Page 170 - 6-8
P. 170

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               Mehmed Paşa da itlâk edilerek Ohri Sancağına gönderildi. 1066’da müşârün-ileyhin vefâtında
               Köprülü Mehmed Paşa’ya çatıb Abaza Hasan Paşa vak’asında hayli işe yaradı.
                     1069’da Abaza Hasan Paşa’nın i’dâmında mîr-lîvâ ve ba’dehû beylerbeyi olup 1077’de
               Rakka ve 1078’de Musûl beylerbeyi oldu. Bu esnâda âsî olan Basra vâlîsi Hüseyin Paşa’nın
               tenkîli ve istîsâline me’mûren Basra’ya gitdi.
                     1079’da ma’zûlen Amasya’ya gelip 1087 hudûdunda vefât etdi. Şeci’, cesûr, müdebbir,
               “Deli  Dilâver”  demekle  meşhûr  idi.  Mahdûmu  Mehmed  Bey’dir.  Bunun  mahdûmu  Yahya
               Bey’dir. Bunlara Dilâver Paşazâdeler dendi.

                     Dilşad Hâtun-Sultân Hâtun
                     Amasya Hükümeti ümerâsından Babuk Şâhzâde Ali Paşa’nın kerîmesi ve Amasya emîr-
               i  kebîri  Devâtdâr  Ahmed  Paşa  bin  Hacı  Şâdgeldi  Paşa’nın  zevcesidir.  Zevci  sâyesinde
               Amasya’da  sultân  gibi  yaşadı.  Vefâtından  [555]  evvel  Amasya’da  yaptırdığı  türbesiyle
               mescidine Baş-Ermeni Çiftliğini vakf edib nısf-ı mâlikânesi mahsûlünü türbesi ve diğer nısf-ı
               malikânesi mahsûlünü de mescid-i mesâlihine tahsîs etdi. 808 sâlinden sonra vefât etdi.
                     Türbe  ve  mescidi  Sabıkeddîn  Mahallesi’nin  taraf-ı  garbiyesinde  olduğu  sonradan
               anlaşıldı.  Mescid-i  mezbûr,  muahharan  birçok  zevât  tarafından  tamir  ve  tecdîd  ve  minber
               vaz’ıyla câmiye tahvîl edildi. Lakin bu mescidin civârında olduğu anlaşılan türbenin taşları
               söküldüğünden târih-i vefâtı bulunamadı, cüz-hânları vardı. Şimdi her ikisi de harâbdır.

                     Durahân Bey-Hacı Bey
                     Amasyalıdır. Meşâhîr-i ulemâdan olup, Amasya civarında Ortaköy adlı karyede bir câmi-
               i şerîf yaptırdı. Bu köydeki çiftliğini de bu câmiye vakfetdi.

                     Devletşâh Emîr-Nâsıreddîn Togânî
                     Niksar emîri olup orada medfûn Bedreddîn Ebû’l-Mekârim Uluğ Bey bin Emîr Bedreddîn
               Şâhinşâh  bin  Arslan  Toğmuş  Bey’in  mahdûmu  ve  Amasya  hükümdârı  Sultân  Nâsıreddîn
               Şâhinşâh bin Sultân Mes’ûd-ı Selçûkî’nin kerîmezâdesi olup Doğanlu Kâbilesi ricâlindendir.
                     Amasya’da  büyüdü.  Şehzâdegân-ı  Selçûk  hizmetinde  nâil-i  emâret  olup  pederinin
               irtihâlinde Niksar emîri [556] oldu. 610’da Sultân İzzeddîn Keykavus ordusuyla beraber Sinop
               fethine gidip Sinop Beyi esir ve kalesinin fethine hizmet eylediğinden Sinop Simre-Amasya
               eyâletine rabt ve ilhâk edilerek emâretine tayin edildi.
                     615’de Sultân İzzeddîn Keykavus’un terfîk etdiği bir ordu ile gidip Kastamonu vilâyetini
               feth eylediğinden Sinop sancâğı Kastamonu eyâletine rabt edilerek valiliği uhde-i liyâkatına
               verildi. Tedrîcen Bolu Sancağını da elde edib nüfûzu artdı.
                     Kastamonu eyâletinde yirmi yıldan ziyâde emâret edib 636 sâlinden sonra vefât etdi.
               Orada  medfûndur.  Âdil,  müdebbir,  şeci’,  bir  emîr  idi.  Mahdûmları  Süleyman  Padişah,
               Mevdûdşâh, Şâhinşâhdır. Bunlardan Süleyman Padişah Kastamonu emîri olduğu 644 tarihli
               vakfiyesiyle sâbitdir.
                     Mevdûdşâh  Konya’ya  gidip  ümerâdan  oldu.  Mahdûmu  Şâhabeddîn  Berekât  Şâh’dır.
               Şâhinşâh da Süleyman Padişah’dan sonra Kastamonu emîri oldu. [557] Kastamonu’da Şâhinşâh
               Tepesi  bunun nâmıyla yâd edilmektedir. Bundan sonra Süleyman Şâh oğulları Gıyaseddîn,
               İbrâhim İsmail Beyler Kastamonu emîri oldular.
                     Ba’dehû birçok vekâyi’den sonra Tutaşoğlu Emîr Şemseddîn Timur Paşa bin Arslan Bey
               Kastamonu’dan  bunları  çıkarıb  Taceddîn  Devletşâh  bin  Celaleddîn  Mehmed  Bey  bin
               Gıyaseddîn İsmail Hân da Ankara’yı istilâ ederek orada kaldı.










                                                           159
                                                           169
   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175