Page 106 - 1-4_2
P. 106

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               anlaşılamadı.  Köprünün  tavr-ı  irtifâ'ına,  tarz-ı  mi'mârîsine  bakılırsa  sekizinci  asr-ı  hicrî
               âsârından olduğu tahmîn olunur.

                             Her vakte göre meyveleri kâmil ü mebzûl
                             Her meyvesinin ta'mı bütün dehrde makbûl
                             Elması hedâyâ olarak her yere mersûl
                             Her beldede meşhûrdur esmâr-ı Amasya

                      Şu üç ırmağın iki sâhili üzerinde bulunan ve her biri ni'am-ı muhsûsa-i Rabbâniye'nin
               bir mahzen-i dâ'imîsi olan bâğların toprakları, ilkbahârın evâ'il-i hulûlunda neş'e-yâb-ı tarâvet
               olduğu  zamân,  Amasya  hâkinin  kâbiliyyet-i  fıtriyyesine  binâ'en  ihsân  buyurulan  füyûzât-ı
               Sübhâniyye enzâr-ı kâ'inâta arz-ı ibtisâm eder.
                      Kudret-i  fâtıranın  in'âmât-ı  hâssası  tezâyüd  etdikçe  derûnunda  a'mâli  münderic  bir
               defter-i  ma'rifet  gibi  erbâb-ı  fikreti  hayrân  eden  gâyet  latîf  yapraklar,  son  derece  zarîf  bir
               sûretde yeşil renk ile arz-ı endâm eder.
                      Yeşilırmak’ın iki sâhili boydan boya yeşillere gark olarak rüzgâr esdikçe yeşil deryâda
               husûle gelen temevvücât-ı [98] latîfe gibi yeşil yaprakların her iki tarafa iltifâtından hâsıl olan
               harekât-ı hafîfe erbâb-ı sa'yin kulûbunu tehzîz, servet ve sa'âdet râyihasını tebşîr eder. Enzâr-ı
               dikkat,  tecelliyât-ı  Kudret'in  Amasya  toprağına  ihsân  buyurduğu  bedâyi'-i  tabî'atı  temâşâ
               etdikçe hayrân olur.
                      Şu bedâyi'-i fıtratdır ki Amasya'nın her bâğını cennet, her ağacını pür-behcet, her yerini
               bir menba'-ı letâfet, her meyvesini mebzûl, her nev'ini makbûl etmişdir. Amasya'nın menâbi'-i
               ticâreti, hazâ'in-i sa'âdeti bu bâğlardır ki her türlü mahsûlâtın birincilerini yetişdirmekle meşhûr
               olmuşdur.
                      Amasya'nın elması, bamyası, ayvası, cevizi, karpuzu, kavunu, eriği, kirazı ve buğdayı
               cihânın her tarafında birinci mevki'i ihrâz ve her türlü meyvesi aktâr-ı âlemde kesb-i imtiyâz
               ederek Amasya'yı elsine-i enâmda benâm etmişdir. Amasya'nın ihrâcâtı mahsûlât-ı arziyyeden
               pek mühim olup böcekhâneleri, tutları, kozası pek meşhûrdur. Sinîn-i ahîrede senevî kozası bir
               milyon kiloya bâliğ olmakdadır. Bunlardan mâ-adâ buğday, arpa, mısır, yulaf, kendir ve pirinç
               gibi mahsûlâtı mebzûl, ticâreti vâsi', ma'âdini meşhûrdur. Altın, gümüş, bakır, gaz, kömür, tuz
               gibi ma'denleri mevcûd ise de bunlardan henüz istifâde ciheti mefkûddur. Sanâyi' ve ticâret
               Amasya'da terakkî etdikçe ma'âdini, [99] mahsûlâtı me'mûlün fevkinde te'mîn-i sa'âdet edeceği
               muhakkakdır.

                             Her mevsiminin bir şeref ü izzeti vardır
                             Her bahçesinin bir tarab u behceti vardır
                             Her goncasının hande-i ulviyyeti vardır
                             Bülbülleri giryân eder ezhâr-ı Amasya

                      Her yerde olduğu gibi Amasya'da dahi mevâsim-i erba'a hükmünü icrâ ve her mevsim
               bir  âlem-i  zevk  ü  safâyı  ihtivâ  eder.  İbtidâ  kiraz  mevsiminde  görülen  cereyân-ı  umûmî
               mevâsim-i diğerin ezvâkını istikbâl ve her mevsimin hulûlü gûyâ bütün halka te'mîn-i âmâl
               eyler.
                      Kirazı, koza mevsimi ta'kîb ederek birçok eğlencelere zemîn-i semâhat olur. Ba'dehû
               meyve mevsimi  hulûl  eyledikde  halk  bütün  bahçelere  koşar.  Irmağın  letâfeti,  meyvelerin
               mebzûliyyeti umûmu zevkyâb-ı huzûr eder. Ba'dehû bostan, daha sonra üzüm mevsimleri zevk
               ve ticâreti ibzâl ve zahîre mu'âmelâtı bütün halkı işgâl eder.
                      Şu  ahvâl-i  mahsûsa  hâdde-i tedkîkden  imrâr  edilirse  Amasyalılar  tenbel,  mahkûm-ı
               atâlet olmayıp bi'l-aks ticâret âleminde sa'y u gayreti tab'an zevk ü meserret ittihâz etmiş ve
               esbâb-ı ticâreti kendilerine bir zevk-i mahsûs bilmiş oldukları anlaşılır. [100] İlmen efkâr-ı

                                                           93
                                                           105
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111