Page 122 - 1-4_2
P. 122
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Harâbesi pek hafîf bir sûretde görülmekdedir. "Kır Hân-ı Harezmî" burada vefât etmişdir.
Şehrin manzara-i umûmiyyesi açık olup Amasya şehrine nâzır, Yeşilırmağa mâ'ildir. Şarkından
mâ-adâ yerleri umûmen bâğ ve bostan, bahçe ve gülistândır. Elmanın birincileri buradan çıkar.
Mahsûlâtı pek mebzûl olup her nev'i gâyet makbûldür. Suyunun kesreti, makbûliyyeti ve
bâğlarının vüs'ati, letâfeti "Ziyâre" halkının teşebbüsât-ı şahsiyyelerini tezyîd etmekdedir.
Bu Ziyâre, ibtidâ kimin tarafından yapıldığına ve kadîmen "Zemendû" yâhud Semendû
nâmıyla ve ne sûretle tesmiye edildiğine dâ'ir târîhen bir kayd-ı sarîh bulunamadığı gibi Ziyâre
nâmı dahi kimin tarafından verildiği anlaşılamadı. Ancak "Vâzıh Efendi", târîhinde Ziyere, bir
manastırın adı olup sonra mahalleye alem olduğunu yazıyor ise de bunun da târîhe müstenid
bir şey olduğu [143] ma'lûm olamadı. Çünkü, merhûmun kendisine ma'lûm olamayan esâmî-i
kadîmeyi birer manastırın adı olmak üzere göstermesi âdeti olduğundan i'timâd edilemedi.
Lâkin Amasya'da meskûn olan "Sanit-Sanlı" Türklerinin buraya "Sanit" demeleri, ba'dehû
tahrîf olunarak "Semendû" denmesi melhûzdur.
Bizans hükûmeti devrinde bu belde-i latîfe, Amasyâ'nın şâyân-ı temâşâ ve tenezzüh-i
mevâki'-i mühimmesinden ma'dûd olduğunu devr-i "Emevî"den beri Amasya'ya gelen fâtihân-ı
İslâmın burayı ziyâret etmeleri ve Amasya emîri "Melik İsmâ'îl Gâzi-i Dânişmendî" buraya
ilticâ edib ehl-i salîb fırkası Amasya'ya girdikde 493'de melik-i müşârün-ileyhi burada tazyîk
ve şehri umûmen mahv ve ihrâk etmesi isbât edebilir.
"Sultân Mes'ûd-ı Selçûkî" Amasya'yı merkez-i saltanat ittihâz eylediği zamân bu şehri
tecdîd ve imâretini tezyîd ve eski intizâmını i'âde ve bir kasr-ı latîf inşâ ederek âb u hevâsından
istifâde ve bahâr günlerinde burayı sık sık ziyâret ve köşkünde ikâmet etdiği hasebiyle
"Zemendû" lafzı "Ziyâre" nâmıyla yâd edildiği, yâhud "Ziyâre", "Zemendû" lafzından galat
olduğu zann olunur.
Ümerâ-yı Selçûkiyye'den "Hoca Muhibbeddîn Mevdûd-ı Ziyârî" 680 hudûdunda
burada temeli taşdan ve duvârı ve minâresi [144] kırmızı tuğladan ve üstü ahşâbdan bir câmi-i
şerîf inşâ ve iki hamâm ve derenin garb-ı şimâlîsinde cesîm duvâr içinde göl binâ etmişdir. Göl
duvârı yüksek olup içinde bulunan suyu selden muhâfaza için kârgîr ve metîn duvâr içine
almışdır. Sultân Bâyezîd Hân-ı Sânî hazretleri Amasya vâlîsi iken 870 hudûdunda aşağı gölü
inşâ ve altındaki bâğları umûmen hâsbahçe ittihâz etmiş ve 1143 târîhine kadar bostancılar
kethüdâsı idâresinde bulunmuşdur.
Ba'dehû "Hoca Mevdûd Câmii" zelâzil ve avârızdan musâb olup 970 hudûdunda
"Keçioğlu el-Hâc Ali Çelebi" tecdîd ve i'mâr ve evkâfını tanzîm ederek elsine-i âmmede ve
kuyûd-ı resmiyyede "Keçioğlu Câmii" denmekle meşhûr ve mukayyed olmuşdur. Yanında atîk
bir hamâmı ve zâviyesi ve mektebi vardır.
Ziyâre, Aşağı Mahalle ve Yukarı Mahalle nâmlarıyla iki mahalle i'tibârında olup bu
câmi-i şerîf ve hamâm ve sâ'ir müştemilâtı Aşağı Mahalle’dedir. Yukarı Mahalle’de Amasya
kethüdâsı "el-Hâc Mehmed Çelebi" 1080 hudûdunda bir câmi-i şerîf binâ edib eşrâf-ı
mahalliyeden "Çilingiroğlu el-Hâc Ali Efendi" 1198'de tevsî'an kârgîr olarak inşâ ve yanında
bir minâre ilâve etmiş ve 1243'de müceddeden bir daha ta'mîr olunmuşdur. Bunun da yanında
bir hamâmı ve mektebi vardır. 1075'de Ziyâreli "el-Hâc İbrâhim Çelebi" dahi "Aşağı
Mahalle"nin cihet-i [145] şimâliyyesinde bir mescid-i şerîf ve önünde çeşme yapmış ve
evkâfını tanzîm etmişdir.
26- "Sâbıkeddîn Mahallesi": Meydân Köprüsü’nün önünde olup şarkan Kale Kapısı ve
garben "Kamereddîn Mahallesi" ve cenûben Yeşilırmak ve şimâlen Harşene Dağı ile mahdûd
ve dış Amasya'dan ma'dûddur. Elsine-i âmmede "Sebkaddîn Mahallesi" ve kuyûd-ı resmiyede
"Ahi Sâbıkeddîn Mahallesi" denir.
Ümerâ-yı kadîmeden "Sâbıkeddîn Ebû Bekir" 780 sâline kadar burada ikâmet etdiği
münâsebetle tesmiye edilmişdir. Burası kadîmen "Süli Mülkü" nâmıyla ma'rûf olup köprünün
başında "Babazâde Nûreddîn Kutlu Bey" 740'da bir mescid-i şerîf ve önünde bir çeşme binâ ve
evkâfını tanzîm etmişdir. Bu mescid-i şerîfin garbında "Ehlî Hâtun" 871'de bir zâviye binâ
109
121