Page 201 - 1-4_2
P. 201
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 1
Bu "Köprü Kazâsı"ndan "Köprülü Sülâlesi" sâyesinde sadr-ı a'zam "Siyâvuş Paşa",
vüzerâdan "Mü'ezzinzâde Ali Paşa", "Hamza Paşa", re'îsü'l-küttâb "Köse Ahmed Efendi",
beylerbeyi "Çömülüzâde el-Hâc Ali Paşa" gibi ricâl-i devlet zuhûr etmişdir. "Kedeğra
Kasabası"nın binâsı târîhinden i'tibâren bu kazânın ricâli, ulemâsı, târîhi pek mühim ve meşhûr
olup Amasya kazâlarının umûmuna fâ'ikdir. El-yevm bu rüchânı hâ'iz olup Amasya Livâsı'nın
iki meb'ûs-ı muhteremi olan [384] "Hacı Mustafa Tevfîk", "Fâzıl Mehmed Ârif" Efendiler
hazerâtı bu kazâdandır.
V- "Lâdik Kazâsı"dır ki: Amasya'nın şark-ı şimâlîsini muhît olup şarkan Canik, garben
Amasya, şimâlen Havza, cenûben Erba'a kazâlarıyla mahdûddur. Kazâ merkezi Akdağ'ın şimâl
eteklerinde cenûba doğru mâ'il, latîf bir bayır üzerinde kâ'in "Lâdik Kasabası"dır. Ta'rîb
olunarak "Lâdîk, Ladık" denmiş ve kuyûd-ı atîkada bu sûretle yazılmışdır.
Bu kasabanın nâm-ı kadîmi "Leodikya" olup Amasya hükümdârı meşhûr büyük
"Mihridad-Mitrad"ın zevcesi "Leodik" nâm kraliçe tarafından binâ edildiği ve ba'dehû galat
olarak "Lâdik" dendiği meşhûrdur. Şu hâlde bu kasaba iki bin senelik bir şehr-i kadîm olduğu
anlaşılır. Ancak Konya dâhilinde "Lâdik Nâhiyesi", Denizli sancağında "Lâdik Kasabası"
Beyrut vilâyeti dâhilinde kâ'in "Lazkiye Sancağı" da mezkûr kraliçe "Leodik"e nisbet olunarak
cümlesine "Leodikya" dendiği ve bunlardan üçü "Lâdik", biri "Ladkiye" nâmıyla iştihâr etdiği
iddi'â edilmekde ise de bu iddi'ânın muvâfık olduğu meşkûkdur.
Evliyâ Çelebi, Seyâhatnâmesi'nde diyor ki: "Amasya kayâsıresinden "Hâvik (he ile)"
yâhud "Hâvik (ha ile)" nâm kimse tarafından binâ edildiği münâsebetle "Hâvik", ba'dehû tahrîf
olunarak "Lâdik" denmişdir." [385] Lâkin "Sivas Vilâyeti" dâhilinde ve civârında bulunan
"Hafik Kasabası"nın nâmı "Bezm ü Rezm"de "Hâvik" yazıldığına göre "Hâvik" tarafından binâ
ve tesmiye edilmesi "Hafik Kasabası" hakkında olmalıdır. Her ikisi de "Sivas Vilâyeti"
dâhilinde olduğundan teşâbüh vâki' olduğu zann olunur.
Yine mezkûr "Seyâhatnâme"de Evliyâ Çelebi merhûm o zamân Lâdikliler'den naklen
diyor ki: "Bu kasabanın akîb-i fethinde ümerâdan "Selmân Gâzi", kaleye girip, "burcuna
sancağı dikeyim mi" 194 diye "Melik Ahmed Dânişmend Gâzi"den istîzân eyledikde melik-i
müşârün-ileyh dahi "lâ, dik" diye emir verdiği halk arasında şâyi' olduğundan bu kasabaya
"Lâdik" denmişdir." Şu tevâtür-i âmmeyi te'yîd edecek bir delîl-i târîhî olmadığı cihetle bu
tesmiye bir masal gibi telakkî olunabilir. Elsine-i âmmede "İlâdik" denir.
Bu kasabanın derûnunda ve etrâfında meskûn olan Türk kabâ'ilinden "Doğanlı Oymağı"
beyi "Süli Bey", melik-i müşârün-ileyh "Ahmed Dânişmend Gâzi"nin dâmâdı olup kızı "İldük
Hâtun" olduğu ve melik-i müşârün-ileyhin kızı oğulları "Arslan Doğmuş, Uluğ" Beyler olup
"Süli Bey"in oğulları bulunduğu vesâ'ik-i atîkadan anlaşılmakdadır. Emîr-i kebîr "Bedreddîn
Şâhenşâh bin Arslan Toğmuş et-Doğânî" dahi Nîksâr'da medfûn ve kitâbesi mevcûd ve
Lâdik'de "Kızoğlu, Doğanlı" nâmlarıyla cesîm köyler, [386] mâlikâneler bulunduğuna dikkat
olunursa bu kasabanın nâmı "İldük Hâtun", ta'bîr-i diğerle "İldik Hâtun" adıyla tesmiye edildiği
tahmîn olunabilir.
Lâdik Kasabası'nın cenûb tarafları dağ ve etrâf-ı selâsesi açık, düz bir ovaya nâzır
olduğundan manzara-i umûmiyyesi güzel, havası sağlam, rutûbeti gâlibdir. El-Yevm on yedi
mahalle i'tibârında olup bunlardan "Bahşî, Koğa, Kilyas, Sarây, Zâviye, Kızılsini, Kösere"
Mahalleleri kadîmen mevcûd idi. Tedrîcen kasaba ma'mûr oldukça kesb-i cesâmet ederek
ba'dehû "Câmi-i Cedîd, Harmânlar, Hân Pınarı, Hacı Ali Pınarı, Şehre Küsdü, Sun'ullah Paşa,
İskâniye, Namâzgâh, Taşlı Pınar, Kilise" Mahalleleri tahaddüs etmiş ve beş yüz kadar hâneyi
hâvî bulunmuşdur.
"Zâviye Mahallesi"nde bulunan câmi-i şerîf, kiliseden tahvîl ve bir minâre ilâve edilmiş
ve "Câmi-i Cedîd Mahallesi"nde 891'de vüzerâdan "Dâvud Paşa" tarafından binâ olunan câmi-
194 Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu bölüm “Selmân Han, ‘Sancağı kal’a üzere dikmeyelim’ der; Melik Gâzî:
‘Lâ, dik sancağı’ der.” şeklinde geçmektedir. Bkz. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C.II, Dersaadet İkdam Matbaası,
1314, s, 390 (Ed).
188
200

