Page 483 - 6-8
P. 483

Amasya Tarihi Cilt: 11
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR            Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               okuturdu. Hüsn-i takrîre mâlik olduğundan pek çok zevât, hâzır olurdu. 958 sâlinden sonra vefât                        gitdi. Talâkat-ı lisânı Şâh Abbas’ın nazar-ı dikkatini celbetmişdi. Ba’dehû Sancakbeyi olup
               etdi. Urefâ-yı Mevlevîyye’den âlim, âbid bir zât idi.                                                                  Hâfız Ahmed Paşa’nın maiyyetinde Bağdat muhârebelerine iştirâk ve 1038’de vefât etdi. Tahsîl
                                                                                                                                      ve terbiyesi güzel, Fars diline vâkıf, hazır cevâb, mütekellim ve natûk idi. Mahdûmları Ârifî
                     Âlime Hâtun-Gümüşlüzâde                                                                                          İbrâhim Efendi, İsmail, Mahmûd beylerdir. Bunlara Çavuşzâdeler de dendi.
                     “Aşağı Pirler” demekle meşhûr Pîr Abdurrahman Hüsâmî Çelebi kızı ve Gümüşlüzâde
               Muhyiddîn Mehmed Çelebi zevcesidir. Peder ve akrabâsından ikmâl-i tahsîl ederek adı gibi                                     Abbas Ağa-Zor
               âlim  olmuşdu.  Kadınlar  arasında  neşr-i  maârif  ve  ıslâh-ı  ahlâka  hizmet  ederek  iştihâr  etdi.                      Amasyalı ümerâdan Koloğlu Mehmed Bey’in oğludur. Pederinin irtihâlinde sipâhi olup
               Zevciyle beraber Hicâz’a gidip 933’de Mekke-i Mükerreme’de vefât eyledi. Salihât ve fâzilât-                           Girit, Hotin ve Viyana muhârebelerinde yararlıklar gösterip iştihâr etdi. [407]
               ı nisâdan idi.                                                                                                               Birkaç defa Amasya kethüdâyeri sonra Sivas mütesellimi, Tokat voyvadası ve Amasya
                                                                                                                                      beytü’l-mâl emîni oldu. Ancak 1098’de ma’zûl olmasından canı sıkılıp Yeğen Osmân Paşa’ya
                     Âlî Ali Efendi-Kâtib Çorakçızâde                                                                                 uydu. Gâyet yiğit olduğundan “Zor Abbas” demekle meşhûr oldu.
                     Amasyalı Hacı Halil Ağa’nın oğludur. Gençliğinde İstanbul’a gidip Divân-ı Hümâyûn                                      1099’da  Ankaralı  Gedik  Mehmed  Paşa  Sivas  Beylerbeyi  oldukda  tarafından  Sivas
               kalemine girdi. Orada [404] tahsîl ve tefeyyüz edib tahvîl kalemi kâtibi, 1153’de Zanalızâde                           mütesellimi olmuşdu. Birkaç ay sonra Yeğen Osmân Paşa fermânlı olup kendisine uyanlar
               Hacı Ahmed Paşa’nın sadâretinde tezkere-i sânî sonra müşârün-ileyhin azlinde Divân kâtibi                              tenkîl edildiği esnâda vâlî Mehmed Paşa Çorum mutasarrıfı Ceridoğlu Mehmed Paşalar ile
               olarak devr-i bilâd etdi.                                                                                              Erzurum vâlisi Çorumlu vezîr Dursun Mehmed Paşa’ya ilticâ etmişlerdi.
                     1166’da Sadr-ı müşârün-ileyhin irtihâlinde İstanbul’a gelip 1167’de Divân-ı Hümâyûn                                    Vâlî Dursun Paşa bunları ibtidâ güzellikle kabûl ederek konağında ağırladı. Müteâkiben
               kîsedârı oldu. 1176’da vefât etdi. İki kıt’a vakfiyesi ve ba’zı hayrâtı vardır. Ufak ve kısa olmakla                   gelen  fermân-ı  âlî  üzerine  üçünü  de  bağlayıp  mahfûzen  İstanbul’a  gönderdi.  1101  senesi
               beraber istifâdeli bir “Mısır Târihi” yazdı. Kâtib, halûk bir zât idi.                                                 muharreminin ikinci günü İstanbul’a girdikleri gün üçü de i’dâm edildi.
                     Mahdûmu Mehmed Münîf Efendi vechi ve hattı pek güzeldi. Sadr-ı esbak Amasyalı Nâilî
               Abdullah Paşa’nın dâmâdı olup pederi gibi Tahvîl Kalemi kâtibi iken 1174’de vefât etdi. Hattât-                              Abbas Efendi-Rûznâmeci Hacı
               ı mâhir idi.                                                                                                                 Amasya sipâhilerinden Mehmed Ağa’nın oğludur. Eski sarayın Baltacılar kethüdâsı olan
                                                                                                                                      Amasyalı Hacı Hüseyin Ağa’nın ma’rifetiyle Enderûn-ı Hümâyûn’a girdi. Burada tahsîl [408]
                     Âlî Mehmed Emîn Efendi-Erzurûmîzâde                                                                              ve  terbiye  görüp  terakkî  etdi.  Dâmâd  Ali  Paşa  sadâretinde  bundan  huylanıp  Hacegânlık
                     Amasya ulemâsından Ferâizci Erzurûmî Ömer Efendi’nin küçük mahdûmudur. Yukarıda                                  rütbesiyle taşraya çıkardı.
               mufassal tercemesi Emîn Âlî Mehmed Efendi unvânıyla yazıldı. Oraya mürâcaat.                                                 1128’de küçük rûznâmeci olduğu esnâda hâmisi Hacı Hüseyin Ağa vefât eylediğinden
                                                                                                                                      onun ferâşet-i semen hissesini aldı. Ba’dehû devr-i menâsıb ederek Anadolu muhâsebecisi oldu.
                     İbâdullah Çelebi-Hâce                                                                                            1147’de ma’zûl ve 1148 cumâdelûlâsının yirmi dördünde merhûm oldu. Mahdûmları Ahmed,
                     Amasya tüccârından Hâce Mehmed Çelebi mahdûmudur. Servet ü sâmânıyla iştihâr edib                                Mehmed Ağalardır. Ferâşet hissesi Ahmed Ağa’ya tevcîh edildi.
               Amasya vâlisi Şehzâde [405] Sultân Ahmed ümenâsından oldu. Amasya’da İbâdullah adlı çarşı
               dükkânlarını ve Câmii yaptırdı. Bunlara İbâdullah Carşısı ve İbâdullah Câmii dendi. Asıl adı                                 Abbas Efendi-Turhalîzâde Hacı
               Abîdullah Çelebi’dir. Halk arasında İbâdullah Çelebi denmişdi.                                                               Amasya eşrâfından esbak menzilci başı Turhallı Hacı Hüseyin Ağa’nın oğludur. Iydîzâde
                     918’de Şehzâde Sultân Ahmed’e olanca emvâlini karz olarak verdiğinden Şehzâde’nin                                Hacı Âkif Mustafa Efendi’den ikmâl-i tahsîl edib yıllarca ders-i âm ve tedrîs-i ulûm ederek be-
               i’dâmında  bütün  serveti  heder  oldu.  Kendisi  de  müteessiren  vefât  etdi.  Mahdûmu  Mustafa                      nâm oldu. Servet ve gınâsı olduğundan medrese müderrisliğinden çekindi. Hacîyan ve a’yân
               Çelebi de a’yân-ı tüccârdan olup 960’da Şehzâde Sultân Mustafa’nın şehâdetinde Hicâz’a gitdi.                          meclislerine a’zâ olup 1194’de vefât etdi. A’yân-ı ulemâdan idi. Turhallıoğlu denirdi.

                     Abbas Bey-Halfetoğlu                                                                                                   Abdülahad Bey-Âbâdoğlu
                     Amasya  ümerâsından  Abdülhalîm  Bey’in  oğludur.  Züamâdan  iken  Timurleng’e  karşı                                  Amasya’nın Hakâla nahiyesi Beyi Sündük bin Âbâd [409] Bey’in oğludur. Hacı Şâdgeldi
               yapılan  muhârebede  yararlıkları  görüldüğünden  Çelebi  Sultân  Mehmed’in  Bolu’dan                                  Paşa  zamanında  ümerâdan  olup  Amasya  emâreti  Osmanlı  İmparatorluğuna  iltihâk  etdikde
               Amasya’ya geldiği esnâda ümerâdan oldu. Köpekoğulları’nı Tokat’dan çıkarıp Tokat Beyi ve                               bütün Rumeli ve Ankara muhârebelerine girdi. Çelebi Sultân Mehmed’in istiklâline çalışdı.
               814’de Çorum Beyi görüldü. 820 yılından sonra vefât etdi. Meşâhîr-i ümerâdan idi.                                            Bu sûretle Çelebi Sultân Mehmed’in emniyyet-i tâmmesini kazandığından Edirne Sarayı
                                                                                                                                      nâzırı oldu. 818’de yapılan Umur Bey’in vakfiyesinde “mü’temenü’l-mülûk ve’s-selâtîn” diye
                     Abbas Bey-Turhanoğlu                                                                                             tavsîf edildi. 823’de vefât etdiği zannolunur. Sâdık, müstakîm bir pîr-i muhterem idi.
                     Amasyalı  ümerâdan  Ömer  Bey’in  oğludur.  İstanbul  fethinde  [406]  yararlıklar
               gösterdiğinden ümerâdan oldu. Sonra Amasya vâlisi iken Şehzâde Sultân Bâyezîd’in ma’iyyet                                    Abdülahad Efendi-Şeyhzâde
               me’mûru olarak Amasya’ya gönderildi. 886’da Sultân Bâyezîd’in cülûsunda Kayseriyye Beyi                                      Amasya’da  Çilehâne  Tekkesi  şeyhi  ve  vakfı  mütevellîsi  Şeyh  Hüsameddîn  Hüseyin
               olup Mısır muhârebesine me’mûr oldu. 893’de bu harbde vefât etdiği anlaşıldı.                                          Efendi  bin  Abdurrahman  Efendizâde  Hâfız  Ahmed  Efendi’nin  oğludur.  Şeyh  Hüsameddîn
                                                                                                                                      Halvetî hazretlerinin himâyesinde tahsîl ve tefeyyüz edib bir müddet Çilehâne şeyhi oldu. Sonra
                     Abbas Bey-Rıdvanzâde                                                                                             amcazâdesi Abdî Efendi’nin istihkâk da’vâsıyla ma’zûl kaldı. Daha sonra Hazreti Pir İlyâs
                     Amasya’nın  Geldiklân  nahiyesinde  hamamı  olan  Rıdvan  Ağazâde  Feyzullah  Bey’in                             türbedârı ve şeyhi olduğu halde 1078 hudûdunda vefât etdi. Âlim, âbid, kâmil, Halvetî-meşreb
               oğludur. Dergâh-ı âlî çavuşânından olup taşra hizmetlerinde kullanıldı. Birkaç defa İran’a sefîr                       idi. “Şeyh Ahad” ve bazen “Şeyh Evhad” demekle meşhûr idi. [410]



                                                           478                                                                                                                    479
                                                           482
   478   479   480   481   482   483   484   485   486   487   488