Page 90 - 6-8
P. 90
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Orada bırakdığı evlâd ü iyâlini alıb Şirvân’dan kat’î bir sûretde alâkasını keserek çıkdı.
1281 senesi evâilinde üçüncü defa Amasya’ya hicret ve Yakutiye Mahallesi’nde bir müddet
ikâmet etdi.
Bu müddet zarfında Amasya’nın ulemâ ve erkân-ı sohbet-i şerîfesinden istifâde etmek
üzere kendisini ziyâret ve talebe-i ulûmda halka-ı tedrîsine müsâberet ederek umûmun hürmet-
i mahsûsasını kazandı. Çünkü meşâhîr-i fuzalâdan ve sâdât-ı ulemâdan olduğu anlaşıldı.
Maâşını da Amasya’ya nakl etdirdi.
1288 senesi şa’bânında Amasya’ya gönderilen üstâdı ve şeyhî Şirvânî Hacı İsmail
Efendizâde Mehmed Rüşdü Paşa kendisine Pirinçci Mahallesi’nde Dârulhadîs-i Osmân Çelebi
civârında muazzam bir konak yapdırıb oraya nakl etdi.
Bu esnâda Ali-Muâviye meselesi meydâna çıkdı.
1289 senesi cumâdelâhiresinde Mehmed Rüşdü Paşa İstanbul’a gidip 1190 saferinde
sadrâzam olunca şu fâidesiz mes’ele teşeddüd ederek ulemâ ve erkân kendisinden [281] soğudu.
Bunlar kendisine ve etbâ ü mürîdânına Şîâ-ı Aleviyye nazarıyla bakdı. Halk arasında büyük bir
tefrîka hâsıl oldu.
Çünkü Muâviye ve tarafdârı olan Cemel ve Sıffîn ricâli alenen tekfîr ve tel’în ediliyordu.
Ulemâ, tabîi buna mukâbele ederek Ehl-i Sünnet mezhebini müdâfaa etmekde idi. Her iki taraf
da pek müfritâne hareket ederek halkın galeyân-ı efkârı artıyordu.
1291’de ikâmetgâhı konakda ba’zı hâlât-ı fevkalâde zuhûr ederek kendisini bî-huzûr
etmekte idi. Bu muazzam konak, gecelerde ricâl-i gaybiyye tarafından taşlanıb, gündüzlerde
hâne eşyâsı, sandıklar derûnunda mahfûz olan emtia ve elbisesi yanmakda idi. Bunları yapanlar
bir türlü anlaşılamıyordu.
Binâen aleyh mezkûr konakdan çıkıb Gümüşlüzâde Mahallesi’nde bir kirâ-hâneye
taşındı. Burada da ayn-ı hâle marûz kaldığından 1293’de Merzifon’a gitdi. Orada altı ay oturdu.
1294 senesi evâilinde Amasya’ya gelip Eski Kethüdâ Mahallesi’nde Şirvânîzâde [282]
Kazasker Ahmed Hulûsî Efendi’nin konağında ikâmet etdi. 1297’de mahkeme-i şeriyye kâtibi
ve şeyhinin dâmâdı olan Hacı İsa Efendi hânesinin vekîl-i harcı olan Şirvânî Hâfız Zekeriyya
Efendi’nin vurulması ve mürîdânından kâtil Rüstem’in kendi konağında ihzâr edilen ata binib
firâr edeceği esnâda der-dest edilmesi yüzünden yine Merzifon’a gitdi.
Orada bir yıl kadar kalıb 1298’de Amasya’ya avdet ve bir kaç mâh Deve-hâne
Mahallesi’nde Payaslızâde el-Hâc Hakkı Efendi’nin hânesinde ikâmet edib sonra Çeri-başı
Mahallesi’nde Sultân Bâyezîd İmâmı Mecdîzâde Hâfız Mehmed Şerîf Efendi’nin hânesine
taşındı. Bize komşu geldi. Çeri-başı Câmi-i şerîfinde zikrine devâm etdi.
1301 senesi evâilinde şerîki olan Hacı İsa Efendi, kayın pederi olan Şirvânî Hacı İsmail
Efendi’nin Türbesi câmiinde yatsı nâmâzını ba‘de’l-edâ halîlesiyle beraber türbeden çıkıb
civârındaki köşke giderken bir şahs-ı mechûl tarafından katl kasdıyla atılan kurşun halîlesinin
memesine [283] isâbet ve cerîhadâr etmiş idi.
Gerek Hacı İsa Efendi ve gerek Halîlesinin birâderi es-Seyyid Ahmed Hulûsî Efendi bu
sû-i kasdi sâhib-i tercemeden bilib kurşunu atan da mürîdânından olduğunu sezmişlerdi. Bunun
üzerine tahkîkât-ı serîa ve şedîde başladı. Telgraflar her tarafa işledi.
Nihâyet sâhib-i tercemenin Rusya’dan eslihâ-i memnûa idhâl etdirdiği, kurâda meskûn
Alevîleri dâire-i ittihâdına davet için tezkereler yazdırıb gönderdiği, bu tezkerelerden haylisi
kendi mührüyle mahtûm olarak tutulduğu ceddi Mîr Haydar Şirvânî davâsıyla kıyâm edeceği
davâları birer netîce hâlinde Sultân AbdulHamîd Hân’a bâ-telgraf arz edildi.
Bu isnâdât üzerine Amasya’dan kalkıb Merzifon’a gitdi. 1301 senesi cumâdelûlâsının
evâsıtında kendisine hürmetkâr olan Mutasarrıf Mehmed Reşad Bey’in azliyle Çeri-başı Hamdi
Necib Paşa Amasya mutasarrıfı olup derhâl geldi. Cumâdelâhiresinde şifreli gelen emr-i telgrafı
üzerine Merzifon’dan kaldırılıb Samsun’a ve buradan İstanbul’a i’zâm edildi.[284]
İstanbul’a vusûlünde kendisini vapurda istikbâl eden mürîdânından ve telgraf
me’mûrlarından Erzurumlu Mehmed İzzet Efendi’nin Fâtih civârında Sarı Güzel Mahallesi’nde
79
89