Page 485 - 6-8
P. 485

Amasya Tarihi Cilt: 11
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                                                                                                                                            Abdülevvel Efendi’nin mahdûmu kudâtdan Mehmed Efendi      151  ve birâderi Zeynelâbidin
                     Abdülahad Bey-Anahtarağasızâde                                                                                   Ali  Efendi’dir.  Zeynelâbidin  Efendi’nin  kendi  yazısıyla  kaydı  üzere  Amasya’nın  İltigin
                     Amasya’da  Hacı  İlyâs  Mahallesi’nde  “Anahtar  ağası  bahçesi”  demekle  meşhûr  ve                            kasabasında  851’de  doğdu.  Sâhib-i  terceme  bundan  büyük  olduğu  münâsebetle  845-849
               mevkûf  olan  bahçenin  sâhibi  ve  vâkıfı  Anahtar  Ağası  Mehmed  Paşa’nın  mahdûmudur.                              arasında  doğduğu  takrîb  edilebilir.  Mevâlîden  Amasya  müftüsü  Abdülazîz  Efendi  sâhib-i
               Pederinin maiyyetinde Rumeli ve Rus muhârebelerine girip yararlıklar gösterdiğinden Dergâh-                            tercemenin oğlu değil birâderi Zeynelâbidin Ali Efendi’nin oğludur. Abdülazîz Efendizâde Ali
               ı Âlî Kapıcıbaşılık rütbesiyle taltîf edildi.                                                                          Efendi de mevâlîdendir. [414]
                     1181’de pederinin muhârebede vefâtıyla Amasya’ya gelip pederinin bahçesinde ikâmet
               etdi. Fakat Rus muhârebesinde aldığı yaralar bir türlü onulamadığından 1184’de vefât etdi.                                   Abdülbârî Efendi-Kâtibzâde
               Birâderi Mustafa Bey’dir.                                                                                                    Amasyalı  Mustafa  Efendi’nin  oğludur.  Saray-ı  hümâyûnda  tahsîl  ve  terbiye  görüp
                                                                                                                                      Dârüssaâde Ağası kaleminde baş-halîfe olmuşdu. 1158’de yazıcının istirkâbıyla taşra çıkarılıp
                     Abdülevvel Çelebi-Ümm-i Veledzâde                                                                                İstanbul’da Sultân Bâyezîd evkâfı baş-kâtibi oldu.
                     Amasya müderrislerinden “Ümm-i Veled” demekle meşhûr Mevlânâ Hüsameddîn Bey                                            On beş yıl kadar bu vazîfeyi rü’yet ve istikâmetle iyi idâre etdiğinden Hâcegân-ı Divân-ı
               bin Hâce Hasan bin Hamid Tebrizî mahdûmudur. Pederinin tercemesi yukarıda (cild 8, sayfa                               Hümâyûn zümresine iltihâk ederek vakf-ı mezkûre mütevellî ba’dehû silâhdâr kâtibi, harameyn
               317) yazılıdır. Amasya civârında İltigin kasabasında doğdu. Pederinden ve “Molla Hüsrev”                               muhâsebecisi olup 1184 yılına doğru vefât etdi. Hatt ve idâresi güzeldi.
               demekle meşhûr Tokâdî Mehmed Hüsrevî Efendi’den ikmâl-i tahsîl edib mumâ-ileyhe dâmâd
               ve muîd ve ba’dehû müderris oldu. [411]                                                                                      Mevlânâ Abdülbâki-Nizâmeddîn Ebü’l-Meâlî
                     Fakat üstâdı ve kayınpederi 885 senesi şa’bânında vefât eylediğinden üstâdına kızgın olan                              Ebû el-Kemâl  Nahcivânî  mahdûmu  olup  şark  ulemâsından  ikmâl-i  tahsîl  ederek
               Sultân Fâtih Mehmed bunu müderrislikden azledip Silivri kadılığına i’zâm etdi. Merhûmun                                Amasya’ya  gelip  yerleşdi.  Yıllarca  tedrîs-i  ulûm  edib  Amasya  ulemâsına  kendisini  tanıttı.
               oğlu Celâleddîn Efendi’yi de azledip Bursa’ya gönderdi. O da Tebriz’e gitdi.                                           Mevlânâ  Mecdeddîn  Ömer  bin  Mevlânâ  Ziyâeddîn  İsa  el-Hakkarî  Amasya  kâdı’l-kudâtı
                     886’da Sultân Bâyezîd-i Sânî tahta cülûs edince hâlinde sükûnet hâsıl oldu. Sonra Siroz,                         oldukda nâibi olup hüsn-i muâmelâtıyla halka yarandı. 718 sâlinden sonra vefât etdi. Bu târihte
               Filibe, Selanik bilâd-ı  meşhûresine naklen kadı  ve aralıkta ma’zûl  oldu. Ba’dehû dimâğına                           verdiği iki şer’iyye bâlâsında imzâsı görüldü. Kibâr-ı ulemâdan idi. [415]
               teşevvüş ve ateh ve diline de ukde ve rekâket ârız olduğundan zarûrî azil ve tekâüd edildi.
                     Bu hâl üzere imrâr-ı hayat ederek “Sicill-i Osmanî”de yazıldığı üzere 915’de vefât etdi.                               Abdulbâki Çelebi-Kadı
               Kâffe-i fünûnda müşâreket-i ilmiyyesi olup fâzıl, fıkıh, hadîs, tefsîr ve kıraat ilimlerinde mâhir,                          Kedağralı Ahmed oğludur. Ulemâdan ikmâl-i tahsîl etdikden sonra Kedağra’da müderris,
               hâfızası kuvvetli olup “Keşşâf”ın ekser mevâkı’ı, pekçok eş’âr ve kasâid-i Arabiyye mazbûtu                            müftü, kadı  olup teayyün etdi. 801’de müderris ve müftü,  812’de Kâdî-i  Kedağra görüldü.
               idi.                                                                                                                   Ba’dehû vefât etdi. Ulemâdan idi.
                     İbtidâ talîkü’l-lisân, fasîhü’l-beyân iken sonradan merâmını anlatamayacak derecede dili
               tutuk,  sözü  donuk  olup  yazı  ile  ifâde-i  merâm  ederdi.  [412]  Müderris  olduğu  esnâda                               Abdülbâkî Efendi-Şeyh Sun’ullahzâde
               “Kâfiye”nin “Hubeysî Şerhi”ne havâşî yazdı.                                                                                  Amasya’da  debbağlar  şeyhi  olan  Mevlânâ  Sun’ullâh  Halvetîzâde  Mehmed  Çelebi
                     “Şakâyık” mütercimi Mecdî Mehmed Efendi diyor ki:                                                                mahdûmudur. Amasya’da ikmâl-i tahsîl edib ders-i âm, müderris, bilâd ve kasabâta kadı olup
                     “…  Ol  kitâba  im’ân-ı  nazar  eyleyen  ashâb-ı  tehiyye-i  behiyye  onın  ulûm-i  Arabî’de                     910 sâlinden sonra vefât etdi. Meşâhîr-i kudât-ı sütûde-simâtdan idi.
               kudret  ve  kuvvetine  müttali’olur.  Müddet-i  ömründe  ehl-i  dünyanın  ahvâl-i  melâl-âmâline
               taarruz etmeyip kendi nefsine meşgûl idi… ”                                                                                  Abdülbâkî Efendi-Müeyyedzâde
                     Bunun üst tarafında diyor ki: “… Müellif-i “Şakâyık” nakleyledi ki pederim Mevlânâ                                     Amasya kadılarından Şemseddîn Ahmed Efendi bin Mehmed Efendi bin Müeyyed Çelebi
               Musliheddîn Ali Arabî’den okuduğu zamanda Ümm-i Veledzâde kasaba-i mezkûrede (Silivri)                                 mahdûmudur.  Amasya’da  doğdu.  Amcazâdesi  Abdurrahman  Efendi’den  ikmâl-i  tahsîl  edib
               kadı idi. Müddet-i ömrü takrîben yüz yaşına karîb olup simâ-ı ahvâlinde âsâr-ı şeyb ü herem                            müderris ba’dehû silk-i kudâta girip bilâd-ı celîleye kadı oldu. 955 hudûdunda vefât etdi. Kibâr-
               zâhir ve bâhir olunca değin câh-ı kazâda sâbit-kadem olup …”                                                           ı kudâtdan idi. Birâderleri Abdülvâsî’, Abdülhâdî, Remzi Efendilerdir. [416]
                     Bu  nakil  ve  rivâyetde  Abdülevvel  Efendi’nin  müddet-i  ömrü  hakkında  büyük  bir
               mübâlağa  vardır.  Çünkü  “Şakâyık”da  Alâeddîn  Ali  Arabî  tercemesinde  yazıldığı  üzere                                  Abdülbâkî Efendi-Müfessirzâde
               müşârün-ileyhin Semâniye Medreselerinden birine müderris olması, Sultân Fatih’in evâhir-i                                    Amasya fuzalâsından müfessir Ahmed Efendi’nin mahdûmudur. Pederinden ve Şeyhü’l-
               saltanatına tesâdüf eder ki 883-886’dır.                                                                               Harem Hacı Sinan Efendi’den ikmâl-i tahsîl edib ders-i âm ve müderris-i be-nâm oldu. Amasya
                     Bu  esnâda  891  târihine  kadar  müderris  olup  “Şakâyık”  [413]  müellifinin  pederi                          medreselerini  devrederek  merâtib-i  ilmiyye üzere vâzife-i  yevmîyesi  altmış  akçeye  erişdi.
               Taşköprülü  Musliheddîn  Efendi  Ali  Arabî’den  ders  okumakda  idi.  891’de  okuduğunu  ve                           1008’de  Hâtuniye-i  Tokat  müderrisi  olup  1010  vak’asında  Celâlî  eşkiyâsının  korkusundan
               Abdülevvel Efendi’nin de Silivri kadısı olduğunu kabûl edelim. Bu esnâda yüz yaşında olan                              zehre-çâk olarak vefât etdi. Fâzıl, edîb, gâyet fakîh, usûlî bir zât idi.
               Abdülevvel’in 791’de doğması lâzım gelir.
                     Alâaddîn Ali-i Arabî 893’de müftü ve şeyhülislam olup 901’de vefât etdiği muhakkakdır.                                 Abdülbâkî Paşa-Çavuşzâde
               Bu esnâda Abdülevvel Efendi yüz yaşında olursa 801 târihinde doğmuş olur ki her ikisi de hilâf-                              Amasya  ricâlinden  ve  Çavuşân-ı  Dergâh-ı  Âlî’den  Kalender  Ağa’nın  mahdûmu  olup
               ı  hakikat  olduğu  meydandadır.  Çünkü  bu  târihlerde  Abdülevvel  Efendi’nin  pederi  doğmuş                        “Bâki Paşa” demekle meşhûr olduğundan yukarıda Bâkî Paşa diye yazıldı.
               değildi.
                                                                                                                                      151   es-Seyyid  Mehmed  Efendi  bin  Abdülevvel  Efendi  963’de  vefât  edip  oğulları  Abdülevvel,  Abdurrahman,
                                                                                                                                        Abdülvehhab, Abdülkadir Efendiler olduğu 963 “Sicillât-ı Sadâret-i Rûmeli”nde görüldü.

                                                           480                                                                                                                    481
                                                           484
   480   481   482   483   484   485   486   487   488   489   490