Page 507 - 6-8
P. 507
Amasya Tarihi Cilt: 8
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
pek çok ve kıymetli [97] nasîhâtler söyledi. Hârûnü’r-Reşîd-Ca’fer Bermekî gibi çok emsâl-i
târîhiyye gösterdi. Devşirmelerin kizb u iftirâlarıyla iğfâl edildiğini ve sonra çok pişmân
olacağını anlattı. Pâdişâhı bir derece yumuşattı.
Hayfâ ki, vezîr-i azâm Sinan Paşa, hased ü rekâbet hissiyâtına mağlûb olarak pâdişâhı
iğzâb edecek ba’zı harekâtı ihtâr etmekle Sultân Selîm, fenâ bir tehevvüre kapılıp bî-çâreyi
derhal i’dâm etdirdi. O mu’azzam nûr-ı irfânı bir anda söndürdü.
Merhûmun kardeşi Sa’dî Çelebi sonradan gelip meydân-ı siyâsetten cesedini kaldırdı.
Çarşamba tarafında kâ’in mescid-i şerîfi harîmine bilâ-gasl ü tekfîn şehîdâne defn etdirdi.
Şehîd-i mağfûr uğrunda hayli mâtemler edildi. Mersiyyeler söylendi. Müsebbibleri aleyhinde
beddu’âlar yapıldı.
Vezîr-i a’zâm Sinan Paşa bir yıl sonra Mısır harbinde maktûl oldu. Silahdâr Ahmed Ağa
vezîr-i sânî olup Mısır vâlîliğine giden ve orada i’dâm edilen Hâ’in Ahmed Paşa’dır. Mîrahûr
Ferhâd Ağa da Anadolu Beylerbeyiliğinde yaptığı zulümlerinden dolayı [98] i’dâm edilen Deli
Ferhâd Paşa’dır.
Ca’fer Çelebi gâyet fâzıl, ulûm-ı şer’iyye ve edebiyyede kâmil, fünûn-ı akliyyede mâhir,
elsine-i selâsede şâir, edîb, hattât-ı bediü’l-üslûb, kâtib-i bî-nazîr idi. Hutût-ı mütenevvi’ada
pek mâhir olup hatt-ı siyâkatı îcâd ve sûret-i tuğrayı ve fermânların şekl-i ifâdesini ibdâ’ etdi.
Cûd-ı keremi, ulüvv-i himmeti, darb-ı mesel hükmünde olduğundan fuzalâ, ulemâ, şu’arâ
te’lîf eyledikleri âsârında müşârün-ileyhi fevka’l-âde medh ü senâ etdikleri elde bulunan âsâr-ı
eslâf ile sâbit olup elsine-i selâsede üç dîvânı, te’lîf etdigi “Kitâbü’l-Ahlâk ve Heves-nâme”si
üdebâ arasında makbûldür.
İstanbul’da Balât üzerinde bir câmi-i şerîfi, yanında bir mektebi ve bir medrese-i âlîyesi
ve bunları müştemil Tevki’î Ca’fer Çelebi nâmıyla meşhûr bir mahallesi vardır. Şehâdetinden
sonra mevkûfâtı tanzîm edildiğinden vakfiyesi yoktur. Müşârün-ileyhin cevdet-i karîhası,
talâkat-ı beyânı, belâğat-i ifâdesi, kemâl-i tedbîr ü kiyâseti, hâssaten ilm u fazlı o kadar
yüksektir ki misl ü nazîri şimdiye kadar pek nâdir gelmişdir. [99]
Âşık Mehmed Çelebi “Tezkire-i Şu’arâ” adlı eserinde diyor ki: “Ca’fer Çelebi: Tâcî
Beyzâdedir ve Tâcî Bey, Sultân Bâyezîd-i merhûm Amasya’da şehzâde iken lalası olup
Tâcîbeylikle Rûmun şeref ü câhla ma’rûf âbâdan-ı hânedân ve âzâde-i hânevâdedir. Sinn-i
temyîze bâliğ olmadan mübâlağa-i ma’ârife mâlik ve diyâr-ı fevâzil ü fezâ’ilde tîg-i kalem ve
zebân-ı ilm ile fâtih-i memâlik oldu.
Efâzıl-ı asrın nazar-ı kimyâ-eserleriyle işi altun ve hilâl-i kemâli bedr gibi rûz-efzûn oldu.
Sipâhîzâde sâhib-i seyf iken ehl-i ilm tarîkine âzim oldu. Tarîk-i ilmin turuk-ı muhtelifesin
görüp âhir Hacı Hasanzâdeden mülâzım ve tarîk-i tedrîse sülûk edib Mahmûd Paşa müderrisi
iken menşûr-ı âmâli tevkî’-i iltifât-ı pâdişâhî ile muvakki’ oldu.
“Dîvân-ı Sultânîye nişâncı oldu ve tab’-ı nahl-ârâsı bezm-i câh u celâlde reyhâncı oldu.
Gitdiğince gonça-i murâdı nesîm-i terbiyet-i pâdişâhî ile gül gibi güşâyiş buldu ve nihâl-i âmâli
tesnîm-i iltifât-ı şâhenşâhî ile serv-i ser-efrâz olup nümâyiş buldu ve a’yânın görür gözü ve
[100]selâtîn-i Arab u Acem ve havâkîn-i etrâf-ı âlem mürâselâtında nevk-i kalemi erkânın tutar
eli oldu ve paşalık unvânıyla mu’anven olup Nişâncı Paşa denilip sâ’ir tertîb u terbiyette vezîr
demeli oldu.
Ol zamâna dek nişâncılar ve defterdâr sınıfında olan mastabede defterdârlar altında
otururlardı ve hünkâr selâmlamakta defterdârlardan aşağa dururlardı. Ol nişâncı olduğu vakit
Pîrî Paşa defterdâr bulunmuş 212 ondan aşağa oturmaktan te’ennüf etmiş, ben tarîk-i ilmde ehl-i
ilm iken bu hakaret için mi tahvîl-i tarîk etdirdiniz deyü arz -ı te’essüf etmiş.
212 Kuyûd-ı resmîye Ca’fer Çelebî’nin nişâncı olduğu 905 senesi muharreminde defterdâr Yegânzâde Hüseyin
Çelebî olduğunu göstermektedir. Bu esnâda Pîrî Paşa henüz kâdı bulunuyordu. Pîrî Paşa bundan pek çok yıl
sonra defterdâr oldu. Şâyân-ı hayretdir ki “Sicill-i Osmânî”de dördüncü cildin defterdârân kısmında 905’te
Câ’fer Çelebî’nin pederi olan Tâcî Bey’in defterdâr olduğu kayd edilmektedir.
501
506