Page 509 - 6-8
P. 509

Amasya Tarihi Cilt: 8
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Pâdişâh sonra nice kerre izhâr-ı nedâmet etmiş ve niçün bana ilkâ-i habs etmediniz diyü
               mukarrebân-ı  hazreti melâmet  etmiş.  Hattâ ol  esnâda Dikili-Çemberlitaş  kurbında Alî  Paşa
               imâreti etrâfı yanıp pâdişâh bi’z-zât söyündürmeye çıktıkta Hâdım Sinan Paşa’ya hitâb edib bu
               yanıp yakılmalar Ca’fer Çelebi’nin şerâr-ı âteş-i âh-ı dil-i bi-günâhıdır. Acebdir ki ânın kanı
               bizi tahtgâhımızla mülk-i Kaydefâ gibi sele vermezse, ya dûd-ı âhı Âd gibi tâc-ı ibtihâcımızla
               berbâd edib yile virmezse demiştir.
                     Amma kesilen baş yine bitmez ve son pişimânlık assı itmez ba’de harâbi’l-Basra ne fâ’ide
               ve akîbi’l-katl tiryâk-ı hayf u te’essüf ne nef’ ede. Merhûm Sultân Selîm her zamânda saltanata
               geldüğümüzde iki kimse bulduk. Biri Mü’eyyedzâde ammâ ne fâ’ide ki pîrliğine ermişüz ve
               biri Tâcîzâde ki dest-i tehevvürle hırmen-i vücûdun yele vermişüz diyü buyururmuş.
                      Aceb hikmetdir ki Sultân Selîm-i merhûm serîr-i saltanata cülûs etdikte Ca’fer Çelebi
               merhûm tehniye-i cülûs içün dest-bûs etdikte bir kasîdeyi ithâf eder ki matla’ı budur:

                                  Cân-âferin ki ber keff-i mâ nakd-ı cân nihâd
                                  Behr-i nisâr-ı makdem-i şâh-ı cihân nihâd

                     Bu matla’ egerçi bi-nazîrdir. Ama tastîr itdiği zâhirdir.”
                     [105] Âşık Çelebi, şunu da yazıyor: “Merhûm şehîd edilmezden birkaç gün mukaddem
               yanına gelen Üskübî İshâk Çelebi’ye der ki bir gazel söyledim. İçinden şu beyti çok beğendim:

                                  Ben şehîd-i tiğ-i aşk oldukda kûy-ı yârda
                                  Yumadan defn eylegün tenden gubârı gitmesün.

                     Fi’l-hakîka birkaç gün sonra en sevdiği Sultân Selîm’in sarâyında şehîd edildi. Yumadan
               da defn edildi. Şâyân-ı hayretdir ki merhûm şehâdetinden iki gece evvel şu beyti tekrar ederek
               uyanır. Bu hâlet-i şehâdeti gecesine kadar devâm eder:

                                                                ددرين نتسيزب هک یرمع ه زور ود نآ منم
                                                                 دزرين نتسيرگب مريمب نم هک نا زا سپ

                     Mevlânâ Lâtifî Çelebi “Tezkire-i Şu’arâ”sında diyor ki: “Câ’fer Çelebi - Tâc Beyoğlu
               demekle ma’rûf ve ulüvv-i neseb ü kemâl-i haseble mevsûfdur. Merhûm Sultân Bâyezîd ve
               Sultân Selîm’e nişâncı olduktan sonra kazasker olmuştur. Menâsıb-ı âliye vü merâtib-i me’âliye
               birle rif’at u izzet bulmuştur.
                     “Nesl-i  Osmân  vilâyet-i  Rûm’a  mutasarrıf  olalı  nişâncılık  [106]  makâmına  ana  nazîr
               gelmemiştir. Fenn-i nazmda Hassân-ı dehr ve üslûb-ı nesrde Sehbân-ı asr idi. Sâ’ir fezâ’ilinden
               fazla mükemmel dîvânı ve “Heves-nâme” nâm bir dâstân-ı dil-sitânı vardı.
                     Kendi karîhasından sâdır olmuş hâssa îcâdı ve hevâ-yı cevânîde hasb-i hâlinden ihtirâ’ u
               îrâdıdır. Bir kitâb-ı belâgat-nisâb ve bir nazm-ı sihr intisâbdır ki min matla’ ilâ makta’ elfâz-ı
               acîbe vü me’ânî-i garîbe ile ebyât-ı pür-nikât ve sanâyi’-i bedâyi’ u ibârât u isti’arâtdır.”
                     Edirneli  Mecdî  Mehmed  Efendi  “Terceme-i  Şakâyık”da  merhûmun  terceme-i  hâlini
               yazdıktan  sonra  diyor  ki:  “Merhûm  Sultân  Selîm  Han-ı  kuds-âşiyân  kendi  zamîr-i  pâkinde
               muzmer olan gayz-ı kîne 214  iktizâsıyla yeniçeri tâ’ifesinin Amasya’da tuğyânına muharrik oldu
               deyu töhmet eyleyüp bu bahâneyle dokuz yüz yirmi senesi    215  recebinin sekizinci günü sebt
               gününde katl eyledi. Mezâr-ı şerîfi Balat tarafında kendi binâ etdiği câmidedir.

               214  Bu gayz ü kîne, Sultan Ahmed’in tahta iclâsı teşebbüsüne muvâfakatından hâsıl olmuştu. Ancak müşârün-
                 ileyhin bunda ma’zereti ve ilm u fazîleti bu gayz u kîneyi unutturmuştu. Vezîr-i a’zam Hâdım Sinan Paşa, işte
                 bu gayz u kîneyi tahrîk ederek şehâdeti ta’cîl etmişti.
               215  Bu târih herhâlde dokuz yüz yirmi bir olacaktır. Kalem-i nâsihden “bir” kelimesi sâkıt olmuştur. Çünkü bütün
                 tevârîhe muhâlifdir.

                                                           503
                                                           508
   504   505   506   507   508   509   510   511   512   513   514