Page 264 - 6-8
P. 264

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               makâm görüldü.  Ba’dehû  fevt oldu. Birâderi  es-Seyyid  Halîl  Bey ve ammizâdesi  Amasya
               a’yânından es-Seyyid Hâlid Bey’dir. [246]

                      Sa’dî Çelebi-Mevlânâ Şemseddîn
                      Amasyalıdır.  Kibâr-ı  ulemâdan  Mevlânâ  Nûreddîn  Hasan  bin  Ali  ez-Ziyârî
               mahdûmudur. Pederinden mukaddimât-ı ulûmu okudu. Ba’dehû Mevlânâ Musliheddîn Mûsâ
               et-Tebrîzî’den ikmâl-i tahsîl edib tasavvufa meyl etdi.
                      Bir müddet Amasya’ya gelip ikâmet eden eş-Şeyh Cemâleddîn İbrâhim Zâhid Geylânî
               sohbet-i şerîfesinde tekmîl-i sülûk edib Amasya’da ilk def’a zâviye-i Halvetiyye küşâd ederek
               şeyhi oldu. Hacı Kutlu Şâh devrinde fevka’l-âde iştihâr edib 759 hudûdunda vefât etdi.
                      Amasya hükümdârı olan Sultân Altunbaş Gâzi şeyhi olup âlim, fâzıl, elsine-i selâsede
               şâir, Kutlu Şâh’ın mergûbu idi. Buna “Şeyh Sa’dî-i sânî” denirdi. Amasya’da Farsiyyâtı en
               ziyâde bu neşr etdi. Şâ’ir-i meşhûr Ahmedî bunun yetişdirmesidir.

                      Sa’dî Çelebi-Mevlânâ Sâbıkî
                      Amasyalıdır. Ulemâdan Mevlânâ Hüseyin Çelebi bin Abdulmuhsin Çelebi bin Ali Bey
               bin Ahî Sâbıküddîn Ebûbekir Baküvânî [247] mahdûmudur. Amasya ulemâsından tahsîl-i ulûm
               edib vâlî olarak Amasya’ya gelen Sultân Bâyezîd-i Sânî’ye intisâb ederek kâtib-i dîvânı oldu.
                      Ba’dehû müşarün-ileyhin nişâncısı olup 882’de azl edildi. Sonra kudâtdan olup 896
               sâlinden  sonra  vefât  etdi.  Âlim,  şâir,  edîb,  muhâzarâta  vâkıf,  nedîm  bir  zât  idi.  Mahdûmu
               Mehmed Şeyhî Çelebi ve hafîdi Ârifî Hüseyin Çelebi de şu’arâdandır. Bunlara “Sa’dîzâde”
               dendi.

                      Sa’dî Çelebi-Tâcîzâde
                      Amasyalıdır.  Tercemesi  yukarıda  yazılan  “Tâcî  Bey”  demekle  meşhûr  Tâceddîn
               İbrâhim Paşa bin Safî Çelebi’nin mahdûmu ve Kazasker Ca’fer Çelebi birâderidir. Takrîben
               871’de Amasya’da doğdu.
                      Amasya  fuzalâsından  Mevlânâ  Şeyhîzâde  Abdî-i Amasî’den tahsîl-i  ulûm edib
               İstanbul’a gitdi. Orada Kâdızâde Mevlânâ Kıvâmüddîn Kâsım ve Rûmeli sadrı Hacı Hasanzâde
               Mevlânâ  Muhyiddîn  Mehmed  Efendilerden  ikmâl-i tahsîl  edib ders-i âm ve  [248]  sadr-ı
               müşarün-ileyhten mülâzım oldu.
                      906’da üstâdı Hacı Hasanzâde’nin binâ etdirdiği medreseye ilk müderris oldu. 912’de
               Bursa’da  Sultân  Murâd  Hân  Medresesi  müderrisi  olup  oraya  gitdi.  914’de  Atîk  Ali  Paşa
               müderrisi olarak İstanbul’a geldi. 916’da Sahn-ı Semâniyye müderrisi olarak temâyüz etdi.
                      917’de  Sultân  Ahmed  tarafdârı  diye  azl  edilen  birâderi  Ca’fer  Çelebi  vak’asında
               ma’zûlen Hicâz’a gidip ba’de edâ-yı hâcc avdetinde birâderi sânîyen nişâncı oldukta bu da
               sânîyen Sahn-ı Semâniyye müderrisi oldu.
                      921 senesi recebinde birâderinin i’dâmı üzerine azl ve yevmî seksen akçe vazîfe ile
               tekâ’üd  edildi.  Çünkü  birâderinin  salben  i’dâmından  dolayı  fevka’l-âde  müte’essir olup
               birâderini darağacından indirdiği ve defn etdirdiği esnâda pâdişâha ve erkân-ı devlete ta’n ü
               teşnî’ etmişdi.
                      Âşık  Çelebi  “Tezkire-i  Şu’arâ”sında  diyor  ki:  “Birâderi  Ca’fer  Çelebi’yi  meydân-ı
               siyâsetden alub götürürken pâdişâha [249] bed-du’â etdiği cihetle gâyet havf üzere hânesinde
               mukîm olmuş. Mısır’a irsâl olunacak nâme-i hümâyûn tahrîrine me’mûr olup dâ’vet olundukda
               hânesine el-vedâ’ itmiş ve nîm-mürde sarâya gitmişdi.
                      Saraya varub me’mûriyyetini anladıkda müsterih u mesrûr olup kendisine i’âde edilen
               medresesinde otuz akçe terakkî verildi. Otuz bin nakid akçe ve bir samûr kürklü sof ihsân
               buyuruldu” mülahhasan.






                                                           257
                                                           263
   259   260   261   262   263   264   265   266   267   268   269