Page 292 - 1-4_2
P. 292
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
şedîde oldu fakat mücâhidân-ı İslâm serdârı Emîr Mesleme ve ba'dehû sıra ile ümerâdan
Muhammed bin Mervân, Muhammed bin Abdul'azîz bin Mervân, Muhammed bin el-Ahnef,
Abdurrahmân bin Sa'sa'a, Abdullah bin Sa'îd ve bunları müte'âkib Ebu'l-Hüseyn Abdullah
el-Antâkî ya'nî Battâl Gâzi 297 hücûm ederek cümlesi de mecrûhen avdet etdiler.
Ba'dehû ümerâdan Abdullah bin Cerîr el-Becelî, Battâl Gâzi'nin mecrûhen avdetini
müte'âkib yaralı olduğu hâlde bir daha hücûm edib pek çok müslimîn şehîd ve kendisi de
mecrûh olmakla İslâm ordusu içinde hayret ziyâdeleşdi, herkesde dönmek fikri kuvvet bulmağa
başladı.
Bu hâli müşâhede eden emînü'l-ganâyim Recâ' bin Hayât gâyet sûzişli bir nutuk îrâd ve
mücâhidân-ı İslâmı teşcî' etmesi üzerine ümerâdan Dahhâk bin Yezîd es-Sülemî mecrûh iken
dayanamayıp şiddetli bir hücûm daha eylediyse de pek çok müslimîn ile beraber şehîd olduğuna
binâ'en emînü'l-ganâyim Recâ' bin Hayât idâre-i askeriyyeyi der-uhde edib Rûmlar üzerine
arslan gibi bir savlet etmiş, Karaman Dağı'ndan aşağı inip Rûmların kalpgâhına kadar
girmişdir.
Emîr Recâ'nın etrâfını Rûmlar'ın ihâta etmeleri, müşârün-ileyhin [212] şehîd olduğunu
zann etdirmekle mücâhidân-ı İslâm ric'at ve inhizâm göstermiş iken ümerâdan Muhammed bin
Abdul'azîz ve müte'âkiben İslâm serdârı Emîr Mesleme ve Battâl Gâzi yaralı oldukları hâlde
gazanferâne birer hücûm ile ric'at etmiş olan mücâhidânı i'âde edebilmişlerdir.
Emîr Mesleme'nin bir tarafdan sûzişli nutuklar îrâdıyla mücâhidleri teşcî' ve diğer
tarafdan "Yâ le'z-zafer!" nidâ-yı şecî'ânesiyle kükremiş arslan gibi mükerreren hücûm etmesi,
asâkir-i İslâmın kuvvet-i kalbiyyelerini tezyîd, hamle-i fedâkârânelerini teşdîd etmekle Rûmlar
fenâ hâlde bozulmuş, Battâl Gâzi de münhezim olan Rûm ordusunun içerisine girip at üzerinde
kumanda eden patrîk Agriton üzerine bir kılıç havâlesiyle atından düşürmüş, başını kesip İslâm
ordusunun içerisine atmışdır.
Mücâhidân-ı İslâm, Agriton'un kesik başını gördüklerini müte'âkib "Allâhu Ekber"
nidâsıyla Mesîhiyye (Amasya)'nın cibâl-i şâhikasın inleterek birden hücûm ve Rûmlar'ı târumâr
ve muzafferen Harşene vâdîsine duhûl etmekle kalesi halkı istîmân etdiler.
Emîr Mesleme, gâliben ve muzafferen Amasya şehrine girip mukaddemen tahsîl
me'mûrlarını Amasya'dan ihrâc, ba'dehû katl edenleri tahkîk ve müsebbiblerini el-Cezîre'ye iclâ
ve mübâşirlerini ifnâ etdikden sonra Amasya emâretini ümerâdan Sürâka'ya tevcîh ederek
ma'iyyetinde üç yüz mücâhid bırakıp İstanbul'a müteveccihen hareket etmişdir.
93 sene-i hicriyyesinde Pon vilâyeti Karadeniz'e kadar feth ve merkez-i [213] vilâyet
olan Amasya şehri bu sûretle feth edilerek Şâm hilâfet-i İslâmiyyesine intikâl eyledi. Şu müdhiş
muhârebeyi isbât için "Rabz Kalis" denilen Şeyh Cû'î ve Karaman cihetleri el-yevm hafr
edildikce küme küme zuhûr eden insân kemikleri ve 1313'de zuhûr eden uzun boylu, ak sakallı,
etine dolgun, tâmmu'l-a'zâ bir adam cesedi dâ'imâ şehâdet etmekdedir.
Bi'l-cümle tevârîh-i Arabiyye'den hulâsa edilen şu vak'a-i harbiyyenin senesinde ve
tarz-ı cereyânında ufak bir tehâlüf mevcûd ise de harbin ve fethin vukû'u muhakkak olduğu
cihetle iki sene yukarı, yâhud bir sene aşağı olabilir. Lâkin ekser terâcim ve muhâdarât
kitâblarının şu vak'ayı an'ânât-ı mevsûke ile nakl etmelerine bakılırsa bizim terceme etdiğimiz
tarz-ı tahrîr ile ta'yîn-i târîhin tevârîh-i umûmiyye-i Arabiyye'ye muvâfık olduğu tebeyyün eder.
Amasya vâlîsi Sürâka bin Abdurrahmân es-Sülemî, Amasya harbinde şehîd olan
Dahhâk bin Yezîd es-Sülemî akrabâsından ve Benî Süleym kabîlesi ümerâsından olup 93'de
Emîr Mesleme tarafından Bahr-i Bentaş (Karadeniz) sevâhiline kadar Pon vilâyeti muhâfızı ve
emîrü's-sevâhil nasb edilmiş idi.
297 Battâl Gâzî, fıtraten kahramân bir mücâhid-i âlî-şân ise de Battâl-nâmeler'de Hüseyin bin Ca'fer bin Münzir
bin Ömer bin Alî bin Hüseyin bin Alî bin Ebî Tâlib olmak üzere sâdât-ı Hüseyniyye'den göstermeleri kizb-i
sarîhdir. Ne şu uzun silsilenin ne de ca'lî siyâdetin aslı yokdur. Benî Ümeyye devrinde evlâd-ı Hazret-i
Hüseyn'e radiyallâhu anhüm emârât ve nüfûz verilmesi tasavvur edilecek şeylerden değildir.
590
291