Page 506 - 6-8
P. 506
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Binâen-aleyh 905 senesi muharreminde 211 tahvîl-i tarîk ederek mevki’-i dîvân-ı âlî, ya’nî
nişâncı ve tevki’î oldu. Beylerbeyi pâyesiyle baş-defterdâr olan Yegânzâde Hüseyin Paşa’ya
takdîm edilerek buna da Beylerbeyilik pâyesi verilip “Nişâncı Paşa” dendi.
Tam on iki yıl bilâ-fâsıla nişâncılık edib defâtir-i Sultâniyyeyi ıslâh ve ferâmîn ü menâşîr-
i hâkâniyyeye bir şekil ve sûret-i cedîde ihtirâ’ederek tanzîm eyledi. Sultân Bâyezîd’in ve bütün
erkânın pek ziyâde mergûbu olup bütün kavânîn-i Osmâniyye’de mercî’-i enâm oldu.
Ancak 917 senesinde Amasya vâlîsi Şehzâde Sultân Ahmed’in tahta iclâs etdirileceği
yeniçeriler arasında ba’zı a’dâsı tarafından işâ’a edildiğinden Mü’eyyedzâde Abdurrahmân
Efendi ile beraber azl edildi. Bu esnâda her ikisinin de [94] konakları talan u yağma edilerek
harebe-zâra döndü.
Sultân Bâyezîd-i Sânî bu yağma vak’asından dolayı pek muzdarip olan müşârün-ileyhi
tatyîb için yevmî yüz akçe ulûfe-i tekâ’üd verdiği hâlde kabûl etmeyip açıkda kaldı. Gâretden
dolayı kimseye şekvâ vü minnet kabûl etmedi.
918 senesi saferinin yedinci günü Sultân Selîm Han taht-ı Osmânî’ye cülûs etdikte ulûfe-
i mezkûreye ba’zı bilâdın kâdılığını verip müşârün-ileyhi tatyîb ü tevkîr eylediğinden kabûl
etdi. Ancak yerine nişâncı nasb edilen Çandarlızâde Îsâ Bey’in ehliyeti mahdûd olduğu
anlaşılmağla sene-i mezbûre rebîülevvelinde sânîyen nişâncı oldu.
919 senesi rebîülevvelinde zamîmeten Anadolu kazaskeri olup 920’de Sultân Selîm
Han’ın ma’iyyetinde Îrân seferine beraber gitdi. Sene-i mezbûre şa’bânında nişâncılık
uhdesinden alınıp Mu’arrifzâde Mehmed Çelebi’ye verildi. Îrân seferinden muzafferiyetle
avdet edib şevvâlinde Sultân Selîm ile beraber Amasya’ya geldi. [95]
Sultân Selîm eyyâm-ı sefer ü hazarda üç zât ile umûr-ı mülk ü milleti müzâkere ederdi.
Bunlar Ca’fer Çelebi, Hâce Halîmî, Molla İdrisî idi. Bu husûsa mabeynden ve ocaktan yetişme
gayr-i Türk vezîrler ve ağalar pek ziyâde hased ü hiddet ediyorlar, ellerinden vezâret ü sadâretin
gideceğinden korkuyorlardı.
920 senesi şevvâlînin yirmi üçüncü günü Amasyalı Pîrî Mehmed Paşa’ya vezâret verildiği
bu hased ü hiddeti teşdîd etdi. Çünkü gayr-i Türkler mesned-i vezâreti kendilerine hâs u
münhasır bir mertebe-i ulyâ hâline getirmişler, müşârün-ileyhe vezâret verilmesini bu üçlerin
ilkâsından bilmişlerdi.
Bundan dolayı 921 senesi muharreminde yeniçeriler isyân ederek Pîrî Paşa ve üçlerin
hânelerini yağma ve gâret ve ba’zı fezâyihe cesâret etmişlerdi. Sultân Selîm Amasya’da
gözünün önünde cereyân eden şu vak’ayı bir türlü hazm edemedi. Derhâl sadâret kâ’im-makâmı
Dukakînzâde Ahmed Paşa’yı asıp parçalattı.
921 senesi rebîülevvelinde Sultân Selîm Amasya’dan kalkıp ordusuyla ve erkân-ı
devletiyle beraber İstanbul geldi. Bu [96] vak’anın muharrikleri hakkında tahkikâta başladı.
Yeniçeri ağalarını tazyîk etdi. Bir aralık terk-i saltanata kadar gitdi. Nihâyet gayr-i Türklerin
ittifâkıyla Ca’fer Çelebi ve bostancı-başılıktan çıkma İskender Paşa muharrik olmak üzere
gösterildi.
Halbuki vak’anın muharrik u müretdibi Dukakinzâde Ahmed Paşa ile sarây erkânından
Silâhdâr Ahmed ve Mîrahûr Ferhâd Ağalardı. Bunların yeniçeri ocağında büyük nüfûzları
vardı. Bunların tertîbâtıyla tahrîk-i fitne cürmü bu iki bî-günâhın üzerinde kaldı.
921 senesi receb-i şerîfinin sekizinci günü sabahleyin erken Ca’fer Çelebi konağından
kaldırılıp Topkapı Sarayı’nda huzûr-ı Selîm Hânîye çıkarıldı. Hafîf bir müşâfeheden sonra
tahrîk-i fitne edenler hakkında bir fetvâ taleb edildi. Ba’de’s-sübût “katli lâzım gelir” cevâbını
alan Sultân Selîm, “senin tahrîk-i fitne etdiğin nezdimde sâbit olmuştur” diyerek cellâda işâret
etdi. Seyf ü nat’ı gören Ca’fer Çelebi canından ümîdini kesti. Ağır bir hitâbe ile Sultân Selîm’e
211 Kuyûd-ı vakfiye idâresinde mevcûd olan Koca Mustafâ Paşa’nın defter-i Mûsâkkafâtında 905 senesi
muharreminde verilen temlik-nâmesi zeylinde müşârün-ileyhin “Ca’fer et-Tevkî’î” diye imzâsı görüldü. 904
senesi zilkadesinde Nişâncı Ahmed Çelebî’nin imzâsı görüldüğüne nazaran bundan sonra Ca’fer Çelebî’nin
nişâncı olduğu anlaşılır.
500
505