Page 267 - 1-4_2
P. 267
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
Hân'dan başka evlâdı Moğol oymaklarına karışmakla bunlara "Unvâkât, Unkât, Unkût" ili
dendiği ve Moğol içinde Unkût İli, Kara Hân evlâdı olduğu meşhûrdur. Silsile-nâmeler'de Kara
Hân yerinde Yaguz Hân muharrerdir.
Kara Hân'ın üç oğlu olup iki büyük oğulları babalarının meslek ve meşrebinde oldukları
hâlde "Kılık" nâmıyla ma'rûf olan üçüncü oğlu gâyet uslu, yiğit olmakla beraber babasının
mezâlim ve seyyi'âtından Türkler gibi müteneffir ve kardaşlarının meşreblerinden de müte'essir
idi.
Tûrân oymaklarını îkâz ederek cümlesini bir fikir ve i'tikâd üzerinde birleşdirmek ve
Tûrânîler'i milel-i müstevliye tasallutâtından kurtarmak gibi bir gâye-i mes'ûdeyi ta'kîbe çalışan
Türk dâhîlerinden "İrkil, Irkıl" nâmıyla meşhûr olan zât, Okây Hân oğullarının içinde Kılık
Hân'ı efkârına muvâfık buldu. Irkıl, Karlıg ilinden ve Türk uluğlarından Burâk adlı bir kimsenin
oğlu idi. [138]
Irkıl Ata, Kara Hân'ın zulmüne bir nihâyet vermek için "Tiri Kutug" 277 nâmıyla Kara
Hân'ın aleyhinde bir cem'iyyet teşkîl edib "Ogan" ya'nî kâdir ve muktedir olan yüce Tanrı
Hazretleri'nin birliğini kabûl etdikden sonra Tiri Kutug'a girenlere "Ogar", Tiri Kutug'un
verdiği karâra "Ogur", Tiri Kutug'un başına ya'nî re'îsine "Oğuz", Tiri Kutug'a verilecek paraya
"Oguş", Tiri Kutug'un bölüklerinden ya'nî şu'belerinden her birine "Og", Tiri Kutug'u müdâfa'a
edecek âlete "Oguk", her Og'un başına "Başbûg" adını vermişdir. 278
Her Ogar (Acar), ulus arasında birbirini tanımak husûsında dîn için kan dökmeğe işâret
olmak üzere yeşil üzerine kırmızı ve ak, sa'âdet Hris kan dökmeğe işâret olmak üzere ak üzerine
kırmızı ve sa'âdet için dîn-i tevhîdi kabûl etmeğe işâret olmak [139] üzere ak üzerine yeşil
renklerini kullanır; ak üzerine yeşil ve kırmızı sancakların ve yeşil üzerine kırmızı ve ak dahi
bayrakların rengini teşkîl eder. Sarı rengi sulha delâlet etmekle hâkân sancağında sarı yerine
sırma çekilir ve bayraklardaki 279 yalaz (hilâl) şekli, nûr-ı ikbâlin tulû' ve terakkîsine alâmet
sayılır idi.
Irkıl Ata, bu sûretle teşkîl eylediği cem'iyyet-i mukaddesenin re'îsi olmak üzere Kılık
Hân'ı (Oğuz) nasb etmiş, Tiri Kutug'un ehemmiyeti artıp Kara Hân'ın en ziyâde i'timâd etdiği
beyler "ogar" olmağa başlamış, gitdikçe ogarlar çoğalmış olduğu cihetle Oğuz Hân bunları
muntazam bir idâre ve teşkîlât altına alıp Tûrânîler'in tecdîd-i hayâtına çalışdı. Binâ'en-aleyh
bizim Türk târîhlerimizde her teşkîlât Oğuz Hân'a nisbet edildiği görülmekdedir.
Hulâsa Kara Hân, kendi hevâsında ve av peşinde iken aleyhinde teşekkül eden şu
cem'iyyet tamâmiyle izhâr-ı kuvvet, ibrâz-ı kudret edecek bir hâle geldikde Tiri Kutug'un
verdiği "ogur" üzerine bir gün Oğuz Hân ogarlardan bir bölük fedâkâr ile pederinin zulmüne
nihâyet vermiş ve iki birâderini de harben mağlûb ederek Türk hâkânı olmuşdur. [140] Oğuz
Hân hicret-i seniyyeden takrîben 1400 yıl kadar evvel Türk hâkânı oldukda Irkıl Ata'yı vezîr
ve müsteşâr nasb ederek ibtidâ Heytal (Türkistân) kıt'asında meskûn olan Tûrânîler'i tevhîde
çalışdı. Buna muvaffak oldukdan sonra Ceyhûn'u geçdi. Âteş-perest olan Îrânîler'in dest-i
zulmünü kırıp Çîn'e haddini bildirdi.
277 "Tiri Kutug", "kutlu diri" ya'nî "mukaddes dirnek" ma'nâsına olup "tarkatûg, tarhatug" şeklinde muharrer ve
"dirnek", hâlâ Anadolu köylerinde hafî cem'iyyetlere denmekdedir.
278 Başbûg'dan mâ-adâ şu kelimâtın mecmû'u bâlâda ma'nâsı zikr edilen "ogmak" masdarından me'hûz olduğu ve
mecmû'unda "kudret ve kuvvet" ma'nâları bulunduğu meydândadır. "Ogar", "kudret bulur" ma'nâsına olup
"mü'min ve muvahhid" ma'nâsında müsta'meldir. Fihrist-i Nedîm'de "Acar" nâmıyla mestûrdur. "Ogur",
"Mazhar-ı kudret" ve "Oğuz", "kudretle muttasıf" ve "Oguk", "âlet-i kudret" ya'nî "Ok" ma'nâlarınadır. "Oguş",
"iktidâr" ma'nâsına olup el-yevm "kuruş" dedigimiz "okuruş" lafzından muhaffefdir. "Og", köylerin hâricinde
otdan ve ağaçlardan ehrâm şeklinde yapılmış olan çergelerin, kulübelerin adı olup el-yevm "hûg" denmekdedir.
O zamânın og'u şimdiki kulübenin modeli olup "og", "kudret yeri" ma'nâsınadır.
279 Bayrak, "kayrak ve ayrak" vezninde "âlet-i sa'âdet" demekdir. Yevm-i sa'âdete "bayram" denir, "bayramak"
masdarından me'hûzdur. "Sancak" dahi "sancıp delecek âlet" demekdir. İbtidâ-yı isti'mâlinde sancak küçük ve
bayrak büyük olduğu hâlde mu'ahharan aksine isti'mâl edilmişdir.
565
266