Page 205 - 1-4_2
P. 205
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 1
5- "Kara Ya'kûb Nâhiyesi"dir ki: "Kayı Nâhiyesi"nin cenûbunda vâki' olup bu nâhiyede
ikâmet eden Türk oymaklarından "Kara Ceceli" Türkmen aşîreti beyi "Kara Ya'kûb Bey"in zîr-i
nüfûz ve idâresinde bulunduğu münâsebetle "Kara Ya'kûb Nâhiyesi" denmişdir.
6- "Kışlacık Nâhiyesi"dir ki: Kazânın garb-ı cenûbî taraflarını muhît olup "Muhlis Paşa"
evlâdından "Gıyâseddîn Mehmed Çelebi"ye zamân-ı emâretinde bu nâhiye kışlak olmak üzere
verilmiş ve ikâmet etdiği yere "Kışlacık Karyesi" denip mu'ahharan nâhiyenin alem-i mahsûsu
olmuşdur. Bu nâhiyenin ekser-i sekenesi "Baba İlyâs Horasânî"nin evlâdı zann olunur. 1317
Şevvâlinde Selânîk'de vefât eden mülgâ üçüncü ordu müşîri "Amasyalı Hüseyin Fevzî Paşa"
bu nâhiyedendir.
7- "Varay Nâhiyesi"dir ki: Kazânın şark taraflarını muhît olup Türkmen ümerâsından
"Şerefeddîn İnâcoğulları" bu nâhiyede ikâmet etmişlerdir. Bunlara "Şerefoğulları" denir.
"Şerefler Karyesi" bunların makarrı olup el-yevm bu köye galat olarak "Şerefder"
denmekdedir. Tatar beylerinden "Ecaytu Sultân" "Varay Kasabası"nda ikâmet eylediğinden
burada câmi ve zâviye binâsıyla nâmını ibkâ ve "Ece Sultân" demekle iştihâr etmişdir. Meşhûr
"Zünnûn Baba" bunun ahfâdından olup zâviye şeyhliğinden bir Tatar Ocağı uyandırmağa
çalışmış ise de kendi ocağını söndürmüşdür. [397]
Amasya'da icrâ-yı emâret eden "Bânuk Şâh" "Şerefoğulları"ndan olup evlâdı Varay
Kazâsı'nda iki yüz sene kadar ikâmet etmiş idi. "Zünnûn Baba" bu ocağı söndürmekle iştihâr
etmişdir. Bunlardan "Esen Beyzâde Ali Paşa" meşhûr olup Amasya hükümdârı "Devâtdâr
Ahmed Çelebi"ye kayınpeder olmuşdur. Şeyhü'l-islâm-ı esbak "Amasyalı Kara Halîl Efendi"
bu nâhiyedendir. Bu kazâdan "Elvân Çelebi Sülâlesi", "Şeref Sülâlesi", "Cebele Sülâlesi",
"Avkatlı Sülâlesi" nâmlarıyla dört sülâle-i mühimme zuhûr ederek kazâya icrâ-yı nüfûz
etmişlerdir. Sinîn-i ahîrede "Kürd Mîllî Sülâlesi" dahi iştihâr eylediyse de şöhreti kazânın
hâricine çıkamamışdır. Defterdâr-ı meşhûr "Mehmed Recâ'î Efendi" "Elvân Çelebi
Sülâlesi"nden ve nâhiyesindendir.
Yedincisi, VII - "Merzîfon Kazâsı"dır ki: Amasya'nın şimâlinde olup şarkan ve
cenûben Amasya, garben Hacıköyü, şimâlen Havza ve Köprü kazâlarıyla mahdûddur. Kazâ
merkezi "Taşan Dağı"nın cenûb eteklerinde hafîf düze mâ'il, gâyet latîf bir tepe üzerinde kâ'in
"Merzifon Kasabası"dır. Etrâfı bâğ-ı dilârâ, önü ya'nî cenûb-ı şarkî tarafları "Yedikır" nâmıyla
meşhûr bir sahrâdır.
Merzîfon, yâhud Merzifon Kasabası kimin tarafından ne zamân [398] binâ edildiğine
dâ'ir ma'lûmât-ı sahîha olmayıp Pon hükûmeti devrinde binâ edildiği tahmîn olunmakdadır.
Çünkü Pon hükûmeti Îrân devlet-i kadîmesi fürû'undan olup zebân-ı Fârisî'de "merz", "sınır,
mahall-i sükûn" ma'nâsınadır. "Fon" dahi "Pon" lafzının mu'arrebi olduğu emsâl-i kesîresiyle
müsbet olduğundan bi'l-izâfe "Merzifon" olur. "Pon sınırı, Pon karargâhı" demekdir.
Mu'ahharan kesre-i izâfiyeyi iş'âr için "yâ" ilâvesiyle "Merzîfon" denmişdir. İsmin delâlet-i
lafziyyesinden anlaşılan şu ma'nâya nazaran bu kasabanın Pon hükûmeti devrinde binâ edildiği
münfehim ve şu hâlde iki bin senelik bir şehr-i kadîm olur.
Fakat bâb-ı evvelde zikr edileceği üzere Pont kıt'asında Pon hükûmet-i krâliyesini ibtidâ
teşkîl eden Mihridadlar olmayıp Hunlar (Türkler)'dır. Binâ'en-aleyh Merzifon Kasabası
Mihridadlar'dan evvel Hunlar ile meskûn olduğu tedkîk olunursa Hunlar tarafından te'sîs ve
binâ edildiği ve daha kadîm olduğu da anlaşılır. Şu hâlde bu ismin ma'nâsı Ponlar
(Hunlar - Türkler) karargâhı demek olur.
Elsine-i âmmede bu kasabaya "Marsıvan-Marsivan" denmekdedir. Merzifon lafzının
muharref bir galat-ı meşhûru olduğu anlaşılmakla beraber "Âsâru'l-İbâd" tetebbu'âtından
münfehim olduğu [399] üzere "Barsevinc" 195 lafzından bozma bir ism-i Türkî olduğu da
195 "Sevinc", mûmâ-ileyhin ismi olup "Bâr" dahi vasfıdır. Eski Türk dilinde oymak re'îslerine "Baş", büyük il
beylerine, vâlîlere "Bay", vâlîlerin, bayların yarım müstakil olanlarına "Bâr", tamâmiyle müstakil olanlarına "Hân"
denir. "Bâ" ile "mîm" arasında lisânen terâdüf, müsâvât olduğundan "Bâr" ile "Mâr" arasında bir fark-ı ma'nevî
yokdur. "Manga - bana", "menglü - beyli", "mungay - bunak" gibi.
192
204