Page 147 - 6-8
P. 147
Amasya Tarihi Cilt: 9
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Beylerbeyi Şâdgeldi Paşa’nın kerîmesi ve sadr-ı esbak Bâyezîd Paşa’nın zevcesidir. Zevcinin yukarıda yazılan Hoca Hasan Şâh Çelebi bin Taceddîn İbrâhim Çelebi mahdûmudur. [484]
zaman-ı ikbâlinde Amasya’da bir mescid-i şerîf yapdırıb Geldiklân Nâhiyesinde kâin çiftliğini Gençliğinde Sultân Murâd-ı Sânî dâiresine alındı. Saray-ı Hümâyûnda hüsn-i terbiye görüb
bu mescidin mesâlihine vakf etdi. 821 sâlinden sonra vefât etdi. Mahdûmu İsa Bey’dir. müşârün-ileyhin silahdârı oldu.
Yörgüç Paşa’nın kerîmesi Hundî Hâtun da Amasya’da Receb Mahallesi’nde Sultân Fatih Sultân Mehmed Hân’ın cülûsunda ümerâdan olup 857’de İstanbul fethinde
Mes’ûd-ı Selçûkî türbesinde medfûnedir. Seng-i mezârı tedkîk edilirse kız iken vefât etdiği fedakârane çalıştı. Ba’dehû Sultân Bâyezîd-ı Sânî Amasya vâlîsi oldukda ma’iyyet-i ümerâdan
zann olunur. Türbenin ta müntehâ-yı ka’rına defn edildiğine bakılırsa o zaman türbenin olup Trabzon’un fethinde Amasya’dan giden askerin kumândânı olarak hazır bulundu.
sandukaları [481] olduğu anlaşılır. Trabzon’un fethinde beylerbeyi oldu.
975’de Şehzâde Sultân Abdullah bin Sultân Bâyezîd-i Sânî Trabzon vâlîsi oldukda lalası
Hayreddîn İbrâhim Bey-Gâzi ve müdebbir-i umûru olup 879’da vefât etdi. Müdebbir, şeci’ asîl bir zât idi. Mahdûmları Hasan
Amasya’nın Aşağı Kalesi garbında, İçeri şehrin meydan kapısı ittisâlinde subaşı nâm-ı Paşa ile Mehmed Bey’dir. Hasan Paşa, şehzâde-i müşârün-ileyhin lalası oldu. Mehmed
diğer Ahî Sadeddîn Mahallesi’nde sakin ümerâdan Subaşı Mübarizeddîn Mûsa Bey bin Beyzâde Şücâ‘ Paşa da ümerâdandır.
Sevindik Bey’in mahdûmudur. Tercemesi yukarıda cild 6, sahîfe 54’de geçdi. Oraya mürâca’ât.
Hayreddîn Hızır Çelebi-Hoca Sarayî
Hayreddîn İbrâhim Çelebi-Pervâne Beyzâde Hoca Amasyalıdır. Şeyhü’l-İslâm Mevlânâ Şücaeddîn İlyas bin Hızır el-Amâsî mahdûmudur.
Amasya’nın ağniyâ ve tüccârından Hoca Gıyaseddîn Mehmed Çelebi bin Emîr Pederi Amasya’da Sultân Murâd-ı Sânî muallimi iken Amasya sarayında doğdu. Bundan dolayı
Nasıreddîn Ahmed Bey bin Emîr-i kebîr İzzeddîn Mehmed Bey bin Muîneddîn Süleyman kendisine Saraylı, Sarayî dendi. [485]
Pervâne Bey’in mahdûmudur. Bu da meşâhîr-i ağniyâ ve tüccârdan olup 788 sâline doğru vefât Küçük yaşında pederiyle beraber Edirne’ye gidip orada hattât-ı meşhûr Sofu Yahya
etdi. Kocacık Hoca denilen zâtın bu olduğu kabûl edilirse Amasya’da mahallesi ve mescidi Çelebi’den hutût-ı mütenevvi’ayı ahz u temeşşuk ederek me’zûn oldu. Ba’dehû Mevlânâ Hızır
olduğu anlaşılır. Bey bin Celâl ve Mevlânâ Yegan Mehmed Çelebilerden ikmâl-i tahsîl ederek ders-i âm ve
müderris-i be-nâm oldu.
Hayreddîn Hızır Çelebi-Katibî Ba’dehû Fatih Sultân Mehmed Hân’a muallim-i zî-şân olup Sultân-ı müşârün-ileyhin 855
Amasya kâdı’l-kudâtı Mevlânâ Sadreddîn Mehmed bin Hızır et-Tiflisî mahdûmudur. senesi muharreminde taht-ı Osmaniyye cülûsu akîbinde muallim-i sultânî vazîfesiyle mümtâz
Buna Veled-i Tiflisî dendi [482] Mevlânâ Kâtibi de denir. Ulemâdan tahsîl-i ulûm edib 682’de ve 857’de Çandarlızâde İbrâhim Çelebi yerine Edirne kâdısı oldu.
Amasya mahkemesi kâtibi ve 699’da kâdı nâibi görüldü. Ba’dehû vefât etdi. Âlim, kâtib, hattât Ba’dehû kazasker olup Divân-ı Hümâyûn’da yirmi yıl kadar mevkiini muhâfaza ederek
idi. Fatih müşârün-ileyhin büyük teveccühâtını kazandı. Unkapanı civârında kendi nâmıyla meşhûr
olan mahallesinde bir câmi-i şerîf ve yanında bir medrese binâ etdi. Ahir ömrüne kadar kazasker
Hayreddîn Hızır Bey-Atabegzâde olduğu halde 883’de dâr-ı bekâya irtihâl etdi.
Amasya vâlîsi Emîr Nasıreddîn Ahmed Atabeg Gâzi mahdûmudur. Amasya Emîr-i Edirneli Mehmed Mecdi Efendi “Tercüme-i Şakayık’da diyor ki: “Âsâr-ı hasene ve
Kebîri Zeyneddîn Ya’kûb Şâh’ın zaman-ı ikbâlinde ümerâdan olup Şeyh-i sagîr Hasan Bey bin hayrât-ı müstahsene kısmından mahrûse-i Kostantîniyye’de bir câmi-i şerîf ve medrese-i vâlâ
Timurtaş Çobanî’ye intisâb etmişdi. binâ eyleyib buk’a-i âlemde [486] âsâr-ı hamîde tarh edildi. Halâ ol medrese Unkapanı
744’de Hasan Bey, Eretna Bey’in harbinde mağlub ve münhezim olduğundan kûşe-i Medresesi demekle meşhûrdur.
inzivâya çekilib pederinin evkâf-ı tevliyetiyle dem-güzâr iken 758 sâlinden sonra vefât etdi. Müşârün-ileyhin ulûm-ı meksûre-i me’sûreyi hâvî ve şâmil ü fünûn mutebere-i
Mahdûmu İlyas Bey’dir. mu’tevereyi muhit ve müştemil bir fâzıl-ı nîkû-şemâil idi. Mezak-ı pâkinde çâşni-i letâfet
merküz olup müsâhabeti lezîz, zarîfü’t-tab, lâtifü’z-zihn, sühan-âferîn, nâdire-gûy bir kimse
Hayreddîn Hızır Bey-Atabegzâde idi.”
Amasya ümerâsından İlyas Bey bin mezkûr Hayreddîn Bey’in oğludur. Yörgüç Paşa’nın Dedikden sonra müellif-i Şakâyıkın pederi Mevlânâ Musliheddîn Mustafa Efendi’den
ve Hayreddîn Hızır Paşa’nın amcası olup Çelebi Sultân devrinde ümerâdan oldu. Ba’zı bilâda naklen bir hikâye nakl ediyor ve diyor ki “Mevlânâ Hayreddîn pederim Mevlânâ Halîlden
mîr-livâ görüldü. 818’de [483] vefâtı maznûndur. Birâderi Abdî Bey’in vefâtından sonra ceddi teallüm ve telemmüz eyleyib şerh-i mevâkıf okuduğu zamanda kendi hatt-ı bî-misâliyle
Atabeg Gâzi Medresesi vakfına mütevellî olmuşdu. Mahdûmu Şehabeddîn Paşa’dır. pederim için bir Şerh-i Mevâkıf başlayıb nısfına vardıkda ömrü tamam olmağın ol kitâb-ı
fesâhat fercâm-ı nâ-tâmam kaldı. Bâkî kalan nısf-ı ahîri pederim kendi hatt-ı matbuu ile itmâm
Hayreddîn Hızır Çelebi-Küpeli Sofuzâde eyleyib kusûrunu tekmîl eyledi.”
Amasyalıdır. Ulemâdan Muhyiddîn Mehmed Çelebi bin Mevlânâ Küpeli Sofu demekle Hâlbuki yukarıda Mevlânâ Musliheddîn’in pederi olan Mevlânâ Hayreddîn Halîl bin
meşhûr Ebû İshak Müeyyed Kâzerûnî mahdûmu ve Kazasker Mevlânâ Mecdeddîn Mehmed Kasım tercemesinde diyor ki “Vaktâ ki Sultân Mehmed Hân aleyhirrahmetu ve’l-gufrân
Çelebi’nin birâderidir. Tahsîl-i ulûm ederek Amasya’da ba’dehû Edirne’de müderris oldu. mahrûse-i Kostantîniyye’de [487] inşâ-i hayrât ve ifşâ-i hasenât için medâris-i semân-ı cinân-
857’de İstanbul’un fethinde oraya gidip Ayasofya Câmiinde ders-i âm ve ba’dehû nişân ve heft- asûmân-ı bünyânî binâ eyledikde kendinin hocası olan Mevlânâ Hayreddîn Molla
Ayasofya vâizi olduğu halde 867 hudûdunda vefât etdi. “Hızır bin Mehmed el-Amâsî el- Halîli medahât-ı belîğa ile medh edib ol kişi benden okumuşdur. Ben bilirim iyi kimsedir.
müştehir bi-veled Küpeli Sofu” diye imzâsı görüldi. Meşâhîr-i ulemâdan vâiz, müttakî idi. Medâris-i mezkûrenin biri onlara tevcîh olunmak gerekdir diye sevk eyledi.”
Dedikden sonra “Hicret-i nebeviyyeden sekiz yüz yetmiş dokuz senesinde vefât edib”
Hayreddîn Hızır Paşa-Alparslanoğlu diyor. Binâen-aleyh bunun hangisi doğrudur? Her halde şu ikinci rivâyet, birinci hikâyeden
Amasya civârında Gelgiras Nâhiyesinde mukîm olan evlâd-ı Selçûkiyyeden tercemesi daha sâlim olduğu zann olunur. Hele Şerh-i Mevâkıf’ın kitâbeti, her iki fâzılın târih-i
136 137
146