Page 255 - 6-8
P. 255
Amasya Tarihi Cilt: 10
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
olup 1350 senesi zilhiccesinde vefât etdiği işitildi. Mahdûmları Ahmed Nûreddîn, Hâlid
Ziyâeddîn Efendilerdir.
İcâzet-nâmesi görüldü. Silsile-i ilmiyyesi, Abdullah Şikestî Efendi, Şerîf Mehmed
Sâmûnî, eş-Şeyh İsmâ’îl bin Mehmed-i Şirvânî, Küçük Ahmedzâde Ebûbekr-i Amedî,
Abdülkerîm-i [214] Konevî, Şeyh Yûsufzâde Abdullah-ı Amasî, Receb-i Amedî,
Abdurrahmân-ı Sorânî, Molla Çelebi-i Amedî ve Muhyiddîn-i Cezerî, Mehmed Şirvînî,
Hüseyin-i Halhalî, Mirzâcân-ı Şirâzî, Cemâleddîn-i Şîrâzî, Celâleddîn-i Devvânî, Muhyiddîn-i
Kuşkenârî vâsıtalarıyla Allâme Seyyid Şerîf-i Cürcanî’ye müntehîdir.
Sirâceddîn İsmâ’îl Efendi-Mîr Sirâcî
Karabağlıdır. Eş-Şeyh el-Hâc Mîr Hamza Nigârî Efendi’nin mahdûmudur. Karabâğ
dâhilinde Berküşâd kasabasında 1271’de doğdu. 1281’de pederiyle beraber Amasya’ya hicret
edib Rüşdiyye mektebinde tahsîl-i fünûn etdikten sonra pederinden ikmâl-i tahsîle çalışdı.
Bu esnâda Amasya muhâsebecisinin mahdûmu Fahrî Bey’e fevka’l-âde ta’aşşuk edib
aşk u harâretini edebiyât ü eş’âr ile teskîne gayret etdiyse de galebe-i sevdâ ile fenâ hastalandı.
Sonunda bî-şu’ûr olup 1291 senesi saferinin evâ’ilinde “Fahrî, Fahrî” diyerek terk-i dağdağa-i
hayât etdi.
Gâyet zekî, serî’ü’l-intikâl, hâfızası kuvvetli, [215] hâfız-ı dîvân-ı Fuzûlî, şâir, şûh-
meşreb, esmer gözlü, mürîdânın ricâl ü nisvânı arasında gâyet mergûb u muhterem bir genc idi.
Vefâtı günü Şirvânîler için bir yevm-i mâtem olup herkesi ağlattı. Şâmlılar Mezârlığında
medfûn iken 1314’de kemikleri pederinin türbesine nakl edildi.
Dîvânçe-i eş’ârı vardı. “Sâkî-nâme”si meşhûr olup “Sirâcî” tahallus etmişdi. Eş’ârı kalbi
85
gibi yanıktır. Bâdesi çay olup her yerde bununla dem-güzâr olmuşdu. [216]
Sirâceddîn İsmâ’îl Bey-Molla Bey
Amasyalıdır. Kazasker Şirvânîzâde es-Seyyid Ahmed Hulûsî Efendi bin eş-Şeyh el-Hâc
İsmâ’îl Sirâceddîn Efendi’nin mahdûmudur. Amasya’nın Eski Kethüdâ Mahallesi’nde 1276
senesi şevvâlinin dördüncü günü doğdu. 1285’de İstanbul’a gidip mekteb tahsîlini gördüğü
esnâda 1289’da İstanbul müderrisliği rü’ûsunu aldı.
Ba’dehû Mekteb-i nüvvâba girip 1294’de şehâdet-nâme ile mektebten çıkıp Meclis-i
tedkîkât-ı şer’iyye baş kâtibi mu’âvini oldu. Ulemâdan da tahsîl-i ulûm edib icâzet-nâme aldı.
Pederinin Amasya’da ikâmeti tahakkuk etdikte bâb-ı meşîhatı terk edib adliyyeye intisâb ederek
1299’da Mahkeme-i temyîz zabıt kâtibi ve 1305’de Mahkeme-i temyîz kalemi mümeyyizi oldu.
1315 senesi gurre-i muharreminde Kudüs-i Şerîf mollası olup 1318’de Beyoğlu
Bidâyet-i hukûk mahkemesi a’zâsı, 1320’de İstanbul Bidâyet mahkemesi hukûk re’îsi oldu.
1321 senesi ramazânında bilâd-ı hamse pâyesiyle taltîf [218] edilip 1324 senesi zilhiccesinde
Beyoğlu Hukûk mahkemesi re’îs-i evveli oldu.
1325’de birâderi Hâlid Ziyâ Bey’in nefy ü irtihâli ve müte’âkiben konağının ihtirâkı
kendisine fevka’l-âde te’sîr eylediğinden 1326 senesi rebîülevvelinin yirmi birinci günü vefât
etdi. Âlim, umûr-ı adliyyeye vâkıf, vakûr, kerîm, ankâ-meşreb bir zât idi. Mahdûmu Ahmed
Kemâleddîn Bey’dir.
Sarâc Mehmed Ağa-Şükrullâhoğlu
Amasyalıdır. Dervîş Ahmed bin Şükrullâh oğludur. Sarrâcân-ı hâssadan olup 1058
recebinde cülûs vak’asında sipâhîlikle İstanbul’dan ihrâc edilip Amasya’ya gönderildi. 1061’de
Kethüdâyeri, 1065’de Rûm defterdârı oldu.
Ancak sadr-ı esbak İbşir Paşa’ya müntesib olduğundan sene-i mezbûre recebinde sadr-
ı müşârün-ileyhin azl ü katlinde ma’zûl olup Amasya’ya geldi. Bir müddet menkûbâne ikâmet
85 Müellif 215. sayfanın yarısı ile 216. sayfanın tamâmını boş bırakmışdır.(Haz.)
248
254