Page 289 - 1-4_2
P. 289
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
musavvir olarak tertîb edilmişdir. Mu'ahharan yalnız Ferhâd isminin Amasya'da meşhûr olması
münâsebetiyle Amasya'ya nisbet edilmiş olmalıdır.
Rum imparatoru Moris, Rûmeli'de bilâd-ı Rûm'a hücûm ve savlet eden Avar
Türkleri'yle harb ederek beş def'a galebe eylediği hâlde altıncı def'asında mağlûb olduğunu
orduda bulunan Pon vâlîsi Fokas İstanbul'a acı bir sûretde iş'âr ve Rûm esîrlerinin tahlîsinde
Moris dahi muttasıf olduğu buhli izhâr etmekle askerî tâ'ifesi hiddet edib imparator Moris'i
evlâd ve etbâ'ıyla beraber i'dâm ederek Fokas'ı kable'l-hicre 20'de Rûm imparatoru yapdılar.
Bizans imparatoru Fokas, Amasya'da el-yevm mevcûd olan Fethiyye Câmiini kızı Eleni
nâmına kilise olmak üzere binâ etdirmiş olduğu, câmi-i mezkûrun minâresini 1300 sene-i
hicriyyesinde yaparken zuhûr eden bir kitâbe-i Rûmiyye'nin tercümesinden müstebân
olmuşdur. [203]
Amasya'da Foka (Bâyezîd Paşa) Mahallesi'nde Kral Sarâyı, el-yevm Kibrît-hâne
önünde Kirazlı Dere'ye giderken yol üzerinde bulunan tarla derûnunda zuhûr etmiş olduğu ve
Câmiu'd-Düvel'de Rûm imparatorlarından Tekfûr Fokas tercemesinde Amasya'da evlâd-ı
mülûkdan olmak üzere zabt edildiği tedkîk olunursa bu imparator Fokas'ın Amasyalı olduğunda
şübhe kalmaz.
Tevârîh-i umûmiyyeden müstebân olduğu üzere Husrev-i Pervîz, ma'iyyetine aldığı bir
kuvve-i cesîme ile bilâd-ı Rûm'a Diyârbekir üzerinden dâhil olup Kapadokya ve Pon kıt'alarına
girmiş, ba'dehû İstanbul'a doğru ta'arruz ederek Kadıköyü'ne kadar gelmiş olduğundan Pon
vâlîsi Yani esnâ-yı muhârebede maktûl olup kable'l-hicre 13'de Amasya sancağı Pon kıt'asıyla
beraber Îrân idâresine intikâl etmişdir.
Mukaddime'de beyân edildiği üzere Îrânîler'in Amasya sancağını istîlâ etdikleri zamân,
Îrân ümerâsından Efrûhte nâmında bir kimse Pon vilâyeti vâlîliğine nasb olunarak Amasya'da
ikâmet eylediği, ba'dehû oğlu Ferhâd'ın Amasya vâlîsi olduğu ba'zı resâ'il-i târîhiyyeden
anlaşıldığı söylenmekdedir.
Her hâlde Rûm imparatoru Amasyalı Fokas, şarkan Îrânîler'e, garben Tûrânîler'e fenâ
hâlde mağlûb olarak Rûmlar'ın adâvetini celb etmekle imparatorluğunun sekizinci sâlinde isyân
eden Afrika eksârhı Herakliyus'un İstanbul'a vusûlünde i'dâm olunarak Herakliyus
Risâlet-penâh [204] Efendimiz Hazretleri'nin ta'bîr-i mükerremleri vechile azîmü'r-Rûm ya'nî
Rûm imparatoru olmuşdur.
Fakat Herakliyus'un cülûsunda Bizans imparatorluğu gâyet müşkil bir mevki'de
bulunuyordu. Çünkü şarkan Îrânîler Anadolu taraflarını kâmilen istîlâ ederek Şâm ve Kudüs'ü
alıp İstanbul'u tehdîd etdikleri gibi Avar Türkleri dahi garben imparatorluğu İstanbul surunun
önünde fevkalâde tazyîk etmekde idiler.
Bu kadar gavâ'il arasında mebhût kalan Herakliyus, tedâbîr-i ciddîyeye mürâca'at
ederek ibtidâ Avarlar'ı sulha irzâ etdikden sonra muntazam ordular tertîb ve Karadeniz
cihetinden Pon kıt'asına harben duhûl ederek Îrânîleri bozmuş ve hicret-i seniyyeden dört sene
evvel Pon vilâyetiyle beraber tekmîl Anadolu kıt'asını istirdâd edib Amasya sancağı yine Rûm
idâresine avdet etmişdir.
Rûm imparatoru Herakl'ın zamânında mîlâd-ı Îsâ'nin 622'inci sâlinde Resûl-ı
Rabbü'l-âlemîn, şefî'u'l-müznibîn, Muhammedü'l-Emîn Efendimiz Hazretleri'nin Mekke-i
Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicret-i seniyyeleri vâki' olarak kurûn-ı ûlâya hitâm
vermişdir.
Hey'et-i beşeriyyeyi livâ-i adâlet ve müsâvât altında cem' etmeğe bâ'is ve selâmet-i
umûmiyyeyi kâfil olan şems-i münîr-i İslâmın tulû'uyla beraber kemâl-i sür'atle cihânı tenvîr
etmeğe başladı.
Bütün milel ve akvâm-ı beşeriyyenin menâfi'-i rûhâniyyesinin, hukûk-ı insâniyyesinin
[205] muhterem ve ta'arruzdan masûn olduğunu i'lân eden dîn-i İslâm, beşeriyyet için birer
zillet-i fikriyye hâlinde bulunan edyân-ı sâ'ireyi gölgede bırakarak berk-i hâtif gibi nûru gözleri
587
288