Page 215 - 6-8
P. 215
Amasya Tarihi Cilt: 10
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
zilhiccesinin on sekizinde sâlisen mâliye nâzırı ve 1290 senesi saferinin on yedisinde sadr-ı
a’zam oldu.
Ancak kendisiyle beraber nefy ve da’vet edilen Ispartalı ser-asker Hüseyin Avnî Paşa’nın
Sultân Abdülazîz’e karşı beslediği intikâm hissiyâtından gâfilâne hareket etdi. Müşârün-ileyhin
hal’-i Sultân hakkındaki istimzâcına muvâfakat etmediği hâlde iftirâ edebileceğini tahmîn [77]
edemedi.
Binâen-aleyh, Hüseyin Avnî Paşa mezkûr teklîfini Sultân Abdülazîz’e söyler korkusuyla
derhâl Sultân Abdülazîz’e hakkında bir tâkım müfteriyât ismâ’ u iknâ’ eylediğinden ya’nî
kendisinin yapacağı hal’ maddesini ona isnâd etdiğinden dokuz ay on gün mesned-i sadârette
kalabildi.
1290 senesi zilhiccesinin yirmi altısında sadâretten azl edilip Hüseyin Avnî Paşa sadr-ı
a’zam oldu. Sadr-ı müşârün-ileyhin İstanbul’da bekâsı sadr-ı a’zamın endişesini artırdığından
1291 senesi rebîülâhirinin onunda Haleb vâlîsi olarak İstanbul’dan çıkarıldı.
Cumâdelûlâsında Haleb’e vâsıl ve çadırında mukîm olduğu esnâda mâh-ı mezkûrun on
yedisinde Hicâz vâlîsi olduğu kendisine bâ-telgraf bildirildiğinden oradan Mekke-i
Mükerreme’ye gitdi. Vusûlünden az sonra Tâ’if’e gidip sene-i mezbûre şa’bânının on birinci
günü vefât etdi.
Vefâtı hakkında türlü türlü rivâyetler işitildi fakat hiç birini de te’yîd edecek delâ’il ü emârât
[78] elde edilemedi. Merhûm Hazret-i Abdullah bin Abbâs’ın ayağı ucunda medfûndur. Âlim, fâzıl,
münşî, zekî, fatîn, sahî, mümtezic, mu’tedil, orta boylu, tıknaz, sabîh, mütebessim bir zât idi.
Lâkin Amasya kendisinden iki hayr u menfa’atin devâmını beklerken ikisine de mâni’
oldu. Birincisi Amasya evkâfının istisnâsı güç hâl ile istihsâl edilmişken birinci evkâf
nâzırlığında bu istisnayı kaldırdı. Pek çok Amasya hayrâtının hademesini mağdûr etdi.
İkincisi Sadr-ı a’zam Mahmûd Nedîm Paşa’nın sadâretinde Amasyalı Hâfız Ali Paşazâde
Hasan Tahsîn Bey’in büyük himmetiyle Amasya üç livâdan mürekkeb bir vilâyet olmuşken
İstanbul’a vusûlünü müte’âkib eski hâline ircâ’ etdirdi. Sivas erkânının istihzâsına bâ’is oldu.
Çünkü kendisinin Amasya mu’accelât nâzırı olduğu esnâda işret edib Tınkır Ayşe’yi
oynattığını ve kalb beşlik verdiğini mutasarrıf Sâlih Paşa’ya şikâyet etdiren ba’zı müfsidlerin
yüzünden sıkılıp [79] isti’fâ etmişdi. Bunun hıncını Amasya’dan ve halkından çıkardı derler.
Mekke-i Mükerreme’de bir kütüb-hânesi ve Amasya’da pederinin türbesi ve câmii ve
evkâfı vardır. Amasya’da Aşağı Bakacak nâmıyla meşhûr Feyziye Medresesiyle Meydan
köprüsü başında kâ’in Tayyâr Paşa ve kendisinin vaktiyle ikâmet etdiği Benderli medreselerini
müceddeden i’mâr etdi.
Merhûm gâyet kâtib, münşî olduğu gibi mükemmel şâir ve rind-meşreb idi. Mey ü
mahbûbu gâyet sever, İstanbul sâhil-hânelerinde ve köşklerinde ricâl-i asrıyla beraber ta’tîl
günlerinde ve gecelerde her türlü zevk ü sefâya düşkün idi. “Fatîn tezkeresi”nde şu gazeli
görüldü.
Birdir safâ-yı vasl ü safâ bir değilse de
Birdir cefâ-yı hicr ü cefâ bir değilse de
Bâlâ ve zîri bir görürüm fart-ı neşveden
Birdir gözümde arz ü semâ bir değilse de
Birleşdi renk-i zülf ü benâgûş nazrada
Birdir bana sabah ü mesâ bir değilse de
[80]
Bîmâr-ı aşkım istemem aslâ ‘ilâc-ı derd
Birdir yanımda derd ü devâ bir değilse de
208
214