Page 398 - 6-8
P. 398

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               domuzlara tesâdüf ederim diye bunları yanıma aldım” cevâbını vermiştir. Bunların pek çok
               emsâli halk arasında söylenmekdedir.

                     Şükrullah Çelebi-Ece Sultânzâde
                     Varaylıdır.  Oranın  ümerâsından  Abdülmümin  Bey  bin  Mûsâ  Hân  bin  Acaytu  Noyin
               oğludur. Amasya’da Hacı Şâdgeldi Paşa zamanında tahsîl-i irfân ederek a’yândan olup Çelebi
               Sultân Mehmed devrinde vefât etdi. Meşâhîr-i eşrâfdan idi. Mahdûmu Mûsâ Bey’dir. [132]

                     Şükrullah Çelebi-Mevlânâ Zeyneddîn
                     Amasyalıdır. Amasya ulemâsından Mevlânâ Şehabeddîn Ahmed Bâlî Çelebi bin Mevlânâ
               Zeyneddîn Siyavuş Çelebi bin Mevlânâ eş-Şeyh Salahaddîn Evrân bin Doğan es-Salgurî ed-
               Difriğî mahdûmudur. “Şeyh Evrânoğlu” demekle meşhûr olan müverrih-i be-nâmdır.
                     Takrîben 790 târihinde Amasya’da doğdu. Amcası “Yar Ali Şirâzî” demekle meşhûr olan
               Mevlânâ eş-Şeyh Zâhid Alâeddîn Ali Yârî Çelebi bin Mevlânâ Zeyneddîn Siyavuş Çelebi’den
               edebiyât-ı  Arabiyye  ve  Fârisiyye’yi  ve  Şeyhülislam  Gümüşlüzâde  Mevlânâ  Celâleddîn
               Abdurrahman Çelebi’den usûl-i şer’iyye ve kelâmiyyeyi ahz ve tahsîl ederek mücâz oldu.
                     Ba’dehû  Bursa’ya  gidip  Molla  Şemseddîn  Mehmed  Fenârî  halka-i  tedrîsinde  ikmâl-i
               tahsîl  ederek  ders-i  âm  ve  fazl  ve  kemâli  ma’lûm-ı  enâm  oldukda  Bursa’da  Sultâniyye  ve
               ba’dehû  Edirne’de  Dârülhadîs  müderrisi  oldu.  Sultân  Murâd-ı  Sânî  kendisine  fevkalâde
               teveccüh ve i’timâd etmekle Edirne kadısı [133] oldu.
                     846’da  Sultân  Murâd-ı  Sânî  tarafından  Karamanzâde  Mehmed  Bey  nezdine  sefâretle
               gidip müşârün-ileyhi bir daha nakz-i ahd etmeyeceğine tahlîf ve merâsim-i sefâreti matlûb-ı
               padişâhî hüsn-i edâ ederek avdet ve bir müddet de Bursa kadısı oldu.
                     Sultân  Mehmed-i  Sânî  cülûsunda  tarafından  Mısır  hükümdârı  nezdine  sefâretle  gidip
               haber-i culûsu tebliğ etdiği esnâda fuzalâ-yı Mısır ile mubâhaseler edib kaffe-i ulûmdaki fazl
               ve mahâretini tasdîk etdirdi. Avdetde te’lifât ile meşgûl ve mütekâid olduğu halde 864’de dâr-
               ı bekâya rihlet etdi.
                     Gâyet fâzıl, muhakkik, kaffe-i ulûmda mâhir, edîb, mütekellim, şâir, natûk bir zât idi.
               Ba’zı husûsât-ı mühimmede hayırhâhâne ihtârâtıyla Sultân Murad’ı ve Sultân Murad’ın ikinci
               cülûsunda Fatih Sultân Mehmed’i gücendirdiğinden kazaskerliğe terfî edemedi.
                     Bununla beraber her iki pâdişâhın nezdinde pek muhterem, [134] ulemâ ve halk arasında
               pek  muvakkar  idi.  “Behcetü’t-Tevârih”,  “Minhâcü’r-Reşâd”  adlı  eserleri  pek  makbûldur.
               Osmanlı Devletinde ilk müverrih tanınmıştır. Mahdûmları Muhyiddîn Mehmed, Şemseddîn
               Ahmed Çelebiler de kibâr-ı mevâlîdendir.
                     Behcetü’t-Tevârih adlı eserinde adını ve sülalesini şöyle yazıyor... 128
                     Müşârün  ileyhin  Câmiü’d-deavât  adlı  Ayasofya  Kütüphânesinde  2782  numaradaki
               eserinin dîbâcesinde 868 Muharrem’inde başladığını ve sonunda Bursa’da 868 Cumâdelâhire’si
               evâsıtında itmâm ettiğini yazıyor ki, târîh-i vefâtı bu tarihten sonra olduğu muhakkaktır. 862
               tarihi 876 tarihinden galat olmalıdır.

                     Şükrullah Çelebi-Şeyh Sinanzâde
                     Amasyalıdır. Hattât-ı meşhûr Amasyalı Şeyh Hamdullah Efendi’nin üstâdı Hayreddîn
               Mar’aşîzâde eş-Şeyh Sinaneddîn Yûsuf Efendi’nin mahdûmu ve şeyh-i müşârün-ileyhin tilmîz-
               i hâssıdır. Şeyh Hamdullah Efendi’ye pek küçük yaşında iken intisâb ederek hizmetinde hutût-
               ı mütenevvia’yı ahz ü teallüm etdi. Müşârün-ileyhe dâmâd oldu.
                     Bâ’dehû üstâdıyla beraber İstanbul’a gidip ta’lîme koyuldu. Hayli mushaf-ı şerîfler, en’âmlar,
               cüzler, kitaplar yazdı. Pek çok çıraklar yetiştirdi. Kayın pederi olan üstâdının irtihâlinde yerine kâim
               olarak fevkalâde iştihâr etdi.


               128  Derkenarda bulunan bu kısım silinmiş olduğundan okunamamıştır. (Haz.)


                                                           393
                                                           397
   393   394   395   396   397   398   399   400   401   402   403