Page 293 - 1-4_2
P. 293

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


                      Hilâfet-i İslâmiyye, Rûmlar'ı berren ve bahren fevkalâde tazyîk ederek İstanbul'u tehdîd
               etmekle  imparator  Anastas'ın  aleyhinde  hurûc  eden  asker  tâ'ifesi,  kumandanlarından  birini
               Üçüncü Te'odos nâmıyla imparator i'lân ve altı ay muhâsaradan sonra cebren İstanbul'a girip
               [214] Anastas'ı Selânik'e i'zâm etdiler (94, 95).
                      Hilâfet-i  İslâmiyye  makâmında  olan  Velîd  bin  Abdülmelik  96  saferinde  vefât  edib
               birâderi Süleyman halîfe-i İslâm ve bunun zamânında Anadolu kumandanı olan Le'on İsori feth
               edilen bilâd-ı Rûmiyye'yi istirdâd edeceğini ta'ahhüd etmekle Rûm imparatoru olmuş idi.
                      Bu ta'ahhüde binâ'en imparator Le'on, Emîr Mesleme'ye verdiği te'mînât-ı şifâhiyye
               hilâfında cesîm bir ordu tertîb edib Pon vâlîliğine nasb eylediği İtak (İsakiyus) ile i'zâm etmekle
               97'de Amasya emîri Sürâka es-Sülemî nâgehânî gelen koca bir orduya üç yüz nefer mücâhid
               ile mukâbele mümkün olmadığını görüp ma'iyyet-i mevcûdesiyle beraber Amasya'dan Tarende
               şehrine avdet etdiğini müte'âkib Pon vâlîsi İsakiyus Amasya'yı işgâl eyledi.
                      Pon vâlîsi İsakiyus, nâgehânî bir hücûma uğrayan mücâhidân-ı İslâmın ahz-ı kuvvetle
               tekrâr avdet edeceklerini hesâb ederek Amasya şehrini tahkîme ve kalenin harâb olan yerlerini
               ta'mîre  çalışıyor,  Emîr  Sürâka  dahi  Tarende'den  Şâm'a  vukû'-ı  hâli  arz  ederek  istimdâd
               ediyordu.
                      Uhûd ve te'mînât-ı câriyenin hilâfında olan şu gayr-ı muntazar vak'aya halîfe-i müslimîn
               Süleyman bin Abdülmelik hiddet ederek 98 ilkbahârında iki ordu tertîb edib birini kendi oğlu
               Emîr Dâvud'un idâresinde Harşene'ye i'zâm ve Bilâd-ı Fon vâlîliğine Emîr Ca'vene et-Temîmî
               nâmında  [215]  bir  mücâhidi  ta'yîn  ve  diğerini  de  emîr-i  meşhûr  Mesleme'nin  idâresinde
               İstanbul'a i'zâm eyledi.
                      İmparator  Le'on,  Çanakkale  boğazına  kadar  gelen  Emîr  Mesleme'nin  hareketinden
               İstanbul'un tehlikede olduğunu anlamakla derhâl kuvve-i mevcûdesini İstanbul'un müdâfa'sına
               tahsîs  eylemiş,  Pon  vâlîsi  İsakiyus'u  dahi  kuvve-i  mevcûdesiyle  çağırmış  idi.  Emîr  Dâvud
               ma'iyyet-i askeriyesiyle doğruca Harşene (Amasya) şehrine gelip ufak bir muhâsaradan sonra
               Rûmlar istîmân etmekle şehre girdi.
                      Ca'vene bin el-Hâris et-Temîmî, Benî-Temîm kabîlesi ümerâsından olup 93 vak'asında
               ibrâz-ı besâlet eden şüce'ândan olmakla 98'de Amasya vâlîsi ve sevâhil-i bahriyye muhâfızı
               olmuş,  Emîr  Dâvud  dahi  Ca'vene'nin  yanına  kemâ-kân  üç  yüz  nefer  mücâhid  bırakıp
               ma'iyyetiyle beraber Emîr Mesleme'nin ordusuna iltihâk etmek üzere Amasya'dan gitmişdir.
                      Lâkin  tevârîh-i  Arabiyye'nin  verdikleri  ma'lûmâta  nazaran  Kürsî-i Bilâd-ı  Rûm
               (Amasya)  etrâfında  meskûn  olarak  Hristiyânlığı  kabûl  eden  Becenek  Türkleri'nden  olduğu
               anlaşılan Sul bin Buht es-Sünevî er-Rûmî  298  [216] bu esnâda kabûl-i İslâm ve mücâhidlere
               iltihâk ederek neşr-i İslâma bezl-i makderet ve Becenekler'den pek çoğunu dâ'ire-i münciye-i
               İslâma idhâl etmişdir.
                      Sul bin Buht es-Sünevî,  bi'l-cümle  tevârîh-i  Arabiyye'de  "Abdulvehhâb  bin  Buht
               er-Rûmî, Abdulvehhâb bin Bûht es-Sünevî, Abdulvehhâb es-Sûlî" nâmıyla mazbût, Türkler
               arasında  "Abdulvehhâb  Gâzi",  nâm-ı  diğeri  "Sulu  Gâzi"  demekle  pek  meşhûr,
               Battâl-nâmeler'de İslâm kahramânlarından ma'dûd ve Sivas'da medfûn olan bir zâtdır. Bu zâtın
               Sungal Hân evlâdından ve Amasya kurbunda olan "Sûnâ, Zana" kasabasında meskûn Becenek
               beylerinden olduğu zann olunur.
                      99  saferinin  onuncu  gününde  halîfe  Süleyman  bin  Abdülmelik  vefât  edib
               müşârün-ileyhin intihâb eylediği Ömer bin Abdül'azîz hazretleri halîfe-i müslimîn oldu.





               298   Sul, lugat-ı Tûrâniyye'de "yüce ve yüksek" ma'nâsına olan "suli" demekdir. "Buht", bâ'nın zammı ve hâ-i
                  mu'cemenin  sükûnu  ve  âhirinde  tâ  ile  mazbût  olduğuna  binâ'en  Türkçemizde  "bugur"  gibi  "erkec  deve"
                  ma'nâsına olan "bugut" demekdir. "Sünevî" de zamm-i sîn ve feth-i nûn ile "süneye mensûb" demekdir. Bâlâda
                  îzâh edilen "Sünâ, Sûnâ, Sunga" ya'nî "Zana" karyesi olacakdır. "Sul, Buht, Süne" lugatları mu'arreb olduğunda
                  şübhe yokdur.
                                                           591
                                                           292
   288   289   290   291   292   293   294   295   296   297   298