşf ü izhâr
               eyledikten Sultân Fâtih’in kendisine itimâd ve itikadı artdı.
                      Ancak Sultân Mehmed Hân-ı Sânî İstanbul’un fethinde ulemâ ve meşâyih-i kirâmın
               ızhâr-ı minnet etmelerine tahammül edemeyip “Ben İstanbul’u şu kılıcımla feth etdim. Sizin
               du’â ve intisârınızla değil” demesine ulemâ ve meşâyih gücenerek her biri bir tarafa savuştuğu
               esnâda sahib-i terceme de sânîyen Göynük kasabasına gitdi. Orada müddet-i medîde oturdu.
               Sultân Fâtih, Belgrad hezimetinde bir dervişin ihtarıyla İstanbul fethindeki sözünden izhâr-ı
               nedâmet ederek sahib-i tercemeyi İstanbul’a davet ve niyâz ve taltif etmek suretiyle irzaya
               himmet etdi. Kabri üzerine muazzam türbe ve ittisâlinde âlî câmi’ ve emâret binâ eylediği  Ebû
               Eyyüb Ensârî türbesi  civârında ikâmet  etmesini iltimâs eylediği halde sâhib-i  terceme yine
               Göynük kasabasına avdet ve orada 880 senesinde dâr-ı kudse rihlet eyledi.
                      Şeyh-i müşârün-ileyh âlim, fâzıl, kâmil, ilm-i tıbba vâkıf, [34] bir mürşid-i âgâh, kerîm,
               beşûş,  kûsec  bir  şeyh-i kerâmet-penâh  idi.  Makâmât-ı  Evliyâ  tesmiye  etdiği  Meşâyih-
               nâmesinde meşâyih-i kirâmını şöyle yazıyor:
                       “Ehaztü el-hilâfete ‘ani’ş-Şeyhi’l-Hâc Bayram el-Ankaravî ‘ani’ş-Şeyh Hamidi’d-dîn
               el-Aksarayî ‘ani’ş-Şeyh Şihabi’d-dîn Şâdî ani’ş-Şeyh İbrâhim el-Basrî ‘ani’ş-Şeyh Süleyman
               el-İskenderânî  ‘ani’ş-Şeyh  Hüseyin  eş-Şirvânî  ‘ani’ş-Şeyh  Mahmûd  el-Basrî  ‘ani’ş-Şeyh
               Osmân er-Rûmî ‘ani’ş-Şeyh Şerefi’d-dîn Muhammed bin Ali el-Kûfî ‘ani’ş-Şeyh Sa’di’d-dîn
               el-Bağdâdî ‘ani’ş-Şeyh Şemsi’d-dîn el-Irakî ‘ani’ş-Şeyh İshak el-Harezmî ‘ani’ş-Şeyh İsmâil
               el-Buharî ‘ani’ş-Şeyh Süleyman el-İsfehânî ‘ani’ş-Şeyh Ahmed el-Horasânî ‘ani’ş-Şeyh Ebi’l-
               Hasan el-Harakânî kaddesallahü esrârahum”
                      Şu silsile-i meşâyih-i kirâmda Hacı Bayram Veli Hazretlerinin şeyh-i şeyhî gösterilen
               eş-Şeyh Şehâbeddîn Şâdî Amasyalı olup Amasya’nın “Şeyh Şâdî” demekle meşhûr köyünde
               medfûndur. Bunun şeyhi Ahî İbrâhim Basrî de Gümüş kasabasında medfûndur.
                      Ak  Şemseddîn  Mehmed  Efendi’nin  mahdûmları  Sa’dullah,  Emrullah,  Fazlullah,
               Hamdullah, Nurullah Efendiler meşhûrdur. Nurullah [35] Efendi, meczûb-i ilâhi olup “Nûru’l-
               Hüdâ” demekle meşhûrdur. Eş-Şeyh Sa’dullah Efendi, müderris ve pederinin câ-nişîni olup
               Göynük’de  pederinin  yanında  medfûndur.  Eş-Şeyh  Fazlullah  Efendi  de  orada  medfûndur.
               Emrullah  Efendi,  Bursa’da  Emîr  Sultân  ve  Sultân  Murâd  evkâfı  mütevellîsi  olup  sonra
               meflûcen 919’da vefât etmişdir.
                      Mevlânâ Hamdullah Efendi  meşâhîr-i  ulemâ ve şu’arâdan bir zât  olup  914’de vefât
               eyledi.  Eş’ârı  makbûl-i  bülağâdır.  Emrullah  Efendizâde  Ömer  Efendi  ve  bunun  mahdûmu
               Muhammed Efendi ma’rûfdur.
                      Ak  Şemseddîn  Efendi’nin  tasavvufa  âid  iki  risâlesi,  Makâmât-ı  Evliyası,  tıbba  dâir
               mücerrebâtını  hâvî  risâlesi  meşhûrdur.  Birâderi  Kutbeddîn  Mahmûd  Efendi,  Amasya
               ulemâsından  olup  pederi  civârında  medfûndur.  Bunun  mahdûmu  Gıyâseddîn  İbrâhim  Paşa
               Çelebi de Amasya müftüsüdür.
                      “Şakâyık Tercümesi”nde Mecdî Mehmed Efendi diyor ki:“Ak Şemseddîn Efendi’nin
               velâdeti mahrûse-i Dımeşk’da vakî olup henüz âlem-i sabâda iken peder-i hayr-eserî ile diyâr-
               ı Rum’a geldiler zikr olunan diyarda tahsîl-i ulûma meşgûl olup erbâb-ı dânişin şark-ı talîm ve
               hüsn-i ifâzasıyla tekmîl-i melekât-ı melekiyye eyledikde Osmâncık Medresesine [36] müderris
               oldu.”
                      Pederi  eş-Şeyh  Nûreddîn  Hamza  Şâmî’nin  Amasya’ya  gelmesi  799’da  vâkî  olup
               Şamlılar  Mahallesi’nde  ikâmeti  mazbûtdur.  Kezâlik  sadr-i  esbak  Osmâncıklı  el-Hâc  Halîl
               Paşa’nın  birâderi  kadı  Mü’eyyed  Efendi’nin  Osmâncık’da  (820)  binâ  eylediği  medresede



                                                           17
                                                           21
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27